Vegas’ta yaşanan

“Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyevîyeyi sabit zannettik.
O zan sebebiyle bütün bütün zâyi ettik.
Evet, şu güzerân-ı hayat, bir uykudur; bir rüyâ gibi geçti.
Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider.”

Bediüzzaman Said Nursî

27

Çölün ortasında kurulmuş yapay bir şehir… Kendilerine ‘sin city’ ünvanını lâyık görmüşler. Yani günah şehri. Gerçekten de sefahat daha havaalanında karşılıyor sizi. Bir de sloganları var. ‘What happens in Vegas stays in Vegas’  şeklinde. Bütün otellerin giriş katları kumarhane ve odaya gitmek için buradan geçmek zorundasınız. Zaman kavramını unutturmak adına kumarhanelerinde saat ve pencere yok. Sloganlarına uygun olarak ortak alanlarda resim çekinmek dahi yasak.

Şeytanın da bir anlamda tatil yaptığı bir şehir burası. Sefahatte özgürlük perdesi altında nefsin esareti hükmediyor bedenlerde ve zihinlerde. Otellerde neredeyse adım başı resimleri halen mevcut olan Michael Jackson, belki çok öncesinden ay yürüyüşüyle bu durumu anlatıyordu bizlere. Modernite, sefih hayat anlayışıyla insanlığı ileriye götürüyormuş gibi yaparken, geriye götürüyor aslında.

Özellikle gençliği ve sağlığı kutsayan zevk kültürü, günümüzde günahlarını gençlik üzerinden yaymaya çalışıyor. Ânı yaşamak, geleceği düşünmemek üzerine kurulu bu anlayış, literatürde Kaliforniya sendromu (Californication) olarak da adlandırılıyor. Bir nevi susuzluğu deniz suyu içerek dindirmeye çalışma çabası olarak tanımlayabileceğimiz bu anlayış, sınırsız tüketim, eğlence ve zevk düşkünlüğü, benmerkezcilik gibi zehirli bir bal karşılığında, yalnızlık ve mutsuzluk üreten hayatlar sunuyor.

26

Oysa bâkîye müteveccih olan ruh, fânî zevklerle bir yere kadar tatmin olabiliyor. Gücün, gençliğin, güzelliğin bittiği anda, insan ‘fânîliğin acı tortusu’nu hissettiğinde, medeniyet yorgunu olarak bitap düştüğünde, aradığı şeyin bu olmadığını anlıyor. “Hayatta tatmadık zevk bırakmadım. Artık yaşamanın bir anlamı kalmadığını düşünüyorum.” diyerek intihar eden, Henry Ford’un oğlu Edsel Bryant da bu durumu çok acı bir biçimde teyit ediyor.

Bir yazarın ‘nefsin üç ayları’ olarak tanımladığı yaz mevsimi de, nazarların tamamen dünyaya çevrildiği bir hayat anlayışıyla, sefahat mevsimi olarak yaşatılmaya çalışılıyor ne yazık ki. Tüketim kültürünün moda veya görenek adı altında tek tipleştirdiği erkek ve kadınlarda tesettür kaybolunca, gözleri haramdan korumak daha büyük bir önem arz ediyor. İmanın, kor ateşi elde tutmak kadar zor olduğu ahir zamanda hususan genç olmak kolay bir imtihan olmasa da, neticeleri itibarıyla düşündüğümüzde, günahtan kaçınmak suretiyle çok büyük bir kazanç kapısını da bize açıyor. Zira ömür durmuyor, rüzgâr gibi geçiyor. Ve hayat, şu misafir olduğumuz dünyada, bâkî âleme gönderebildiğimiz anlar oranında anlam kazanıyor.

Her yolculuk gibi Las Vegas yolculuğum da sona eriyor. Şehirden ayrılırken yolda kilisenin astığı büyük bir tabelayla karşılaşıyorum. Üzerinde ‘What happens in Vegas, God knows’  yazıyor. İnsanlar gizlese de, kimse görmese de, bizim her daim Allah’ın huzurunda olduğumuzu hatırlatıyor.
17

Ne mutlu hayatını her an huzurda olduğu bilinciyle yaşayabilen ve bu dünyadan aziz olarak çıkabilenlere…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*