Bu ay tabana kuvvet bir gezi rotamız var, bu nedenle ayakkabılarınız ve kıyafetlerinizin bu gezi için uygun olmasına özen gösteriniz. Sonra sıkıntı yaşamayasınız 😉 400’e yakın basamak inecek ve uzunca bir parkuru yürüyeceksiniz. Ama sakın gözünüzde büyümesin, büyük keyif alacaksınız.
Öncelikle Hasan Dağ’ından bahsetmek istiyorum, zira bölgeye turistik kimliğini büyük ölçüde bu volkanik dağ ve patlamaları kazandırmıştır. Niğde-Aksaray arasında tüm heybetiyle sizi selamlayacaktır kendisi de. Bizim rotamız Selime’den başlayıp Belisırma’da bitecek, ama bu istikameti tersten izleyen kafileler de çok.
Selime’ye müze kartlarımızla giriş yapıyoruz ve görkemli Selime Manastırı ile turumuza başlıyoruz. Bu manastırın Kapadokya’daki ilk kale manastır olma özelliği Avrupa’dan çok turist çekiyor; çünkü zamanında (MS 66) Roma baskılarına maruz kalan ilk Hristiyanlar bu mevzide hem kendilerini korumuş hem de ibadet etmiş. Baskılar sonrası ilk sesli ayin de bu manastırda yapılmış ki bu da önemli bir tarihî gelişme. Manastırın içinde kiliseler, mezar odaları, depolar, mutfaklar, ahır gibi temel gereksinimleri sağlayan kayadan oyulmuş odalar bulunuyor. Manastırda mutfak özellikle dikkat çekiyor, çünkü aspiratör vazifesi görecek delikler var tavanda ve aydınlatmada kullanılacak kandilleri koymak için küçük nişler oyulmuş.
Selime’den sonra vadiye iniyoruz, yaklaşık 400 basamak olduğu söylenen merdivenleri arşınlayarak. Aşağıda Melendiz Çayı akmakta ve biz de her adımda suyun serinliğine daha da yaklaşıyoruz. İniş yolunda yanınızda su bulunması elzem, vadiye girdiğinizde alacağınız bir yer yok çünkü. Aşağıda rivayetlere göre, bölgedeki yer altı şehirlerinde olduğu gibi, birbirine bağlı onlarca kilise var. Bunlar günümüze ulaşanları tabii, insanlar yüzden bahsediyor kiliselerin sayısı hakkında. Bu kiliseler, içlerinde bulunan mumyalarla da ünlü. Mumyaların bazısı Aksaray müzesinde sergilenmekte.
Merdivenlerin hemen bitiminde Ağaçaltı Kilisesi var. Kilisenin tavanının turuncu renkli olması benim çok tuhafıma gitti; süslemeler, motifler gerçekten hoştu. Fotoğraftaki freskoda Hz. İsa’nın göğe çekiliş sahnesi yer alıyor.
Belisırma Köyü de kiliseleriyle ünlü, orada da Direkli Kilise, Bahattin Samanlığı Kilisesi ve Kırkdamaltı Kilisesi bulunmakta. Ayrıca Belisırma’da yapılabilecek başka güzel şey de Melendiz Çayı üzerine kurulu çay bahçelerinde dinlenmek şüphesiz. Çayın şırıltısı ruhunuzu ferahlatırken yorulmuş bedeniniz de bir nefes alacaktır.
Bahsetmek istediğim bir kilise de Güzelyurt sınırlarında Analipsis Tepesi denilen tepede bulunan, Yüksek Kilise diye de anılan Kızlar Manastırı. Bu manastırın harika bir Hasan Dağı manzarası var. Araştırmalarda bulunan obsidyenden yapılmış gereçlerden ve çanak çömlek parçalarından yola çıkarak, Yüksek Kilise çevresindeki yerleşimin neolitik döneme dayandığı (MÖ 8000’li yıllar) söyleniyor. Kiliseden bakınca aşağıdaki göletin manzarası ayrı tabi, ama Hasan Dağı manzarası sizi bütünüyle etkiliyor ve insanların her dönemde manzara karşısına bina dikme tutkusuna şaşırıyorsunuz.
Güzelyurt eski bir Rum köyü. Evlerin mimarisinden bunu anlamamak da imkânsız zaten. Ortodoks mezhebinin kurucularının ilk manastır hayatı buralarda başlar. Bizans ve Osmanlı döneminden kalma, kayalara oyulmuş, 50 civarında kilise bulunmaktadır. Ayrıca, 3 yer altı şehri ve bir kaya cami vardır. Evler de çoğunlukla kayadan oymadır. Mübadelede bu bölgeden de birçok Rum ayrılmıştır (1924). Güzelyurt genel görünüşünde kilise camii dikkat çeker, MS. 385’te kilise olarak inşa edilen yapı 1924’te dış cephesi aynen korunarak camiye çevrilmiştir.
Bölge uzun yıllar Rumların hâkimiyetinde kalması nedeniyle birçok Rum evi, kiliseye sahip. Hepsi de gezilip görülmeyi hak eden yerler. Eğer siz de bölgeyi gezip görmek isterseniz birçok tur seçeneği mevcut. Bu turlara genelde Derinkuyu yer altı şehri de dâhil ediliyor, onu da ilerleyen aylarda yazmayı planlıyorum.
Merve Yavuz
merveyavuz3850@gmail.com
İlk yorumu siz yazın