DÜŞÜNÜYORUM, ÖYLEYSE YOKUM!

Düşünmeyenlerin var sayıldığı, düşünenlerin ise yok sayıldığı ve daima ezildiği bir dönemde yaşıyordu yaşlı fare…

Fare de nereden çıktı?

Çıktı işte bir yerden. Darbe darbe darbe derken insanın içindeki darbelerden ne de az bahsedilirdi.

Hâlbuki içindeki sesten yanındakini duymayan fareyle doluydu her yer. Yine atomlardan kuarklardan bahsetmeyeceksin umarım.

Yüzlerce fare beynin içindeki her bir nörona binerken felsefe dersleri kaldırılıyordu ders programından. Yeni bir eğitim hayatı başlıyordu; düşünmeyen beyinlerin cirit attığı, düşündüğünü zannedenlerin enaniyete kapıldığı ve gerçekten düşünenlerin yok sayıldığı…

Düşünüyorum öyleyse yoktum, yok sayılıyordum.

Tüm atomlar “KULHUVALLAH” suresini okurken hep bir ağızdan, eğitim sistemimizde bunlara yer verilmezdi. Fareler dindar olurdu, ne yapardık sonra? Hayallerin dahi israf edilmeyip kaydedildiği Âlem-i misalden ise katiyen bahsedilmezdi.

Binlerce farenin kaydolduğu okullarda düşünmek ceza sayılırdı. Tefekkür etmek ise okuldan atılmaya sebepti. (Biraz abarttın sanki Dürrüşehvar!)

Beyinler yerine egolar savaşırdı farelerin okulunda.

Bir gün düşünen bir fare şöyle demişti hocasına: “Beyinlerimizle savaşalım isterdim, ama görüyorum ki silahsızsınız bayım!”

Ne trajikti!

Okullarda susuzluktan ölen insanların yaşadığı topraklara su getirtmek için para toplanmazdı, ama Mars’ta nasıl su bulunacağı öğretilirdi. Bir de yaptıkları teknolojiyle övünürlerdi, milyonlarca insan susuzluktan ölürken.

Düşünen farelerin eleştirildiği bir dönemdi bu. Şaşırmak abes olurdu. Bu okullarda çeşitli vazifeler için yaratılan milyarlarca atom israf edilirdi. Atomlar nasıl israf edilir, diye sormayın. Düşünün biraz.

Konuşurken bile hava atomlarını israf eden, yani boşu boşuna konuşan onca eğitimci vardı. Atomları israf etmek derin bir konuydu, bir anda anlaşılmazdı. Bir o kadar da ince.

Çünkü herkes beğenilme derdindeydi. ‘İyi olma’nın değil ‘iyi görül’menin peşinde koşan insanların yaşadığı bir dönemdi bu.

Peki, farelere ne oldu? Konudan konuya atladın yine.

De anima, yani kitab-un nefs kavramlarının iyi bilinmesi, hatta müfredatın buna göre düzenlenmesi gerekiyordu, dedi üstad fare.

Kendinle barışmayan insan başkasına bağımlı hale geliyordu.

Özetle; varoluşsal değerini hissedebilmek için ötekilerin kendisini takdir edip sevmesine muhtaç hâle gelirdi insan.

Peki bunun eğitim sistemimizle ne alakası var Dürrüșehvar? Konudan sapıyorsun yine sanki, dedi yaşlı fare.

Eğitim sistemimiz böyle binlerce narsist fare ile dolu değil mi yaşlı fare?

Yine fareler girdi araya, ne biçim bir yazı bu böyle! Soruları soran yaşlı fareydi. Allah fareli bir beyinden muhafaza eylesin! Bir insan bir fare hiç bir şey anlamadım doğrusu!

Ben de öyle, diye haykırdı kuarklar! Bir de kuarklar girdi araya!

Bütün bir ömürleri şah damarından yakın bir zatı aramakla geçerdi düşünen farelerin. Ama çoğunlukla bulamazlardı yaratıcılarını. Nasıl bulsunlardı, düşünmeleri engellenmiş bir eğitim sisteminde okumuşlardı!

Yazık bu farelere!

Doğmak, evlenmek, doğurmak, çalışmak ve ölmekle meşguldü hepsi! Nasıl düşünsünlerdi?

Her çıkmaz sokağın çıkmaz olduğunu anlamak için sonuna kadar giderdi bu fareler, düşünemezlerdi çünkü. Farklı olmanın aşılandığı tuhaf bir eğitim sistemiydi farelerin aldığı.

Hâlbuki ne demişti güzel bir yazar:

“Erdemli bir insan olmak ve anılmaya değer bir hayat sürmek; çeşitli vesilelerle bize dayatılan ‘herkes’ ya da ‘hiç kimse’  olmayı bilinçli bir şekilde reddetmekle başlar.”

Dürrüşehvar yazısını çok uzatmak istemiyordu, kafasındaki sorular beynindeki nöronlara binen fareler adedince cirit atıp duruyordu. Fareler adeta atomlarla kardeş olmuşlardı. Nasıl oluyorsa bu, dedi yine yaşlı fare.

Dürrüşehvar sözünü, çok sevdiği ve eğitim sistemini, yani farelerin aldığı eğitim sistemini çok güzel özetleyen Mevlana’ya ait şu ifadelerle bitiriyordu:

“Ancak fikirdir varlığın; gerisi et ve kemik bir yığın.”

 

 

Dürrüşehvar Rana Kara

ranakara89@gmail.com

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*