GENÇ KALASIN A YAVRIM!

Heeyyyy, şuna bakın… Subhanallah! Her şeyiyle tıpkı bir helikopter. Tabiî bilimsel anlamda bilmediğim için, gördüğümde elimi çeneme götürüp, hafif kısık gözlerle ‘hımm, bu bir Helikopter Böceği’ demedim. Bilmiyorum ne böceği, ama her bir noktası öyle ince, öyle sanatlı yaratılmış ki…

Feyâlilaceb dedim hayretle, bir amca yaklaştı. “Ne’den kızım sen” dedi, “ay” dedim yanlış anlamasa bari. “Şaşırdım da amca, ondan dedim” dedim. “Kızım sen bizim eskiden konuştuğumuz gibi konuşursun ya” dedi, şaşırdım. “Bizim oğlan, arkadaşları şaşırınca hep ‘vay anasını arkadaş’ der, demek senin gibi özünü bilen gençler de var, valla çok yaşayın kızım” dedi, geçti gitti. Çok farklı hissettim. Gün gelecek bizler de, evet a bu satırları okuyan sevgili dost, biz de “şimdikiler böyle der olmuş biz eskiden şöyle yapardık” diyeceğiz ve özüne usulüne göre davranan genç görünce sevineceğiz. Ahh ah, düşündükçe yaşlandım esas.

Neyse, o yaşa gelince düşünürüz, biz şimdiki yaşımızı yaşamalıyız canım. Ama tabiî ki adabı unutmadan. Gençliğimizin hakkını verelim biz. Nasıl verilir ki gençliğin hakkı? ‘Disco disco partizaniii’ diye mi? Cıııkksss, tabiî ki de değil!

“Gençliğinizi karnı gıdıklanan telefonlara harcadınız, karnını gıdıklayıp gıdıklayıp duruyorsunuz o neci ba, ağrı kesici mi ki hemen ona sarılırsınız” dedi amcam.
Hakikaten, dergimizin geçen ayki kapak konusunu da hatırlatarak, başınızı kaldırıp bir bakın etrafa, kaç tane telefonunda kaymayan insan var. İki elin parmaklarını geçiyor mu? Asıl burada önemli olan ne biliyor musun? Yanında annen, baban, kardeşin, arkadaşın varken kaymaman sanal âlemlerde, kim varsa o an onunla hayatı paylaşman. Yalnızken kay kayacaksan, ama frenin de olsun be mübarek.

Ver gençliğin hakkını diyorduk ya, ama nasıl?
Gençken yapılması gerekenler listesiyle karşılaştım geçen gün. Aman Allahım, bu kadar mı saçmalık, çirkinlik olur ya, bunu birine yap diye nasıl yazabiliyorsun, diyor insan. Zaten bizi sadece dünyaya çağırması da cabası… Gerçi arasında bir kaç tane düzgün şey bulmak da mümkün. Şunlar:

-Sıkılmadan dedelerinizin, ananelerinizin anılarını dinleyin.

-Ailenize sizin için yaptıklarından dolayı teşekkür edin.

-Size kötülük yapmış birine onu affettiğinizi söyleyin.

Yüz taneden üç tane bulabildik, ne acı ama. Neyse canım kim isterse acıyı, o yesin lahanayı. Bunları yazarken baktım ocakta pişen lahana kokusuyla hiç de yazı yazılmıyor, olayın artistliği zedeleniyor, ben de dedim gençliği gençlere sormak lâzım ve çıktım sokaklara.
Sordum gençlere:

Neler yapıyorsun günlük hayatında?
“Günlük olaylarla dalga geçen sayfaları takip ediyorum” diyor bir tanesi.
“Vaay be” diyorum, “ne olay ama, nasıl iç ferahlatıcı geleceğe faydalı bir aktivite!”
Bir diğeri hareketlerle ekliyor.
“At kendini diskolaraaaa.”
“Huhuuuu” diyorum, “sonra cenneti gör rüyanda!”
Sonra, arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim, sözünü tasdiklercesine hitabım gençler gibi oluyor.

“Kardeeeeşşşşş, sen neler yapıyorsun günlük hayatında” diyip omzuna bi tane şaplak atıyorum..
“Risale çay abla bizimkisi. Salâvat getir, tefeül çek oku, vaaay tam da yeri çıktı de, çay yudumlayıp uzaklara dal.”
Her tarzda gencin düşünce tadına baktık, laylaylom ettik, o kadar yürüdük, yazdık, okuduk, güldük, ee tabi ki acıktııkkkkk.
Gençken napıyosanız yapın, yarın ölecekmiş gibi ahrete, hiç ölmeyecekmiş gibi Dünya’ya çalışın yeter.

Tabiî bi de aç ayı oynamaz derler, bende diyorum aç yazar yazamaz, gözleri kararır başı döner. Mesela başı döner yazarken bile döner kelimesinden gözüne et dönerler gelir, mahvolur yorulur, yiter gider. Ondan ötürü bir yemek molası talep ediyorum Sayın editörüm, inşallah izin vardır. Zihninizden olumsuz bir cevap geçiyorsa eğer her zamanki semt ve sizin kaçamak yaptığınızı yakaladığım restorantta bu akşam saat yedide buluşalım, eminim fikriniz değişecektir. Hürmetler…

Bu arada gençler geç kalmayın İslam’ı yaşamaya; genç kalın, kadar sonsuza…

 

Şulenur Yaşar
slnr_1905@hotmail.com

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*