Dost idiler cana, Derda ve Revaha

Ohh, miss gibi hava! Bahar mı gelmiş ne, hoş gelmiş. Kuşlar da ötüyor cıvıl cıvıl. Yok yok, dışarıdan gelmiyor o sesler. Bizim medrese kuşları; Eşref ile Şeref. Yaz kış coşuyorlar zaten.

Bu güzel güneşli günlere bir de Üç Aylar dâhil olmuş, ne bereketli günler. İyi değerlendirmek gerek. Malum, bire on, yüz, bin sevap verilen zamanlar bunlar. Kandiller, mübarek geceler, gündüzler. Evet, böyle işte. Bana da dua etmeyi unutma sakın. Eee, nasıldı geçen ay, beğendin mi yolculuğumuzu? Benimle geldiğin için. Ben çok mutlu oldum kardeşim. İyi yol arkadaşısın, tuttum seni.

Aaa, yol arkadaşı demişken, benim de can dostum var bir tane. Yani bir tane değil de, o ayrı işte.  Herkesin Allah dostu olur ya hani; Peygamberimiz’in (asm) sadık dostu Ebu Bekir (ra) gibi… Hizmet yollarında beraber hem maddî, hem manevî yolculuk arkadaşım, hizmette beraber koşturduğum ve daha daha… Şimdi ne kadar uzakta olsa da gönüllerimiz bir. Bazen şartlar el vermiyor buluşmalara, ama Üstadımın Mektubat’ında dediği, “Birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz şimalde, birimiz cenubta olsak da biz birbirimizle beraberiz” düsturunu unutmamak gerek. Neyse, bak ne diyeceğim? Böyle bahsi de geçmişken, bildiğim iki can dost var uzak diyarlarda. Bi gidip bakalım mı beraber, onlar napıyorlar?

Eveeet, işte yine Asr-ı Saadet ve Abdullah b. Revaha. Kim mi bu mübarek? Kitapta okumuştum. Müslüman olanlara İslâm’ı öğretmek için vazifelendirilen, Hz. Mus’ab’ın vesilesiyle Akabe meydanında Peygamber’e (asm) biat edenlerden biri de oymuş. Havarilerin Hz. İsa’ya (as) biat ettikleri gibi biat etmiş. Ne demek bu biliyor musun? Müşriklere karşı malıyla, canıyla Allah’ın Resulü’ne yardımcı olacağını, onu koruyacağını anlatmak istercesine bir biat. Bir anda nasıl böyle bir iman kalpte meydana gelebilir ki? Çok ilginç değil mi?

Bu biat, nelere vesile olmuş bir bilseniz. Bir de putlardan da çok nefret ediyormuş Revaha. Ee haklı tabiî. Çok saçma insanların cansız varlıklara tapması… Hıh, bir de helvadan yapıp yiyorlar ya. O da ayrı bir komik. Bu insanların ya aklı yok, ya da nefislerinden kaçıyorlar. İşte o da, onları bu sapıklıktan kurtarmak için büyük çaba sarf ediyor. Maalesef ki onlardan biri de can dostu Ebu Derda. Akıl ve zekâsıyla, basiretinin nuraniyetiyle mümtaz kişilerden de biriymiş ya, bu zamana kadar Müslüman olmaması ilginç! Dostu napsın, çok yollar denemiş, fakat olmamış bi türlü işte. Ne üzücü bir durum.

Peki, ne yapmışlar? Ebu Derda evden çıkıyor. Abdullah b. Revaha da o çıktıktan sonra hemen eve giriyor. Noluyor acaba? Hadi biraz daha yaklaşalım.

Bir ses yükseliyor içeriden;

“Allah’tan başka her şey batıldır”

Her yer toz duman. Aaa, putlar devrilmiş, yerde paramparça! İşte budur ya, ne zamandır yapmak istediğini yaptı sonunda Revaha. Oh, iyi de yaptı. Acaba şimdi nolcak?

İşte geliyor Ebu Derda da. Ne diyecek ki putları görünce? Veee çok sinirli şu an. Ama aklından da geçenler var gibi. Bir şeyler fısıldıyor; “Putta hüner olsaydı, kendini savunur, korurdu.” İşte budur yaa, sonunda. Şimdi de bir yere gidiyor, hadi hadi takip edelim.

Ve iki can dostu karşı karşıya. Ebu Derda’nın dudaklarından kelimeler dökülüyor:

“Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Rasuluhu.”

Ohhh, çok şükür. Ben rahatladım gerçekten. Şimdi de kucaklaşıyorlar. Artık tebliğ görevinde aynı saftalar. İşte candan dost olmanın gerektirdiği şeyi yaptılar. Çok da iyi oldu. Ah, çok özendim. Hadi, biz de dostlarımızı bir arayıp sorsak, konuşsak, azcık hasret gidersek, ne dersin?

 

Şüheda Kale
suheda.kale07@gmail.com

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*