“SEYAHAT YA RESULALLAH”

“Rabbime ne kadar şükretsem az” sözünü fazlasıyla sarf ettiğim malum günler… Bir de üstüne İzmir’in sıcağı. Fazlasıyla beni ısıtıyor. Neyse, şikâyet etmemek gerek. Immm, bir de muhabbetin, kardeşliğin sıcaklığı da var; ama o şevk kaynağı bana.

Geçen ay bahsettiğim programı hatırlıyor musun? Nerdeyse memleketimin her şehrinden Nur kardeşlerimle buluşmuştuk… Her yaz birçok kişiyle böyle tanışma fırsatı buluyorum. Aslında tanışma gibi de değil, hasret gideriyoruz sanki. Öyle muhteşem ki…

Her güzel şeyin sonu geldiği gibi, bu da bitti işte.  Amaaa bizlere bitmez inşallah, Allah için sevince… Eee program biter de hizmet biter mi? Şevk depoları doldu inşallah, mahallere taşmak üzere…

Aah ah, firak cidden zor be kardeşim. “Ya Baki Entel Baki, Ya Baki Entel Baki” tesellisi olmasa n’apardık bilmem. Dualarda buluşalım inşallah. Hayallerde de buluşalım sözünü de burada gerçekleşebiliyoruz elhamdülillah, di mi? “Di” diye bir kötü espri yapmadığını düşünüyorum!

Ne diyorum biliyor musun? Senle bizden birinin yanına gidelim diyorum. Kim mi? Tahmin etmek çok zor değil. “Seyahatname”yi duydun mu hiç? Eee, yazarını da bilirsin elbet. Hadi gidelim Evliya Çelebi’ye, tabiî yerinde bulabilirsek.
34

Bu mübarek yetmiş senelik ömrünün elli senesini seyahatlerde geçirmiş. Hem öyle hayâl meyal de değil ki. Ondan önceki zamanda da boş kalmamış, ömrünü ilimle irfanla geçirmiş bir şahsiyet.

Onu etkileyen ne olmuş, diye sorarsan, babasının ve arkadaşının uzak diyarlar hakkındaki anlattıkları derim. Ama onu en çok tesiri altında bırakan gördüğü rüyası olmuş. Gel bakalım, ne görmüş…

Bir Muharrem ayı ve Aşure gecesi…  (Bi rüyalara girmediğimiz kalmıştı.)

O da nesi? Bir Nur… Olsa olsa Kâinatın Efendisi’dir. İşte iki büklüm Evliya Çelebi. Tam da ellerini öpüp şefaat isteyecekti kiiii…

“Seyahat yâ Resûlallah!” deyivermiş.

Belki gönlünden geçen dilinden dökülüvermiş. Ve Peygamberimiz de onu seyahat şefaatiyle müjdelemiş. Aaa, biri daha var orda. Bu kişi sahabelerden Sa’d b. Ebi Vakkas değil mi? Ne diyor duyuyor musun? “Göreceğin şeyleri kaydet!”

Bu rüyadan sonra ne mi yapmış? Hemen meşhur rüya yorumcularına rüyasını anlatmış. Ona artık seyahat kapıları açılmış. İlk kapısı da İstanbul olmuş. Elli seneye o zamanın şartlarıyla kaç ülke, şehir sığdırabilirsin? O, birçok yeri sığdırmış. Gezmekle kalmamış, bizlerle de paylaşmış. Seyahat ve tefekkür mesleği onun yolu olmuş. Belki her gittiği yerde Rabbini daha zahir görmüştür, bilemeyiz.

Gezip görmeyi herkes sever. Biz bu işi sevaplarla kârlı bir iş haline getiriyoruzdur kardeş, değil mi? Yaz sıcaklığı bitmeden, ağaçlar yapraklarını dökmeden, güz mevsiminin başındayken bir Ayetü’l-Kübra yolculuğu yapalım, hadi bakalım…

 

Şüheda Kale
suheda.kale07@gmail.com

1 Yorum

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*