BİR İYİLİK YAP BAŞKASINA

Ne çok çalışıyoruz. Ne yoğun gündemimiz… Birçoğumuz, yapılacak işler listemizdeki acil maddeleri temizlemeye çalışmaktan kendimize vakit ayıramıyoruz. Hâl böyle olunca, içimizdeki o derin boşluğu doldurmayı vaat eden bütün reklam sloganları kendimizi şımartmak üzerine: “Çünkü ben buna değerim.” “Şımart kendini.” “Bir iyilik yap kendine!”

Diğer taraftaysa, şiarı “İyilik yap, denize at” olan bir grup insan var. Reklamlarda kişiyi adeta kendine tapar hale getirmeyi teşvik eden birçok söylemin karşısında “birlikte mutlu olabiliriz” sloganı atan, insanın iç huzurunun kendi için çabalamaktan çok başkası için de bir şeyler yaparak sağlanacağını göstermeye çalışan ve gittikçe büyüyen birçok oluşum var artık. Etnik ve dinî köken araştırılmadan, sorgulanmadan, sadece insanî duygularla karar alıp insanı kendi fıtratını dinlemeye teşvik edenleri tebrik etmek istedim bu ay.

“İyilik peşinde koş”an Adım Adım oluşumundan bir arkadaşımız, World Giving index’te Türkiye’nin 145 ülke arasında 137. sırada olduğunu söylüyor. Başkası için iyilik yapmada sıralamamıza bakar mısınız? “Anadolu kültürünün temelinde olan bir şey acaba ne zaman nasıl ortadan kayboldu?” diye de soruyor. Karşılıksız vermek neden “enayilik” kabul edilir oldu? Bize doğrudan fayda sağlamayacak adımları atmayı neden fuzulî buluyoruz? Veya attığımızda etrafımızdakilere gerekçelerimizi açıklamak zorunda kalıyoruz?

Bugünlerde sosyal medyada şöyle bir hikâye dolaşıyor… Bir seminerin katılımcılarına birer balon dağıtılıp, üzerlerine isimlerini yazmaları isteniyor. Sonra balonların hepsi toplanıp bir odaya konuyor. Katılımcılardan, odaya dalıp, beş dakika içinde kendi balonlarını bulmaları isteniyor. Manzara tam bir kaos. Birbirleriyle çarpışan, itişip kakışan insanlar… Sonuçta bir tanesi bile kendi balonunu bulamıyor.

Daha sonra, herkesten rastgele bir balon alıp, balonu sahibine vermesi isteniyor. Birkaç dakika sonra herkes balonuna kavuşmuş oluyor. Konuşmacı bunun üzerine şöyle diyor: “Hepimiz mutluluk peşindeyiz. Nereye bakacağımızı bilmeden, deli gibi mutluluğu arıyoruz. Halbuki bizim mutluluğumuz, başkalarının mutluluğuna bağlı. Siz etrafınızdakilere mutluluk verin ki, onlar da size versinler. Yaşamanın da bundan başka bir amacı yok zaten.”

Şimdi yaşamanın amacı kısmına girmek istemiyorum. Bana gore yaşamanın amacını kısaca Said Nursi’nin “Ey gafil nefsim! Senin hayatının gayesini ve hayatının mahiyetini, hem hayatının suretini, hem hayatının sırr-ı hakikatini, hem hayatının kemâl-i saadetini bir derece anlamak istersen, bak. Senin hayatının gayelerinin icmâli dokuz emirdir.” diye başlayan yere bırakalım.

Belirtmek istediğim yaşamanın amacı demeden önceki kısmı. Başkaları için bişey yapan insan, putlaşmak isteyen enaniyetine güzel bir ders vermiş oluyor. Ve bu da beraberinde bir arada yaşamanın “sadece ben” fikri olmayan bir dünyanın daha yaşanılabilir olduğunu gösteriyor. Şu andaki birçok toplumsal sorunun altında zaten enaniyet ve benmerkezcilik yatmıyor mu?

Ne mutlu ki, balonları sahipleriyle buluşturmayı iş edinen insanların sayısı giderek artıyor. İyilik yapmak için herhangi bir oluşuma ihtiyacımız yok. Ama bazen örgütlü iyilik daha keyifli ve bereketli oluyor. Aşağıdaki oluşumlar, güzel birer başlangıç noktası. Bir göz atın derim.

Adım Adım

Good 4 Trust

Paylaşım Ekonomisi

Beyaz Yakalılar Bişi Yapsa

 

Handenur Yaşar

handenuryasar@gmail.com

 

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*