Çizgi

Yaşadığımız üç boyutlu evrenin ardında daha pek çok boyutlar olabileceği düşünülüyor. Bunların görünmemesi ya da tespit edilememesi çok küçük veya bizim için belirsiz olmalarındandır. Evrende büyük ve durmaksızın süregiden bir geometrik hareketlilik var.

Atomların kuantum düzeyinde görünen tek şeyi sayılardır, yani sonuçta sadece Matematik görünür. Çünkü yaratılışın okunabilen dili Matematiktir ve çizgilerle konuşan bir dildir. Yani aslında şeyler sadece birer sembollerdir ve bu yaklaşım Bediüzzaman’ın dediği, “mânâ-i harfi ile eşyaya bakmak” olan bir çizgi ve bir sayıdan ibaret bir varlıktır (kemiyyet) elimize aldıklarımız, etrafımızı çeviren…

Bediüzzaman, insan benliğini de bir çizgi veya hayâlî bir hat olarak tanımlıyor. “Evet, ene ince bir elif, bir tel, farazî bir hat iken” diye başlayan yolculuk sonra ikiye ayrılıyor; birincisi, mahiyeti bilinmezse, “tesettür toprağı altında neşvünema bulur; gittikçe kalınlaşır.” Daha sonrası tam bir trajedi: “Vücud-u insanın her tarafına yayılır. Koca bir ejderha gibi, vücud-u insanı bel’ eder. Bütün o insan, bütün letaifiyle âdeta ene olur. Sonra nev’in enaniyeti de bir asabiyet-i nev’iye ve milliye cihetiyle o enaniyete kuvvet verip; o ene, enaniyet-i nev’iyeye istinad ederek, şeytan gibi, Sâni’-i Zülcelal’in evamirine karşı mübareze eder. Sonra kıyas-ı binnefs suretiyle herkesi, hattâ her şeyi kendine kıyas edip, Cenab-ı Hakk’ın mülkünü onlara ve esbaba taksim eder. Gayet azîm bir şirke düşer.” (Sözler)

Diğer tarafta, benlik bir çizgi, belirsiz bir boyut iken sonsuza uzanabilirse:

“Hem acib ve garib san’atlar içinde rengârenk acib hikmetli zemin yüzünün sîmasındaki bu nakışlı çizgilere bak! Nasıl sekenelerine enhar ve çayları, deniz ve ırmakları, dağ ve tepeleri, ayrı ayrı mahlûklarına ve ibadına lâyık birer mesken ve vesait-i nakliye yapmış” (Sözler) der, müthiş bir tabloya dönüşür.

Her şey başta ve sonuçta çizimdir. İnsan bedeni, hele de yüzü çizgilerle bitmez. Buna göre ışığın nesneler üzerindeki etkisini anlamaya çizgi aracılık eder. Parmak izi, kulak izi hatta dudak izleri bile her bireyde farklı. Medine’de dudak iziyle ile ilgili üniversitede yapılan araştırmalarda, ikiz kardeşlerde bile çizgilerin farklı olduğu belirlenmiş ve tüm Medine’de insanların dudak izi veri bankası oluşturulmuştur.

Beynin çizgileri de insanın giriş şifresi olarak kabul ediliyor. Bu imzalar sadece kişiye ait ve standart şifrelere göre çok daha karmaşık ve “hack”lenmesi çok zor. Rochester Teknoloji Enstitüsü’nden Tommy Chin, alkol kullanımı öncesi ve sonrası beyin çizgilerindeki değişim üzerine bir çalışma yapmıştı. Yine, Kaliforniya Üniversitesi’nden John Chuang açlık, yorgunluk, stres, tembellik, hâl değişimi, kafein, şeker tüketimi gibi etkenlerin de kimlik doğrulamayı etkileyebileceğini tespit etmişti. Beyin çizgilerinin dış müdahaleye açık hâle gelmesi insan için kimlik doğrulamasında yeni güvenlik sorunları demektir.

