BEKLEYİŞ

3 yazdır gelmeyen abimin söz verdiği üzere köye gelip köyde hizmete başlayacağını, köyün doktoru olacağını haber almıştık. Babam her zamanki istemem yan cebime koy tavırlarında sevinirken annem sevinç gözyaşları içerisindeydi. Kolay değil evlat yetiştirmek” diyordu babaannem kasıla kasıla, Necmiye teyzelere. “Yaa, tabi tabi, zor anam zor” karşılıkları, babaannemin kasılmalarını artırıyor; annemin mütevazılığına mütevazılık katıyordu.

Annemin sevinç gözyaşları pek de uzun sürmeyecekti, ne var ki hiçbirimiz bunu bilmiyorduk. Garda babaannem hariç tüm aile abimin dönüş telaşı içerisindeydik. Annem yaptığı baklavaları mutfaktan taşırıp gara kadar getirmişti. Babam yaktığı sigarayı içine derince çekmesiyle sanki annemin nefesini çekiyormuşçasına annem öksürüklere boğuldu. Kız kardeşim kendine arkadaş bulmuş, 40 yıllık dostlara taş çıkartıyorlardı. “Hay Allah, saat de epey geç oldu nerede bu tren?” diye sabırsızlandı babam. Annem, her zamanki sakinliğiyle: Az sabret bey, geliverirler.

69

Nedense bu mutlu tabloyu bozasım gelmiyordu, sanki hiç bozulmayacakmış gibi. Nasıl katili olurum ümitlerin, her ne kadar faili ben olmasam da, diyordum içimden. Yaklaşık 2 saat sonra duyulan tren tıngırtıları ve düüüt düüüt sesleri annemle babama TRT Ankara radyosundan çalan hicaz makamından daha zevkli geliyordu. Her inen yolcuyu dikkatlice süzüyordu annem, olur ki evladım değişmiş olur da tanıyamam diye. Babam nerde bu sıpa, demeye henüz başlamışken Kâmil emminin büyük oğlu Hasan yaklaşıyor yanımıza, sohbet muhabbet derken abimler bir türlü beklenen yolcular arasından çıkmıyor. Son yolcu trenden indiği sırada annem vagon görevlisine doğru ilerlemek istedi, fakat tren harekete geçmişti. Bu sefer tıngırtılar ve düüüt düüt sesleri bir cenaze salası gibi üzücüydü annemin gözünde. Öksürüklerle solan yüzünde artık o göz içi gülüşü de sönmüştü, meraklı bakışlarla ve endişeli bir ses tonuyla “Ahmet!” diye seslendi.

Uzun bir hâl hatır faslından sonra yazdığı o içler acısı satırları okudum onlara:

“Ahmet! Çocuklar köyde kalmak istemiyor, ne var ki bende pek taraftar değilim. Anneme ve babama nasıl diyeceğimi bilmiyorum, senden yardım istiyorum, çok önemli bir sağlık sempozyumu da olduğu için gelemiyoruz, selametle…” diye biten mektup elime hünüz gara ulaşmadan geçmişti. Açıkçası şaşkınlık içerisindeydim; sanki bu satırları yazan bir hafta önce mektup yazan abim değildi. Herkes benim gibi şaşkındı…

Babam abimin arkasından neredeyse evlatlıktan red derecesine ulaşan hakaratlerini sıralarken atölyesine geçip kitaplarıyla sakinleşmeye çalıştı. Annem el âleme karşı korumaya çalıştığı vakarını, evin bahçesinde gözlerinden boşalan sular sellerle bozmuştu.

Babaannem TRT Ankara radyosunun yurttan sesler korosunu kapatıp, aynı sorgulardan beni ikinci kez geçirmişti.

“Hanım köylü olmayıvercen evladım, ananı babanı dinleyip vefalı oluvercen.” dedi.

 

Burak Salih Selçuk

brkslck6.1@gmail.com

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*