OCAK – HABER YORUM

ÜNLÜ İSİMLER TEK YÜREK OLDU: #HALEP

Ünlüler, Halep’te yaşanan insanlık dramına sessiz kalmadı. Demet Akalın’dan Ebru Gündeş’e, Alişan’dan Gülşen’e kadar birçok ünlü isim; ağır çatışmalar sonucu onlarca sivilin öldüğü Halep’e yardım çağrısında bulundu. İşte ünlü isimlerin mesajlarından bazıları…

Gülşen: Bu görüntülerden sonra normal bir şekilde hayata devam edebilmek çok zor.

Çağla Şikel: İşte bu Cehennem’in fotoğrafı… Rabbim sen yardım et… Duyarsız kalmayın, yardım edin.

Oktay Kaynarca: ‘Halep düştü’ diyorlar, yanlış; insanlık düştü… Allah sadece isteyeni sevmez, çalışıp isteyeni sever. Bir gün intikam sırası geldiğinde, bizim çocuklarımıza yaptığınızı biz size yapmayarak intikam alacağız.

Gamze Karaman: Yazık o insanlara, yazık o minicik çocuklara… Yeter, çekin o pis ellerinizi masum insanların üzerinden! Neye üzüleceğimizi, neye ağlayacağımızı şaşırdık artık.

Işın Karaca: Sadece yaşamaya çalışan masum insanlara yapılan zulmü dünyaya anlatmak ve onlara el uzatmak boynumuzun borcu.

Birce Akalay: Dokuz yıl önce sokaklarında, köylerinde karış karış dolaştım. Damlarda ağırlandık… ‘Dünyanın en güzel çocukları işte burada’ demiştim. Sapsarı büyüsünü keşfettikçe içine işleyen, muazzam bir şehirdi Halep. Ne şehirler var şimdi, ne çocuklar, ne de hayatlar… Yalnızca hikâyeler kaldı.

Alişan: Bu çocukların akıttığı her damla gözyaşı, sizin yedi sülalenizden fitil fitil çıksın inşallah. Allahım perişan etsin sizleri! Katliama sessiz kalmayın.

Ayşe Tolga: Her türlü acıyla sınanıyor insanoğlu… Allahım vardır bir bildiğin diyeceğim. Dualarımız Halep için.

Şahan Gökbakar: Çocuklara zarar veren insan değildir. Allah, Suriye’deki çocukların yardımcısı olsun. Minnacık bedenler üzerinde koca koca oyunlar oynayan devletler utanın!

Emre Altuğ: Halep’te katliam var. Duyarsız kalma, yardım et.

Gamze Özçelik: Daha şehitlerimizin kanı kurumamış, acımız yakıyor… Bir tarafa bakıyorum giden yiğitler, şehit aileleri, diğer tarafa bakıyorum yüzyılın katliamına kurban giden masumlar… Dünya yanıyor, sınav çok ağır! Ne kadar uyutulmuşuz, ne kadar uyuşturulmuşuz, ne kadar da ayrıştırılmışız. Halep son nefesini verirken, kardeşlerimiz en ağır şekilde katledilirken hiçbir şey yapamıyoruz. Onlar cennetlerini kazanırken, biz bu sınavı veremiyoruz. Birleşmedikçe kan akmaya, bedeller ödemeye devam edeceğiz. Lütfen bir şeyler yapalım! Lütfen aklımızı, kalbimizi, niyetimizi, duamızı diri tutalım.

 

Serkan Çağrı: Ah güzel yavrular, evlatlar; yüreklerimize kor gibi düştü acılarınız.

Büyük hayran kitlelerine sahip insanların paylaşımları toplanan yardımlar için daha avantajlı oluyor tabi. Ayşe Tolga gibi diyorum ben de. Her türlü acıyla sınanıyor insanoğlu, Allahım vardır bir bildiğin…

 

MİLYONLARCA TON GIDA ÇÖPE GİDİYOR

İstatistiklere göre, şu anda dünya üzerinde yaklaşık bir milyar insan açlık ve az beslenme sorunuyla boğuşuyor. Buna rağmen, birçok endüstri ülkesinde büyük bir gıda yığını çöpe gidiyor.

Deutsche Welle Türkçe’de yer alan haberde, BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün açıkladığı verilere göre, insanların tüketimi için üretilmiş besin ürünlerinin üçte biri bu şekilde yok ediliyor. Bu, yılda 1 milyar 300 milyon tona tekabül ediyor. Bu gıdaların bir kısmınıysa son kullanma tarihi henüz geçmeden çöpe atılan ürünler oluşturuyor.

Stuttgart Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre ise Almanya’daki hanelerde senede 6 milyon 700 bin ton besin maddesi çöpe atılıyor. Bunların başında sebze ve meyve, hamur işi, yemek artıkları ve süt ürünleri geliyor.