“Hutut-u efkâr” der Bediüzzaman, yani fikir çizgileri. Eğer farklı fikirler birbirini tamamlamazsa birbirini keser ve her kesiştiği yerde ifsad olur, bozulma “şiddet” üretir. Sanat da bir fikirdir; “çizgi” çizer. Giacometti gibi, çizgi elinde sertleşir ve vücud kazanırsa: “Sert ve karışık şiddet: Boğazı Kesilmiş Kadın” gibi bir tabloya dönüşür. Çünkü: “Kadın ötekidir, öteki küçülmelidir.” Sonsuzluğa ulaşmak, form olarak küçültmekle ancak mümkün olabilir. İnsanın elinde bitmeyen emelleridir zihni karıştıran (tûl-i emel). Biçimi oluşturan çizgiler; sûret, hareket bir sınır çizgisi ile durdurulabilir; belirlenir, hat çeker. Tıpkı:

“Her şeyin hududunda daima harekette bulunan zerratı durdurup geri çeviren bir hudud bekçisi vardır. O zerratı taşmaktan men’ediyor. O bekçi ise, muhit bir ilmin tecellisidir ki, o tecelli kadere, kader de mikdara, mikdar da kalıba tahavvül eder. Demek, her şey içerisindeki zerrata bir kalıbdır” (Mesnevi-i Nuriye) diye tarif edilen “kader çizgisi”ni gösteren sûretlerdir…

İnsan başlı başına böyle bir kalıptır: “Öyle bir kaderin tersim ettiği bir surettir ki, bünyesine lâzım ve münasib şeyleri bilir.” (Mesnevi-i Nuriye)

Yüzdeki çizgiler neyi gösterir? Bir yüz nasıl çizilir? Mona Lisa ideal insan yüzüdür. Hem kadın hem erkek yüzünü içererek nihai insan yüzünü temsil eder. Rilke de bunu söyler:

“Her şey ebedî olur. Bak, kadın da çoktan
Mona Lisa’da olgunlaşmış şarap gibi;
asla istemez başka bir kadın olmayı,
çünkü başka bir yenilik getirmez yeni bir kadını…”

Sonra Meryem’in yüzünde idealleşir:
“Öyle resmetti Meryem’i; özellikle Birisi,
özlemini güneşten alan biri.
Ona göre Meryem tüm bilmecelerden arınmıştı,
ama acı çekerken benziyordu herkese:
Kendi ise tüm hayatında baştan sona bir ağlayandı
Ve bu ağlamalar vurmuştu onun ellerine.

En iyi peçeydi o Meryem’in acılarını gizleyen
onun acı çeken dudaklarının kıyısına ilişen
ve dudaklarının üstünde bir gülümseme olup kıvrılan-
yedi mumlu meleklerin ışığı
çözemez bu ustanın sırrını.”

Sezai Karakoç da:

“Ben bir şarkı, ben bir tüyüm; Ben Meryem’in yanağındaki tüyüm” demişti.

Üstad Bediüzzaman ise her bir yüzde ideal sûreti görür:

“Senin yüzün, vechin o kadar küçüklüğü ile beraber geçmiş ve gelecek bütün insanların adedince kendisini onlardan ayıran ve tarif eden nişan ve alâmetleri hâvi olduğu gibi, yüzünü teşkil eden esas ve erkânında da bütün insanlar ittifaktadır. Bütün insanlarda biri tevafuk, diğeri tehalüf olmak üzere iki cihet vardır. Tehalüf ciheti Sâni’in muhtar olduğuna, tevafuk ciheti ise Sâni’in Vâhid-i Ehad olduğuna delalet ederler. Bu iki cihetin bir Kasıd’ın kasdıyla, bir Muhtar’ın ihtiyarıyla, bir Mürîd’in iradesi ile, bir Alîm’in ilmiyle olmadığını tevehhüm etmek, muhalâtın en acibidir. Fesübhanallah! Yüzün o küçük sahifesinde nasıl gayr-ı mütenahî nişanlar dercedilmiştir ki, göz ile okunur da nazar ile yani akıl ile görünmez.” (Mesnevi-i Nuriye)

Hat sanatının (bütün çizgi ile yapılan sanatlar için kullanılabilir) veciz sözlerindendir: “Hat sanatı ruhanî bir hendesedir, zuhura gelmesi cismî aletlerle yapılır, devamı ise İslâm’ın devamına bağlıdır. Olgunlaşması da çok yazmaya bağlıdır.” (Hasan Çelebi)

