Sen geldin; bahar geldi

Hoş geldin Yâ Resûlallah (asm)

Şimdi bahardır. Ağaçların çiçekleri vardır. Denizlerin incileri… Semanın yıldızları vardır.

Her şeyin bir şeyleri var. Benim de kalbim var. O kalbin de sana sevgisi vardır yâ Resûlallah…

Her şeyin bir dili var. Kendine mahsus. Benimde bir dilim vardır. Bazen susan. Bazen şakıyan.

Her gün türlü dillerde konuşan. Benim de bir dilim vardır. Şimdi bahardır.

Dilin de çiçeği vardır. O dilden, o gönülden Sana binler Salât u Selâm vardır.

Yâ Resûlallah… Yâ Habiballah… Yâ Nebiyyallah…

Kırlangıçlar yok henüz. Hacı leylekler yeni geldiler sahralardan. Denizlerden geçtiler.

Nice bin meşakkat, nice bin zahmet ile… Çöllerden geçip geldiler, senin ülkenden, senin beldenden bize hediyeler getirdiler. Bembeyaz örtüler içinde sundular.

Senden yâ Resûlallah… Senden bize selâm getirdiler. Selâmına mukabil binler, yüz binler, hatta milyonlar salât u selâmlar olsun yâ Resûlallah…

Kalan ömrümü orada yaşamayı, sadece beş vakitte değil her an orada olmayı, yaralarımı sarmayı, kalbimi yıkamayı… Nurundan doya doya feyiz almayı çok istiyorum, yâ Resûlallah…

Yalan dünyada bir gerçek, senin varlığın sadece. Bir de sıkı sıkıya yapışın, kopmayın, sakın ondan uzaklaşmayın, dediğin Kur’ân’ın… Allah’tan bize o son armağanın, sadece bize değil.

Bir devre, bir topluluğa da değil, bütün asırlara, tüm zamanlara ve bütün insanlara seslenen, hayatlarına ışık olan Kur’ân’ın… Bir o gerçek, gerisi hep oyalayıcı, bizi yolundan ve yolumuzdan uzaklaştırıcı. Göz alıcı her biri, ama gönül okşayıcı değil hiç biri.

Hâlimizi bir sen bildin bu yavan dünyada, bu yalan dünyada. Biliyorum diyenlere çok aldandık. Yıllarımızı kaybettik, boş işlerin, boş sözlerin, boş vaadlerin peşinde.

Hiçbiri derman olmadı derdimize, merhem olmadı yaramıza.

Bizi bir Sen bildin. Bizi bir Sen anladın. Bakışın yetti, adını anmak yetti.

Yunus Emre’mizin deyişiyle;

“Adı güzel kendi güzel Muhammed!”

O güzel adını anmak bile yetti. Çekirdekte ağaç gizli, sende kâinatın sırları gizli.

Hırkandan bir koku verdin, Veysel yollara düştü hasretinden. Bize de bir hatıra gönder.

Senden olsun yeter. Bir selâm olsun yeter. Binler selâm Sana yâ Resûlallah!

Ravzanı arzular canım, Her kalbin arzuladığı gibi. Nasibim var mı acaba? Bu yıl olsun…

Oraya bir daha olsun varmaya, Nasibim var mı? “Geçti” diyor. “Bitti” diyor.

“Kepenkler çoktan kapandı” diyor. “Oraya kalkan gemiler çoktan kalktı” diyor içimden bir ses. İnanmak istemiyor insan. Ama ya doğruysa? Son defa olsun yanına bin hasret ile varmadan, Gönlümü oranın muhabbetiyle doldurmadan… Ne yaparım ben?

Huzurunda boynu bükük. Sana hasretle, Sana muhabbetle orada öylece kalmadan, hiçbir şey konuşmadan, sessizce durmayı, kelimesiz konuşmayı özledim yâ Resûlallah!

Sana binler hasret ile kavuşmaya ömrüm var mıdır? Bilemiyorum…

Garip bir kulun duasını geri çevirmez Rabbim; bir onu biliyorum.

Sana sonsuz bir muhabbetle ve öylesine tutkun… Ve öylesine seven bir kalple yeniden orada olmayı özledim. Çok özledim yâ Resûlallah!

Suyun başında susuz, kuyunun dibinde ipsiz kaldım gibi.

Çöllerde o ıssız ve yalnız yerlerde kaldım gibi. Al yanına. Bir davet gönder.

Gelelim yine yanına, yüz sürelim huzuruna. Bu bahar da olmazsa, hangi bahar?

Gitti ömür… Bitti hayat… Son bir defa daha… Bir fırsat daha… Yalvarıyorum Allah’a…

Allah’ım! Ne olur Allah’ım! Ne olur kavuştur Resûlullah’a (asm)…

Bir dua olarak, bu dileğimizi cümlemiz namına, hepimiz adına kabul eyle Allah’ım!

Bir fırsat, bir imkân daha lutfeyle. Neler vermedin ki, şimdiye kadar?

Bu bahar, daldaki çiçek kadar ümidim var, meyve olmaya.

Ve şimdi bahardır. Her bahar gül kokar. Her gül sen kokar.

Her bahar, ondan güzeldir. Her bahar senden güzeldir. Sen geldin, bahar geldi.

Baharla geldin. Bereketli Nisan’la geldin. Rahmetle geldin.

Rahman olan Allah’tan, sonsuz armağanlarla geldin..

Ey denizlerin en güzel incisi… Ey kalbimizin sevgilisi… Ey gönlümüzün tesellisi…

Ey Âlemlerin Efendisi! İçimize huzur seninle geldi.

Karanlık dünyamıza Nur seninle geldi. Ne geldiyse güzellik adına, seninle geldi.

Rabbim, seninle gönderdi. Sen geldin; daire tamamlandı, hayat seninle kanatlandı.

Yere göğe sığmadı. Ebedî saadetlerin kapıları açıldı. Yaşadığını seninle anladı insanlık.

Yeniden doğdu. Sen geldiğinde insan, insan olduğunu anladı.

Vakit akşamdır…

Vakit sabahtır…

Vakit şimdidir…

Vakit dardır…

Kapı eşiğinde bir yolcu. Elinde bir buket çiçek. Dilinde binbir dilek.

Ne söyleyecekse o kadardır. Söyleyeceğim kelimeyi özenle seçmeliyim.

Başka da hakkım yok. Hepsi bu kadardır…

Es-salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Resûlallah…

 

Selim Gündüzalp

 

Fotoğraf: Abdülkerim Boztepe

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*