Dünyanın pek çok yerinde var olan besin maddesi kıtlığına yol açan gıda israfı, yalnızca etik bir sorun değil. Bu israf, aynı zamanda çevreyi de ilgilendiren, değerli kaynakların ziyan edilmesine sebebiyet veren bir sorun.

Üretimin artması iki türlü de çevreye zarar. Hem üretimi artırmak için daha çok çevre tahribi oluyor. Hem de üretilen israf edilirse o da çevreye ikinci bir atık kaynağı olarak zarar veriyor. İsraf bütün dinlerin yasaklamasına rağmen en çok çiğnenen kuraldır belki de. Doyumsuzlaşan nefsin ilk ulaşabildiği lezzet olduğu için gıda israfı bu kadar arttı, bana sorarsanız. Buna direnecek olan da sarsılmaz, en azından sarsılmamaya çalışan imanlarımız olsa gerek.

 

BİLİM ARAŞTIRDI: BİTKİLER SES ÇIKARIR MI?

Amerikalı araştırmacılar, bitkilerin büyüme evresinde ses çıkardığını tespit etti. Hatta bazı bitkilerde kas tutulmasına bile rastlanıyor.

Bitkilerin de birer canlı olduğunu ilkokul fen bilgisi derslerinden herkes hatırlar. Hatta kimileri, bitkilerin duygusal olduğunu da düşünüp ona göre davranır. Fakat bugüne kadar hiç kimse bitkilerin ses çıkardığını iddia etmemişti. Ta ki New York Üniversitesi’nden bir grup araştırmacının yaptığı ilginç çalışmanın sonuçları açıklanana kadar.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Douglas Cook başkanlığındaki araştırma ekibi, aslında bambaşka bir amaçla yola çıktı. Sert rüzgârlarda mısır üretiminde oluşan kayıpları azaltmak için araştırmalar yapan ekip, bitki henüz çim aşamasındayken meydana gelen hasarları tespit etmeye çalıştı. Gözlemler sonunda, çimlerde mikro düzeyde kırılmalar olduğu saptandı.

Kas tutulması oluşuyor

Honululu’da yapılan Acoustical Society of America (Amerikan Akustik Topluluğu) toplantısında konuşan ekip başkanı Douglas Cook, “Bir bitkinin büyüme sürecinde, milyonlarca kırılma meydana geliyor. Bitikler kırılan yerleri tamir ediyor ve böylece büyüme oluşuyor” dedi.

Bunu insan kaslarının büyüyüp gelişmesine benzeten Cook, sözlerini şöyle örnekledi: “Çok spor yapan birinin de kasları tutulur. Ama bunu devam ettirirse sonunda kaslar sertleşir ve gelişir. İşte bitkilerdeki kırılmalar da bu etkiyi yapıyor. Önce bir çeşit kas tutulması oluşuyor. Ama tamir edilen bölgeler daha da güçleniyor ve bitki bu şekilde gelişimini sürdürüyor.”

Bir bitkinin, bizim duyamadığımız, ama aslında var olan bir sesi çıkarması ne demek sizce? Bence bizim dışımızda da olan biten yığınla kâinat olayının bir ispatı bu. Her şey insan için yaratıldı derken bencilleştik sanki. Yaratılmışlara duyarlılığımızı kaybettik. Hâlbuki onların da sesi var.

 

ÖLMEK İSTEMEYEN GENÇ KIZ
DOLABA KALDIRILDI

İngiltere’de, 14 yaşında kansere yakalanan kız, Yüksek Mahkeme’de başlattığı “bedeninin dondurma yöntemiyle korunması” talebiyle ilgili hukuk mücadelesini kazandı. Bedeni dondurulmadan önce Londra’da yaşayan, ismi açıklanmayan genç kız, babasının karşı çıkmasına karşın annesinin onayıyla ‘son isteğine’ kavuştu. İsminin gizli kalmasını isteyen baba, “Yöntem başarılı olsa, diyelim 200 sene sonra kızım hayata döndürülse bile, Amerika’da hiçbir yakını olmayacak, geçmişine dair hiçbir şey hatırlamayacak” şeklinde konuştu.

Kriyoniks, gelecekte canlandırma umuduyla bedenin düşük sıcaklıklarda korunması yöntemi. Amerika’da ve Rusya’da uygulanan bu teknolojiyle beden, sıvı nitrojen içinde eksi 130 derecenin altında saklanıyor. Bu yöntemle ‘sınırsız zaman için koruma’ bedelinin 37 bin sterlin (yaklaşık 160 bin TL) civarında olduğu ifade ediliyor. Henüz kimse bu ‘tartışmalı’ yöntemin başarılı olup olmayacağını bilmiyor.

