‘SU’DAN SEBEPLERDE HİKMET

Su, hayatımız ve vücudumuz için en temel besin kaynaklarından biridir. İnsan gerek enerjisini, gerekse fiziksel aktivitelerinin birçoğunu su sayesinde gerçekleştirir.
Yapılan araştırmalara göre su tüketimimiz ortalama 2–2,5lt/gün olması gerektiği yönündedir. Tabii bu suyun gün içinde nasıl tüketildiği de içilmesi kadar önemli bir durumdur. Örneğin sabah içilen ılık suyun içerisine 2–3 damla limon damlatıldığında limonun, suyun alkali oranını arttırdığı, dolayısıyla güne arınmış ve canlı bir vücutla başlamamızı sağlayarak metabolizmamızı gün boyu zinde tuttuğu yapılan araştırmalar arasındadır.1

Suyun bu güzelliği yanında, Efendimizin su ile ilgili sünnetleri tekrardan hatırlayacak olursak:

1- Suyu hızlı değil, yavaş içmek.

Hazret-i Ali (ra) bildirmiştir: Peygamber Efendimiz (asm): “Su içtiğinizde emerek için, ağzınıza dökercesine içmeyin”2 buyurmuştur.

2- Suyu bir defada değil, iki veya üç defada içmek ve içerken içine nefes vermemek.

Ebû Katâde (ra) bildirmiştir: Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Sizden biriniz su içtiğinde su kabına üflemesin.”3

Ebû Saîd (ra) anlatmıştır: Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Su bardağını ağzından uzaklaştır, sonra nefes al.”4

3- Suyu sağ eliyle içmek.

İbn-i Ömer (ra) bildirmiştir: Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Biriniz yemek yediği zaman sağ eli ile yesin. İçtiği zaman da sağ eliyle içsin. Çünkü şeytan sol eli ile yer, sol eli ile içer.”5

4- Suyu içerken “Bismillahirrahmânirrahîm” demek. İçtikten sonra “Elhamdülillah” demek.

Evet, tekrardan bilgilerimizin tazelenmesine fayda sağlayan bu hadisler ışığında asıl değinmek istediğimiz hususa gelecek olursak; suyu yemek esnasında veya yemekten 2 saat sonra içmenin sağlığımıza ne derece etkisi olduğunu şu örneklerle göreceğiz…

Meseleye Efendimizin (asm) şu hadisiyle yaklaşmak istiyorum:“İnsana belini doğrultacak birkaç lokma yeter. Bunu yapamıyorsa; karnının üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini de teneffüs etmeye ayırsın.”6 Bakıldığında ‘üçte birini suya, üçte birini ise teneffüs etmeye ayırsın’ buyrulduğu halde genel olarak midemizin üçte üçünü de yemeğe ayırmaktan geri kalmıyoruz ve bu kilo almaya, ilerleyen zamanlarda sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Oluşan bu sağlık sorunları günlük yaşantımızı büyük ölçüde etkiliyor ve yaşam standartlarımızı düşürebiliyor. Bunun için su içmek doygunluk hissi vereceğinden dolayı sünnete uygun olmayan aşırı yemeyi engeller, bu da erken doyup sofradan kalkmamızı sağlayabilir.

Suyu yemek esnasında içmenin bazı sakıncaları da vardır. Yemek esnasında alınan sıvılar sindirim enzimlerini ve mide asitlerini seyreltir. Dolayısıyla, gıdaların kırılması ve besinlerin hazmı zayıflar. Mide, gıdaları kırabilmek için daha fazla asit üretme ihtiyacı duyar. Bu da mide ekşimesi veya reflüye yol açabilir. Mideden, yeterince kırılmadan bağırsaklara geçen gıdalar ise bu kez ince bağırsakta baskı yapar.

Bu bilgiler ışığında, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin hayatına baktığımızda ve hatıralarını incelediğimizde şu husus dikkatimizi çekiyor: “Üstadımız çok az yerdi. Yediği zaman da beş saat geçmeyince tekrar yemek yemezdi. Yemekten sonra da, (sünnete uygun olarak) iki saat geçmeden su içmezdi. Saate bakar, on dakika da kalmış olsa ‘Daha iki saat olmadı’ diye bekler, sonra su içerdi.”7

Bediüzzaman Hazretleri’nin sünnete uygun olan bu hassas tavrının hikmetini bilimsel araştırmalar ışığında değerlendirecek olursak, suyu yemekten 2 saat sonra içmenin sebeb-i hikmetini şöyle açıklayabiliriz: Yemekte içilen su, midenin altına iner ve yemek suyun üzerinde kalarak su ile yemek birbirinden ayrılır. Bu da hazımsızlığa neden olur. Bediüzzaman bu noktada sünnete uymuş, hazımsızlık yaşamanın önüne geçerek vücud emanetini muhafaza etmiştir.

Sünnet-i seniyyeye ittiba ettiğimiz müddetçe, hem yemek adabını kazanmış olacağız, hem de yediğimiz besinlerin ve suyun faydasını daha çok görmüş olacağız. Peygamber Efendimizin (asm) beslenme ile ilgili yaşam tarzının, sağlıklı ve rahat bir yaşamın şifrelerini çözdüğünü görmekteyiz. Bu yüzden hayatımızı, sağlığımızı, formumuzu korumada ve dahası vücud emanetini muhafaza etmek noktasında sünnetlere müracaat etmek kuşkusuz en doğru seçenek olacaktır.

 

  1. http://www.zayiflamaiksiri.com/
  2. Câmiü’s-Sağîr, 1/392.
  3. g.e., 1/294.
  4. g.e., 1/38.
  5. Müslim, Eşribe, 105.
  6. Tirmızi
  7. Ayrıca bakınız: Son Şahitler-III/49. sayfa.

 

Abdurrahim Özyurt
ozyurtlar_61@windowslive.com

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*