İYİLİK BULUŞTURUR, ZULÜM KUTUPLAŞTIRIR

Hayatta en esaslı gerçek haktır. Hak yerini bulduğu müddetçe adalet vardır. Adalet varsa denge vardır. Dünya eğik durur. Dünyanın yükünü iyiler çeker. Yoksa milyonlarca yıldır varlığını sürdüremezdi. Zulüm zirve yaptığında kıyamet kopacaktır.

Âlemin her hâlinde mutlak hayır yoktur. Kusursuz eşya ve her şeyiyle hayırlı şey az bulunur. İyi-kötü, hak-batıl, mazlum-zalim karşılıklı akan ırmaklar gibidir. İnsanın hayra da, şerre de sınırsız kabiliyeti vardır. Yaratılışta asıl maksat ve mutlak galip iyilik, güzellik, hayır, hak ve kemâldir. Dua, tevbe ve tevekkül hayra teşvik eder. Zulümle yüzleşmek için dua, tevbe ve tevekküle dönmeli.  Bazen hayırdan şer çıktığı gibi şerden de hayır çıkar. Unutma, zulüm devam etmez; zamanı gelince biter. Mazlumun ahı arşa kadar gider.

Zulüm karanlıktır, gözleri kör eder. Çok seslidir, kulakları sağır eder. Keskindir, dilleri lâl eder. Kimselere hâlini anlatamazsın. Sesini duyuramazsın. Hakkını alamazsın.

İnsanın en esaslı hakkı hayattır. İlk vatanı ruhlar dünyasıdır. Oradan anne rahmine düşer. Sonra beşiğe göçer. Arkasından dünya denilen beşiğe geçer. Dünyası beşik gibi sallanır. Yer ve zaman çalkalanır. Her gün yeni bir imtihan sayfası açılır. Belalara, musibetlere, nihayet derin zulümlere uğrarsın. Hakların gasp edilir. İşinden, eşinden, malından, mülkünden olursun. Hapislere girer, sürgünlere gidersin. Bazen mecazî bir sevgilinin kalbine hapsolur, ölünceye kadar çıkamazsan. Bazen sevdiğinin kalbinden sürülürsün; ölünceye kadar vatanına, sevdiğinin kalbine dönemezsin.

Hayatın ağır yükünü kaldırmakta zorlanırsın. Gâh zulmedersin, gâh zulme uğrarsın. Gâh iyilik edersin, gâh iyiliğe uğrarsın. Unutma ne edersen et, kendi kendine edersin. Kader kitabındaki bütün dersler işleninceye kadar imtihanlar ağırlaşarak sürer. Yaş ilerledikçe sayfalar devasa bir kitaba döner. Ölüm gelir, kitap kapanır. Dünya vatanından ahiret yurduna gidersin. Yazdığın kitabı okuyabildiysen sınıfı geçersin. Kendi yazını ve yazgını bile okuyamadıysan Cehennem’e gidersin.

 

Benim OHAL’lerim, BUHAL’lerim…

Hayat en gerçekçi okuldur. Maksim Gorki, “Benim Üniversitelerim” kitabında bunları uzun uzun anlamış. Bediüzzaman da ‘kitabım hayattır’, diyerek noktayı koymuş.

Cenin rahimde hâlden hâle girerek insan hâline gelir. Bir damla su iken dörtte üçü su ve gözyaşı olan varlığı döner. Bu hikmeti kavrayan hâl ehli olur. Damla iken derya olur. Ha o hâl, ha bu hâl; ha OHAL, ha BUHAL; fark etmez. Dünyayı vatan değil misafirhane bilir. “Misafir, hane sahibine tabidir. Kul dünya hanesinin sahibi Allah’a aittir” deyip başına gelene sabırla şükreder.

Şimdilerde belki senin dünyanda da OHAL var. Çok masumlar acı çekiyor. Çok zalimler ortalıkta geziyor. İsyan etmekte haklısın, ama dünya kuruldu kurulalı OHAL’lerle yönetiliyor. Doğru-yanlış, iyi-kötü at başı gidiyor. Herkesin kışı kendine. Kar sadece sokakta kalanların üstüne yağar. Herkesin kanı ancak kendi damarında akar. Herkesin hâli, OHAL’i kendinedir. Kimisi kadere iman eder, kederden emin olur. Rabbinin evi kalbine sığınır; dua, tazarru, niyaz, şükür ile vaktini değerlendirir. Kimisi “bu OHAL bugüne kadar yaşadığım HAL’lere hiç benzemiyor. BUHAL’lere de mi düşecektim” der, imtihanı kaybeder.

 

İsimler dünyası, şöhretler karması

Allah’a teslim olan “Rabbim isimlerinin nakışlarını göstermek için musibet veriyor. OHAL’lere düşürüyor” diyerek teselli olur. Büyüklere dert derman olarak yeter. Hayat musibetlerle berraklaşır. Her zahmette bir rahmet vardır. Musibetlere karşı yegâne sığınak Allah’tır. Allah’a sığınan musibeti nimet bilir.

Musibete en çok maruz kalanlar Rab katında en şöhretli olanlardır. Musibet en çok iyilere iyi gelir. Musibetle Allah kulunu ihtar eder ve ona iltifat eder. Allah Şafi’dir. Kulunu musibetlerle tedavi eder.

