Yol

Yollar…
Patika yollar… Asfalt yollar… Taş yollar… Toprak yollar…
Ana yollar… Yan yollar… Ara yollar… Patika yollar…
Yolda ne yapılır? Sadece yürünür mü? Yol deyince akla ne gelir?
Bir yol baksana gözlerime!

Haydi, bir yol yolculuğa çıkalım!
Rahmetli halam örgü örerdi. Yol yol derdi “çizgili” ördüklerine.
“Yol nedir?” diye sordum az önce arkadaşlara da… “çizgi…” diyenler oldu; “uzun bir beste…” gibi şeyler diyenler oldu. Ve yollar “kapalı” diyenler de oldu.
Aslında yol açık; yola çık!

Sadece yolsuzların yolu olmamalı bu dünya.
“Yol o ki; Hakk’a vara;
Gayriye giden yol değil” diyor Derviş Yunus, Ermiş Yunus. (“Derviş” kapı arayan demekmiş. “Der” kapı, “viş” arayan demek demişti rahmetli bir hocam.)
Aslında “yol” aramak için yollara düşeriz. Yola düşmek; yolda/hayatta düşmemek içindir.

Hayat, “yolunda…” deriz. Peki, yolumuzun hayatında neler var?
Yol hep çeker bizi. Ahmet Haşim; “Her yolcu biraz şairdir” der. Şair kılı kırk yaran demek olduğuna göre, her yolcu tefekküre, tefekkür yoluna çıkıyor demektir.

Yâ Hû… Biz dünya yoluna geldik, düşünmeye geldik. Bu yola düştük, yola bir şeyler düşür/elim! Yolun aklına, yolun kalbine bir şeyler düşür/elim!

Yolsuz kalmamak için, sonsuza yollanmak için yola çıkılır; yoksa “çıkmaza çıkmak” için çıkmadık bu yola. Yol, seni çağırıyor. İster gökyüzüne çık, ister dağlara… İster en uzak şehirlere, ülkelere… İçinin yoluna çıkmamışsan, içinin gökyüzüne tırmanmamışsan; nereye gidersen git; yolsuzsun sen yolsuz! Yolsuzluktan “içeriye” alacaklar seni. Gerçek yolu bulamadın diye… Nedir gerçek yol? Bir yol kendine çık! Kendine bir yol tut/tur! Türkülerin olsun yollarda. Yani besteli bir halin olsun.

Yol bir kitaptır. Seccade gibi açılır ya yollar! Hani o açık havada -hele baharsa- işte o seccade gibi açılan yollarda kendine açılırsın aslında. Kuş seslerini duyarken, iğdeleri koklarken, hangi yollara çıkarsın? Kendi yoluna…

Bu kokular seni, sana çağırıyor. Bu yollar seni, sana çağırıyor. Dağların, gökyüzünün, yıldızların, ayın, güneşin hepsinin bir yolu, yolculuğu var. Bir yol kendine yol bul! Yolsuz kalma! Yollarda kaybolma! Her yol; yol değildir. Bunu da bilesin! Ama yolu yol edecek; yolu yoldan çıkaracak sensin. Mesela gözlerine yolculuğa bir yol bul; kalbine yolculuğa bir yol bul; çocukluğuna yolculuğa bir yol bul!

Sen çok yolsuz kalmışsın bugünlerde; biliyorum. Kendini unutmuşsun. Kendine giden yolları tıkamışsın. Bir kontrol etsene! Kalbine giden yollar, kendine giden yollar, gözlerine giden yollar… kapalı mı, açık mı? Haydi, bir yol kendine çık! Yola çık; yol açık!
Sana bir şey diyeyim mi! Bir haritan olsun. O haritanda öylesine incecik yolları göreceksin. Okyanuslara açılan, kıtalara açılan… İşte o dalga{lanan} deniz, o kıtalar hepsi sende var. Gittiğin yerlerde eğer aradığını bulamamışsan; sen hangi yoldan geldin? Çok karışık bir yola düşmüşsen; bir kendini yokla! Yolsuz kalma!
Seni yolundan almak için yoluna çıkacak olanlar olacak. Aldırma! Şöyle bir gözünün içine içine bak, onların. Senin kararlı olduğunu görsünler. Yine Derviş Yunus der ki:
“Kılavuzla gir doğru yola!”

Turistlerin ellerinde kitaplar görürüm. İşte, bu onların kılavuzu… Gerçi bir rehber kılavuz da yanlarında olur. Ve bu dünya yolunda kılavuzun/rehberin nedir; bir de ona bak!
Kalbinin sesini dinle, yolu dinle! Kuşların, kokuların hatta gökyüzünün bir sesi var. Bulutları dinle! En sessiz zamanlarda sessizliği dinle! Yolların böyle bir hikâyesi var, yolların böyle bir dinle dinlesi var. İnsanın daha çok kendini dinlemesi gibi…

Hiç denediniz mi; şöyle keyifli kitapları çantanıza doldurup yollara çıkmayı? Kâh yolları, kâh gökyüzünü, kâh dağları, kâh kitabınızı, kâh kendinizi okumayı… hiç denediniz mi? Her şeyle konuşur gibi; hiçbir şeyle konuşmaz gibi… yollara çıkmak. Sanki ilgisiz; sanki çok ilgili gibi… Sanki bakıyormuş; sanki bakmıyormuş gibi yollara bakmak ve yolların hatrını sormak…

İçimizde o kadar yol var ki… Git git… bitmeyen. Git, git… bitmeyen… O yüzden ben bitmeyen yolculukları seviyorum. “Ömür biter; yol bitmez” diye yazarlardı eskiden arabaların arkasına, aynalara, yapıştırma/çıkma kâğıtlara.  Hayatı, yolu, yolculuğu, ölümü düşünürdüm; onları okudukça. Şimdilerde çok yok. Ömür biter; yol bitmez. Biz sonsuzun yolcusuyuz. Uğurlar ola…

Giderken beni karanlığa terk etme; o cümleyi söyle: Allah’a ısmarladık…

 

(Hafta içi her gün saat 18:00’da İstanbul Bizim Radyo’da yayınlanan “Keyfince Lügât” programından deşifre edilmiştir.)

 

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*