YENECEK ÇİKOLATAMIZ VARMIŞ

-Bir minibüs anısı…

—Anneee, editör aradı yazıyı sordu, “aaaa hazır olmaz mı, ayıp ettin akşama gönderirim” dedim.
—Ee gönder kızım ne var bunda.
—Anneeee
—Nee?
—Yazı yok yazı.
—Yok olan yazıya var mı dedin sen?
—Yoo var demedim ki, olmaz mı! dedim.
—Yapmışsın taktiği al sıkıştın işte, ben napayım, sen düşün.
—Anneeee ne yazıcam yaa, ahh benim hayata mizahî bakan bakış açım nerdesin, gel kurtar beni!
—Kızım sen iyi misin? Neredeyiz, farkında mısın?
—Neredeyiz anne? Aaa ben de diyorum neden sürekli sarsılıyorum, minibüsteymişiz yaa biz.
—Al kendini yaz şimdi oraya, senden âlâ mizah mı olur, bütün minibüs her ayrıntını öğrendi yani, kendinden geçtin, ne editörmüş ya!

O zaman minibüsçek yazalım bu yazıyı dedim etraftakilere, bu cesaretin nerden geldiğini anlamadan. Herkes ilk önce bir şaşırdı, ama gözünü sevdiğim öğrenci milleti öncülük yaptı ve ‘abla bende ne hikâyeler var bak’ dedi, başladı anlatmaya. Oyy dedim ya, seni verene, bu minibüse bindirene şükürler olsun, anlat ablaamm…

—Annem aradı geçen gün, nerdesin dememe kalmadan ‘şu an yanına yaklaşan otobüsü görüyo musun, durdur onu bin ona hemen’ der demez ben atladım otobüsün önüne, frenler ‘napıyosun sen’ diye bağrışmalar falan, saymıyorum sana onları. Bindim otobüse, herkes hayıflanıyor, söyleniyor. Ama bizim millette vardır, tepkilerimiz kuvvetlidir. Annem durdur dedi atladım otobüsün önüne napayım. Her neyse, bindim bakıyorum bakıyorum annem yok. Aradım ‘anne durdur bin demiştin, nerdesin sen?’ ‘Arkasındayım oğluum dedi’ nefes nefese kapattı. İlerledim otobüsün arkasına doğru annem yok, yine aradım ‘anne göremiyorum seni’ diye, ‘oğlum otobüsün arkasından koşuyorum daha binemedim ki, yok yetişemicem in sen de geri yürü’ demesin mi! O an, bir düşünün o an. Daha bişey diyemiyorum abla. Bütün olaylara şahit olup bana ‘deli mi bu!’ diye bakan insanların arasında düşünün bir de beni. Ne şartlarda binmişim ben bu otobüse. Oyy oyyh, neyse sıra başkasına geçsin daraldım ben’ der demez bir kadın ‘anlatmadan geçer mi’ diye bir Karadeniz türküsü patlattı, herkes duygusal bir havaya büründü falan, kaptırdık uzaklara dalarak, ritmik sallanarak gidiyoruz. Ben bir ara uyandım, dedim kendi kendime; olaya bakın ya, resmen birbirine kenetlenmiş bir minibüs olduk, az kaldı aynı minibüste buluşma günü yapıcaz yıl dönümlerimizde pilav günü gibi.

Aslında birisi çıkıp, siz ne güzel bir minibüssünüz, deyip lokum falan dağıtsa ne iyi olur ya, midem kazındı diye düşünürken ben, minibüsçü sağdaki petrole çekip ‘bu kadar duyguya dayanamıcam, siz ne güzel insanlarsınız’ diyerek hepimize çikolata alıp gelmesin mi! Yere sofra bezi serip oturası geliyo insanın ya. Komşularla olur, evin ordaki esnaflarla olur, çocuğun okulundaki velilerle olur da hiç minibüstekilerle aile gibi olmayı duymamıştım, yaşıyoruz şu an resmen ya. Ön koltuktaki abla çocuğunu yatırıp, ayy amcaları teyzeleri biz bir bezimizi değiştirsek, diyecek diye ödüm kopuyo.

Minibüste ineceği yere gelenler de bir hüzün yaşıyor bir ayrılamama falan, herkesle tek tek vedalaşıp öyle iniyor inecek olan. Böyle mutlu hüzünlü, garip karışık, aile gibi minibüste ilerlerken bir telefon:

‘Ayy siz kırmızı şapkalıya mı bindiniz, tüh ya söylemeyi unuttum o çok dolandırıyor mavi şapkalıya binecektiniz.’

Annem tam hayıflanacakken dedim ‘yazılacak yazımız, yenecek çikolatamız varmış’ olsun… Mutlu bir minibüs yazımız oldu anne. Minibüsçü de oradaydı ön koltuktaki abla da. Haydi uğurlar ola…

Yaşattığı her şeyde hayırlar olan Rabbe şükürler olsun.

 

Şulenur Yaşar

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*