Belki zulme uğruyorsun. Canın yanıyor. Allah tam da o zaman ummadığın yerden Rahîm ismiyle şefkat eder. Rahman ismiyle rızık, Şafi ismiyle şifa verir. O cebbar zalimi Kahhar ismiyle kahreder. Zulme düşmesen bu isimler nasıl tecelli edecek?

Sen zulmün hemen cezalandırılmasını istiyorsun. Adaletin dünyada da tecelli ettiğini görmek istiyorsun. Ama o zaman bu imtihan olmaz ki. O hâlde gökyüzüne Lailahe İlllah yazalım, herkes Allah’a inansın; Rabbin zalimi cayır cayır yaksın da herkes onun zalim olduğunu anlasın… O zaman senin imanının ne anlamı kaldı. O’nun Celâl’inde cefa, Cemâl’inde sefa vardır. Büyükler cefada Cemâl’i görüp şükreder; sefada Celâl’i görüp titrer.  Zalim Allah’ın kılıcıdır.  Zulüm içinde bazen adalet tecelli eder. “Beşer zulmeder, kader adalet eder” de, cefayı bırak, sefaya bak.

Yezid, Hz Hüseyin’i şehit etmişti. Gizlemek için izbe bir yere defnetmişti. Fakat gül kokusundan Hz. Hüseyin’in yeri bulundu. Üzülme; Rabbin seni terk etmez. Asla izini kaybettirmez. Gün gelir gül bahçesi gibi mezarın olur. Kıyamete kadar rahmet gülleri açar. Şimdi Hüseyin’in yerinde olmak isteyen milyonlarca insan var da Yezid’in yerinde olmak isteyen bir kişi yok. Sana zulmeden unutulacak, ama sen dualarda yaşamaya devam edeceksin.

 

İyilik her kalbe iyi gelir

Bugün adalet külahını zulüm başına geçirmiş. Cemaatin başarısı ferde verilse zulüm olduğu gibi bir adamın cinayetinden başkasını mesul tutmak ve başkalara zarar vermek de zulümdür. Cemaatin selameti için ferdin, devletin bekası için vatandaşın feda edilmesi zulümdür. Belki hakkın cemiyetin hakkına feda ediliyor. Sabret, bugünler de geçer.

Hased, kin ve inat zülümdür. Sana haset eden, kin besleyen, seninle inatlaşanlar var, ama biliyorsun ki insan çok zalim ve çok cahildir. Hoş gör, hoş görün.

İstibdat zülüm ve tahakkümdür. Belki başın belaya gireceğini düşündüğünden rahatça düşüncelerini açıklayamıyorsun. İsteğin yere gidemiyorsun. Sen yine de Bediüzzaman’ın sözünü dinle. Mü’mine düşmanlık etmek zülümdür.  Zulme uğrasan da zulmetme.

 

İyilik buluşturur, zulüm kutuplaştırır

Zulme rıza zulümdür. Zulümden deniz dibindeki balıklar dahi şikâyet eder. Zulme taraftar olmak veya sessiz kalmak umumî musibeti netice verir. Şimdilerde maalesef kulların gazabı Allah’ın rahmetini geçti. Dünya savaş alanına döndü. Yangın, deprem, sel ve terör eylemlerinde binlerce masum vefat ediyor. İyilik buluşturur, zulüm kutuplaştırır. Maalesef kutuplaşma artıyor. İyiliğin, sevginin, merhametin dili yerini silahlara bırakıyor. Affetmedikçe affedilmezsin. İyilik, iyilik doğurur; kötülük, kötülük…

 

Zalimler için yaşasın cehennem

Risale her harfi yaşanarak yazılmıştır. Yardımcı kaynakları Kur’ân, kâinat, insan ve hayattır. Hayata üst perdeden bakar. Kâinatta mutlak hâkim olanın hayır, hüsün, iyilik olduğunu, zahmetlerdeki rahmeti, zulümlerdeki güzellikleri, kötülüklerdeki iyilikleri gösterir.  Bediüzzaman zahmet ve zulmü rahmete çevirebilmiştir. Hasta olmasaydı Hastalar Risalesi’ni, ihtiyarlığın zahmetli hâllerindeki rahmetli yüzünü görmeseydi İhtiyarlar Risalesi’ni yazamazdı. Cihan Harbi’ne katılmasaydı İşarat’ül İ’caz’ı, hapislere girmeseydi Marifetname, Meyve, Elhüccetü’z Zehra Risalelerini yazamazdı.

O, 31 Mart Hadisesi’nde darbeci olmakla suçlanmıştı. Alakası olmadığı anlaşılınca serbest bırakılmıştı. Bayazıt Meydanı’na çıkıp, dünyaya haykırmıştı: Zalimler için yaşasın cehennem! O gün darbe ile suçlanmasaydı bu tarihe geçecek cümleyi yazabilir miydi? Belki sen de gâh dost gâh düşman, gâh dost görünümlü düşman, gâh düşman görünümlü dost darbesine maruz kalıyorsun. Üstadın gibi yapmadığın şeylerle suçlanıyorsun. Herkesin imtihanı ayrı. Şükret, çünkü seninkiyle Üstadınınki aynı. Sen de hayatınla Hastalar, İhtiyarlar ve Meyve gibi Risaleler yazmaya çalış. Hak yerini bulsun. Ebedî hayatın kurtulsun.

 

Mustafa Oral
mustafaoral74@hotmail.com

1 Yorum

  1. Ya ikilere okudum her gün okumam gerektiğine kanaat getirdim rahatladım Allah ebeden razı olsun 🤲

Osman HACISALİHOĞLU için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*