Genç kızdan kriyoniks yöntemini neden istediğini açıklayan bir savunma istenince genç kız, “Neden kendim için bu sıra dışı yöntemi istediğimi açıklamam isteniyor. 14 yaşındayım ve öleceğimi biliyorum, ama ölmek istemiyorum. Kriyojenik korumanın, yüzyıllar geçse bile bana yeniden dirilme şansı sunduğunu düşünüyorum. Yerin altına gömülmek istemiyorum. Daha fazla yaşamak istiyorum ve düşünüyorum ki ileride kanserime çare bulup beni uyandırabilecekler. Bu şansı kullanmak istiyorum. Bu benim isteğim” dedi.

 

YENİ YILDA BAŞÖRTÜLÜ EMOJİ

Evrensel Kod Konsorsiyumu, aralarında başörtülü kadının da bulunduğu 56 emojiyi onayladı. Almanya’da yaşayan Rayuf Alhumedi tarafından Evrensel Kod Konsorsiyumu’na başörtülü emoji teklifi sunulmuştu. Emoji tasarımlarıyla ilgili bir makale okuyan Rayuf, başörtülü emoji teklifini Evrensel Kod Konsorsiyumu’na göndermişti. Fikri beğenen Evrensel Kod çalışanı, teklifin daha resmî bir hâl alması ve denetleyici kurula sunulması için Rayuf’a yardımcı oldu.

Rayuf gönderdiği ilk e-postada, “Her şeyin dijitalleştiği bir dünyada yaşıyoruz. Artık her türlü görsel iletişimin vazgeçilmez bir parçası oldu. Dünyada bu kadar çok çeşitlilik varken bizim de bir şekilde temsil edilmemiz gerek. Başörtülü emoji fikrini tartışmamız gerek.” dedi. Sosyal haber sitesi Reddit kurucularından Alexis Ohanian da Rayuf’un teklif ettiği başörtülü emojiyi destekledi.

15 yaşındaki Suudi Rayuf Alhumedi’nin teklifiyle konsorsiyuma gelen başörtülü kadın emojisinin sunumu da dikkat çekici oldu. Sunumda başörtüsünün yalnızca Müslüman kadınlar için değil, Ortodoks Yahudilik, Katolik ve Ortodoks Hristiyanlık’ta da önemli bir sembol olduğu ifade ediliyor. Aynı sunumda Rayuf, konsorsiyuma, puşili erkek emojisini de değerlendirmeye alınabileceğini hatırlattı.

 

GENÇ ÇİFT AMERİKA’YI
KARAVAN OTOBÜSLE GEZDİ

WIll Hitchcock ve Alyssa Pelletier çifti kafalardaki sınırları yıkıp geçmiş iki genç insan. San Francisco’da yaşayıp, her sabah stres içinde işlerine giderken, zihinleri çok sevip de yapamadıkları aktivitelerle meşgulmüş. Cesaret isteyen bir adım atarak düzenli işlerini bırakmışlar. Kendi teknoloji danışmanlık firmalarını açarak, gezerken çalışabildikleri bir düzen kurmaya karar vermişler. Bu karar sonucu, 11 metre uzunluğunda bir otobüsü satın alarak eve dönüştürmüşler.

Alyssa otobüsü yeniden tasarlarken “Dört ay boyunca her gün otobüsün üzerinde çalıştık ve tek bir gün bile, başa çıkmak zorunda olduğumuz benzersiz bir sorunla karşılaşmadığımız olmadı” diyor.

2015’in baharında, dört aylık sıkı çalışmanın sonucunda baştan sona yenilenen otobüs, çiftin hem evi hem ofisi hem de arabası olmuş. Will ve Alyssa tüm Amerika’yı bu otobüsle dolaşmış. Otobüsün ön kısmı, doğa yürüyüşlerinin ardından çamurlu ayakkabıların bırakıldığı yer, yani bir nevi evin antresi olmuş. Koltukların altındaki bölmeler ise dolap görevi görüyor. Oturma alanında katlanıp açılabilen, çok amaçlı bir masa da yer alıyor.

Otobüsün en arkasına ise mutfak ve çalışma alanı yerleştirilmiş. Aylar süren yolculuğun ardından, şimdi Will ve Alyssa‘nın hayatında yeni bir dönem başlıyor.

“Otobüs macerasındaki en büyük amaçlarımızdan biri mutlu olabileceğimiz ve kök salabileceğimiz bir topluluk bulmaktı.” diyen çift, Bozeman Montana’ya yerleşmeye karar vermiş.

