BİR SALÂ’ ESİNTİSİ, RUHUMDA İHTİYARLIK

Konuya nasıl bir girizgâh yapsam diye düşünürken, bir yolculuğumda yaşadığım bir hadise hatırıma geldi ve bu sıkıntımı ortadan kaldırdı. Memleketten İstanbul’a gitmek üzere bir gün evvelden almış olduğum bilet ile ertesi gün o saatlerde yolculuğa başlayacak olmanın rahatlığı içindeydim.

Ertesi sabah 08.00’de olan otobüse yetişmek için her şey tamam diyerek otogara vardığımda, iki dakika fark ile otobüsün perondan çıktığını söylediler. Ben “Nasıl olur? Bir şeyler yapın”  serzenişleri içerisindeyken aldığım cevap şu oldu: “Hanımefendi biletiniz yandı, yapabileceğimiz bir şey yok, iki dakika geç kaldınız…” Ardından başka bir firmadan yeni bir bilet almam gerekti ve bir saat gecikerek yolculuğa başlayacak olmak beni derinden derine tefekküre daldırdı.

Aslına bakarsanız, yaşadığım bu hadise bana hayatımız boyunca elimize verilen fırsatları hatırlattı. Bir bilet, belki de gençlik nimeti gibi dünyamızda. Gençliğimiz bir fırsat… Fakat o bileti kullanabilme imkânı ya elimizden bir yıldız gibi kayıp giderse? Bu fikir bizi, belki de çok kısa bir zaman dilimi olan “2 DAKİKA” için ne çok hakikatlerin elimizden kayıp gidebileceği düşüncesine sürüklemiyor mu?

Ve kulaklarımız hakikatten gelen bir ses ile irkilerek,  “Hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma,  bir kelime, bir dane, bir lem’a, bir işarette, bir öpmekte batma. Dünyayı yutan büyük letaiflerini onda batırma…” (17.Lem’a) hakikatini hatırlatmıyor mu?

72

Gençlik nimetini düşünürken; her şey zıddı ile bilinir kaidesince ihtiyarlık nimetini de zikretmek gerek. İhtiyarlık ile gençlik arasında çok fark var derler. Hadi bakalım ne imiş bu farklar? Gençler delidir. Gençler kanlıdır, canlıdır. Gençlerin yapamayacağı şey yoktur, kuvvetlidir vs. gibi zahiri esbaplar nicelerinin dilindedir. Lakin gencin tüm azaları her gün dokunur ihtiyarlığa ya, fakat farkında mıdır? Bilinmez! Farkında olmak, fark etmek, okumak, okuyabilmek duası içinde, okuyanlardan ders almak gerek. Saçında ve sakalında gördüğü beyaz kıl ile ihtiyarlığının demdemeleri arasında olduğunu, ölümüne yaklaştığını hatırlayan bir genç biliyorum. O okuyabilmiş nice haykırışlarını ruhunda.

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî, hayatının her bir evresini mânâ yönüyle ihtiyarlık bakış açısı ile geçirip, ne çok şeyler kazandığını ifade eder cinsten diyor ki: “Ne yapayım ben acele ettim kışta geldim; siz cennet-asa bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zeminimizde çiçek açacaktır.” (Tarihçe-i Hayat)  Üstadımızın kendi bulunduğu zaman dilimine bile kış olarak bakması, her bir harekâtının tohum nevinden olacağını ifade etmesi kendi içinde ölüm hakikatine bir pencere hükmünde…

Gençlik baharının gelmesi için ihtiyarlığın mahiyetini bilmekle onu bahara, ahirete, bekaya götüreceğini, ruhunun en derinlerinde yaşayan ve okumayı becerebilen, bize bunun dersini öğreten bir Üstad…

Gençler kategorisinde yer alabiliriz; fakat ihtiyarlığı kendi gözümüzden görebilir ve bir sonbahar mevsimi, aslında her daim benliğimizde olduğunun ihtarını kendimize yapabiliriz. Bir Said nidası çınlasın yine mısralarda, “Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde Said’den yetmiş dokuz emvat bââsam âlâma.”  (Lemeât)

Hakikaten yıkıldık mı bir mezarın içinde? Farkında mıyız? Evet, madde cihetinden bakacak olursak, insan vücudu altı ayda bir yenilendiği için, altı ayda bir ölüp tekrar diriliyoruz diyebiliriz. Üstad, maddî mânâdan manevî bir mânaya varmanın bilgeliği ile cesedini mezara atılmış bir taş kabul ediyor. Hâlbuki bu mısraları yazdığında 40 yaşlarında…

“Gelmesi muhakkak olan her şey uzak da olsa yakındır” (Hadîs-i şerif) kaidesi ile ihtiyarlığı gençken hissetmemiz, gelecek olan mevtimizin kucağına bırakıyor bizi.

Son günlerde şehitlerimiz için okunan ard arda salâ’lar ruhumuzda bir ihtiyarlık sedası estirmiyor mu? Salâ’ ile ürperen benliğim beni amellerimden korkan hâlin içinde, ubudiyetimi sorgulamaya itiyor… Sorgulamalarımız marifetullah yolculuğunun bir miftahı gibi bize birçok hakikatleri hatırlatıyor. Hâsıl-ı kelâm, “Gençlerinizin en iyisi, ihtiyarlarınıza benzeyenlerdir. İhtiyarlarınızın en kötüsü de gençlerinize benzeyenlerdir” (Hadîs-i şerif) ile ne gençliğin içinde ihtiyarlığı unutmak ne de ihtiyarlık içinde genç kalacağımızın zannı üzerine yaşamak arzusu içinde olalım. Olmaya aday olalım. Okuyalım… Okutturalım ahvalimizi. Ve duaya medar olalım inşallah.

Sahi, siz ruhunuzda hala bir salâ’ sesi işitmediniz mi?

 

Fotoğraflar: Fatmanur Şahin

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*