ŞÜKÜR İÇİN İFTAR VAKTİ

Eski zamanlarda, Ramazan ayı bittiğinde, oruç tutma vazifelerini ifa edebilenler, görevlerini yerine getirmenin verdiği sürurla; “Allah’a şükürler olsun, oruç ve diğer ibadetlerimizi yerine getirdik ve mübarek bir Ramazan ayını daha hayırlısı ile idrâk ettik” derlermiş. Bu ifadede geçen “şükür” kelimesi zamanla bayramın da ismi olmuş ve Ramazan Bayramı asırlarca “Şükür Bayramı” olarak adlandırılmış.

Gerçekten de Ramazan, en çok şükrü hatırlatır insana. Gözü doymayan insana, ‘daha yok mu?’ diyen anlayışa karşı bizi gafletten kurtaran, şükre sevk eden ruhaniyyat ayıdır Ramazan. Bu nedenle, ‘şükür ayı’ veya ‘şükür bayramı’ denmesi de aslında çok manidardır.

Her sene olduğu gibi, bu sene de Ramazan, bir misafir, bir müjdeci, şükür bayramının bir habercisi gelir gibi geldi. Ramazan’la birlikte hayat farklı bir iklime geçti. Artık şehir, Ramazan’a göre alıyor düzenini. İnsanlar işlerini iftar saatine göre ayarlıyor. Hayatın akışını Ramazan belirliyor. Rahmet ayı olan Ramazan ile birlikte şehirlere şükür yağıyor.

Ramazan sükûnettir bir anlamda. Hani, ‘Şark oturup beklemenin yeridir.’ der ya Tanpınar. Tarihî bir cami avlusunda, bir çınaraltında oturup beklerken,  ılık bahar yelleriyle ruhumuzda hissettiğimiz tatlı sükûnetin, bir ay boyu hayatımıza misafir olmasının adıdır Ramazan.

Ramazan, irademizi rızık ve şükür ekseninde eğitir. Zengin fakir herkese acziyetini hatırlatarak kul olma noktasında eşitler bizi. Gaflet perdesi altında kendi kazancımız olduğunu zannettiğimiz, belki şükrünü ihmal ettiğimiz nimetlerin hakikî sahiplerinin biz olmadığımızı, ancak izin dairesinde elimizi uzatabileceğimizi hakkalyakin öğreten bir Üstattır Ramazan.

Ramazan Risalesi’nin müstakil olarak değil de ‘Ramazan, İktisat, Şükür Risaleleri’ olarak bir arada basılması da bu noktada çok manidardır. Zira, günümüz dünyasında her türlü telkinle ‘israf ayı’na dönüştürülmeye çalışılsa da, esasında Ramazan Ayı iktisad ve şükür ayıdır. İktisad içinde şükür eğitiminin diğer on bir aya da gölgesi uzanacak şekilde talim edilmesi gereken aydır.

Diğer taraftan, Ramazan melekler ayıdır. Yeme içmeden kesilerek melekîyet kesbeden insanlarla, yeryüzüne inen meleklerin birbirine karıştığı aydır.

Ramazan ayı, diğer bütün anlamlarıyla birlikte, sanki İstanbul’un simgelerinden de biridir gibi gelir bana. İstanbul’da daha bir başkadır Ramazan. Simit gibi, martı gibi, Boğaziçi gibi, Beyazıt’taki sahaflar gibi, Galata kulesi gibi, Kapalıçarşı gibi, Ayasofya gibi, Eyüp Sultan gibi, Sultan Ahmet gibi, ahşap konak gibi, kurşun kubbe gibi, erguvan gibi bir simgedir İstanbul’da Ramazan…

Sahur telaşıyla, iftar sofralarıyla, teravih namazlarıyla, camilerdeki çocuk koşuşturmasıyla, fırından yeni çıkmış pide kokusuyla, martı sesleriyle, mahyalarla süslenmiş camileriyle, cami meydanlarındaki coşkusuyla, iftarı bekleme saatiyle, kısacası her yönüyle bambaşka güzel bir Ramazan’a daha kavuştuk çok şükür.

Artık, Ramazan var hayatımızda.

Ve şimdi, şükür için iftar vakti…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*