 

PISA SONUÇLARI AÇIKLANDI

Öğrencilerin uluslararası ölçekte fen, matematik ve okuma becerilerini ölçen en önemli sınavlardan biri olan PISA’nın 2015 sonuçları açıklandı. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 15 yaş grubundaki öğrencilere uyguladığı sınavda Türkiye önceki yıllara göre geriledi. Fen, matematik ve okumada 2003’ten beri yükselen puanlar 2015’te düşerek, 12 yıl önceki sonuçların bile altına geriledi. Sıralamada ise Türkiye; 70 ülke içinde fende 52’nci, matematikte 49’uncu, okumada 50’nci. 2003 yılında 434 olan Fen puanı 425’e, 423 olan matematik puanı 420’ye, 441 olan okuma puanı ise 428’e düştü. Üç alanda da en başarılı ülke Singapur.

Eğitimin öğrenci odaklı olması gerekiyor

MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Erkut, sonuçlarda sıralamanın ve puanların düşmüş olmasının yanında en üzücü olanın ileri düzeyde beceri sahibi olan öğrenci sayısının azlığı olduğunu söylerken, aynı zamanda, “Fende hâlâ en üst seviyede öğrenci oranımız sıfır. Oysa bu grup geleceğin bilim insanları, mühendisleri olacak. Sadece puanlarımız düşse dert etmeyeceğim. Birden altıya kadar öğrencilerin sıralandığı beceri düzeylerinde ikinin altına düşüyoruz” dedi. Öğrenci odaklı eğitime de dikkat çeken Prof. Dr. Erkut, “Öte yandan PISA’da başarılı olmak istiyorsak içeriğin beceri odaklı ve öğretmen yerine öğrenci odaklı olması gerekiyor. Aktivitelerle, sunumlarla, projelerle öğrenmenin gerçekleşmesi lazım” dedi.

 

Öğretmen niteliği çok önemli

Eğitim Reformu Girişimi Koordinatörü Batuhan Aydagül’e göre Türkiye 2003’ten bu yana üç alanda da kazandığı gelişmeyi kaybetmiş durumda. Aydagül, “OECD’nin söylediği en önemli şey, başarılı okulların öğretmen niteliğine çok önem verdiği. Türkiye’nin eğitimde en zayıf karnı öğretmen niteliği ve öğretmeni güçlendirmeye hiç önem vermemesi. Öğretmen işe almaktan bahsetmiyorum. Çalışan öğretmenin desteklenmesinden bahsediyorum” diyerek öğretmen kalitesine dikkat çekti. Sonuçların kötü gelmesinin bazı sebeplerine de değinen Aydagül, “Okullarının bölünmesi, okul geçişleri, seçmeli derslerin oluşturduğu karışıklığın bu tablonun içinde payı var” dedi.

 

Eğitim bütçesi artarken başarı düşüyor

New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Şirin de sonuçların başlangıç noktasına geri dönüldüğünü gösterdiğini vurguladı. Dr. Şirin Türkiye’nin cevap vermesi gereken bir soru olduğunu söyleyerek, “Eğitimiz bütçemiz artarken, okul binaları yenilenirken, sınıf mevcudu azalırken neden çocuklarımızın başarısı düşüyor?” dedi. Öğretmene yatırım yapılması gerektiğini de ifade eden Dr. Şirin, eğitimin amacıyla ilgili, “Nüfusunun yarısı okul çağında olan Türkiye eğer bu kuşağa dünya ile rekabet edecek becerileri kazandıramazsa bu yüzyılı da kaybederiz. PISA testlerini OECD’nin yapmasının nedeni yeni ekonomide ihtiyaç olan becerileri ölçüyor olması. Bilgiyi ezberlemeyi değil, var olan bilgiyi kullanmayı ölçüyor, problem çözmeyi ölçüyor. 21. yüzyılda eğitimin amacı budur, bu olmalıdır” dedi. Dr. Şirin, Türkiye’den WhatsApp geliştiren çıkar mı sorusuna karşılık da “Fende yokuz. Bu korkunç bir durum. Çünkü yeni ekonomide inovasyonu yapacak çocuklar o beceri seviyesindeki çocuklardan çıkacak. Bu tabloya bakınca Türkiye’den WhatsApp geliştiren çıkar mı? Kaygılıyım” dedi.

PISA nasıl uygulanıyor?

PISA kapsamında 15 yaş grubundaki öğrencilere çoktan seçmeli, karmaşık çoktan seçmeli, açık uçlu, kapalı uçlu gibi değişik soru türleri uygulanıyor. PISA Projesi’ne katılacak olan okul ve öğrencilerin seçim işlemi, OECD tarafından tesadüfî yöntemle Milli Eğitim Bakanlığı aracılığıyla belirleniyor. Diğer ülkelerde olduğu gibi, 15 yaş grubu öğrencilerin bulunduğu tüm okul türlerinden (Anadolu lisesi, Fen lisesi, Meslek lisesi ) öğrenciler PISA’ya katılıyor. PISA 2015’e Türkiye’den yaklaşık 5 bin öğrenci katıldı. 70 ülkeden katılan toplam öğrenci sayısı ise 540 bin.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*