Menderes’in şarkısı

Türk siyasî hayatından, birçok devlet adamı ve siyasetçi geçti ve geçiyor. Birçokları daha hayattayken unutulurken, birçoklarının adı halen bakan ve vekilken bile bilinmezken; bundan 65 sene önce aramızdan ayrılan rahmetli Menderes’i dimağımızda hâlâ sımsıcak ve taptaze tutan nedir?

Yalnızca asılarak şehit edilmesi mi? Şayet öyleyse, tarihte onlarca devlet adamı, padişah, kral; asıldı boğuldu, katledildi, onlar neden dimağ ve kalplerimizde değil de sadece tarih yapraklarının tozlu sayfalarında yer alıyor. Merhum Menderes neyin simgesi, neyin temsilcisi ki, bugün demokratı da, siyasal İslâmcısı da, kendisini Menderes üzerinden tarif etmeye çalışıyor.

Adnan Menderes,  “gizli oy, açık tasnifle” milletin iradesinin ilk kez tecelli ettiği 1950 genel seçimlerinde göreve gelen ilk Başbakan. Yani, milletin bizzat kendisinin seçtiği ilk göz ağrısı. Menderes’i unutulmaz yapan, rızayı Allah’ta aramasıydı. Allah’ın rızasını ararsanız doğru olanı yaparsınız. Çünkü, eskiden sizden razı olan insanlar, bir zaman sonra sizden razı olmayabilirler, ya da eskiden razı olduklarınızdan şimdi siz razı olmayabilirsiniz. Kulların ve yaratılmışların rıza anlayışı değişken ve hatta nankörce olabilir. Ama Allah bir kulundan razı olursa, onun rızası bir daha değişmez. Menderes de bunun farkına varmış nadide bir devlet adamıydı.

Menderes iktidara geldiğinde devletin derinlikleriyle uzlaşma yoluna gidebilir, ülkeyi onlarla beraber yönetebilirdi. Sonra millete dönüp elimizden bu kadar geliyor diyerek, ölümü gösterip sıtmaya razı olma seçeneğinde diretebilirdi. Ya da moda tabirle; ya istibdatı seçin, ya bizi diyebilirdi. Ama Menderes güç sahipleriyle iktidarı paylaşma yoluna gitmedi. Devleti dinsizlik cereyanına teslim etmedi. Milleti istibdatçı zorbaların eline bırakmadı. Siyaseti dine hizmet ettirerek, din ve vicdan özgürlüğünün önünü açtı. Ezanlar aslına döndürüldü, ibadethaneler yeniden ibadete açıldı. Ekonomi ve siyasetin yönetimini, devleti halka rağmen yöneten, küçük ve ayrıcalıklı bir grubun iktidarda olduğu yönetim tipi olan oligarşik yönetimin elinden almıştır. Oligarşi, genellikle bu grubun bencilce ve görevlerini kötüye kullanarak gerçekleştirdiği, despotça bir yönetim şeklidir.

Yönetimi ve yetkiyi oligarşinin elinden alarak milletin yaşadığı baskılara son veren Menderes, Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin de duasına mazhar olmuştur. Bediüzzaman, Menderes için “Menderes İslamiyet’in ulviyetini anlayan samimi bir Müslümandır. Adnan Menderes ile çok alâkadarım. Onu duama dâhil ettim” buyurmuştur. Felâket ve helâket asrının imamının duasına mazhar olabilmek… Değil bir, bin defa ipe gitsen olur mu hiç gam ve keder.

Menderes, dinî, siyasî, içtimaî baskı ve zulümlere son vermiş, ülkede hür teşebbüsün önünü açmıştır. Bu mânâda Menderes, modern ve hür Türkiye’nin kurucusudur. Ağrı’dan İzmir’e, Edirne’den Hakkâri’ye ülkede bir hizmet meşalesi yakmıştır. Menderes’in kurduğu DP ve arkasından gelen AP-DYP, bu hizmet meşalesini taşıyarak, ülkeye sayısız eserler kazandırmışlardır.

Şüphesiz ki Menderes’in şehit edilmesine kadar ki geçen hayatı, Cenab-ı Allah’ın Türk milletine olan bir armağanıdır. Menderes şahadetiyle birlikte, Türkiye’de kendinden sonra gelecek tüm nesillere bir hürriyet ve demokrasi şarkısı bırakmıştır ve bu nesiller, kıyamete kadar Menderes’in şarkısını söylemeye devam edecekler.

Ruhlarınız şâd, mekânınız cennet olsun Menderes, Zorlu ve Polatkan…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*