DNA da böyledir. Canlı için gerekli olan büyüme ve gelişme ile ilgili bütün kodları bünyesinde bulundurur. İki sarmal arasına bazların dizilişlerine genetik kod ve şifre adı verilir. DNA sarmalındaki bağlantı bazları, Adenin (A), Sitozin (C), Guanin (G), Timin (T) diye adlandırılır ve bu dizilişler her canlı için ayrı bir dizilişi ifade eder. Yani, çizgiden harfi, harften hayata gidecek bir sureti… Bir çiçek çizmek veya bir güzel kadın heykeli yapmak: “Nasıl ki gayet mahir bir tasvirci ve heykeltraş bir zât, gayet güzel bir çiçekle ve insan cins-i latifinden gayet güzel bir hasnânın suret ve heykelini yapmak istese; evvelâ, o iki şeyin umumî şekillerini bazı hatlarla tayin eder. Şu tayini, bir tanzim iledir, bir takdir ile yapıyor. Hendeseye istinaden hudud tayin ediyor. Şu tanzim ve takdir, bir hikmet ve ilim ile yapıldığını gösteriyor ki, tanzim ve tahdid fiilleri, ilim ve hikmet pergeliyle dönüyor. Öyle ise, tanzim ve tahdid arkasında, ilim ve hikmet mânâları hükmediyor. Öyle ise, ilim ve hikmet pergeli, kendini gösterecek. İşte kendini gösterdi ki, o hududlar içinde, göz, kulak, burun, yaprak ve incecik püskülcükler gibi şeylerin tasvirine başladı. Şimdi görüyoruz ki: İçindeki pergelin harekâtıyla tayin edilen a’zâlar, san’atkârane ve inayetkârane düşüyor. Öyle ise o ilim ve hikmet pergelini çeviren, arkada sun’ ve inayet mânâları var, hükmediyorlar ve kendilerini gösterecekler. İşte ondandır ki; bir hüsün ve zînete kabiliyet gösteriyor. Öyle ise; sun’ ve inayeti çalıştıran, irade-i tahsin ve kasd-ı tezyindir. (Sözler)

Hasan Çelebi Hoca, “Bu sanatı öğrenmek için günde 30 saat çalışmak lâzım geliyor” der. Şöyle de denir: Hat san’atını öğrenmek için bir ömür, uygulamak için ikinci bir ömür gerekir.

Hat büyük kaderdir. Kâinat büyük bir hattır. AA’nın haberine göre gökyüzünün sekizde birinin ayrıntılı haritasını çıkarmayı amaçlayan gökbilimciler, şimdiye kadar yüzde 0,4’lük kısmı haritalamayı başardı.

Haritayı çıkarmak için dünyadaki en iyi dijital kameralardan biri kabul edilen Victor Blanco teleskobunu kullanan araştırmacılar, bu arada karanlık maddenin konumunu, uzak galaksilerden gelen ışığı kırması sayesinde belirliyor. İki yıl önce başlayan araştırmanın üç yıl daha devam etmesi öngörülüyor. Manchester Üniversitesi Astrofizik Bölümü’nden Prof. Dr. Sarah Bridle, “Amacımız, görünmez karanlık maddeyi görünür kılmak. Bu, şimdiye kadar evrende karanlık maddenin en ayrıntılı haritası oldu” dedi.

Peki, çizginin rengi nedir, ne ile doludur; boşluğun maddesi nedir?

Karanlık madde, galaksileri bir arada tutan çizgisel “görünmez ağ” olarak tanımlanıyor. Bilim adamları, karanlık madde kümelerinin zaman içinde nasıl değiştiğini izleyerek evrenin genişlemesini sağlayan karanlık enerjinin gizemini çözmeyi planlıyor. Çizgileri takip ederek sureti tahmin etmek gibi bir şey… Evrenin yüzde 68’inin karanlık enerjiden, yüzde 27’sinin karanlık maddeden ve yüzde 5’inin de insanoğlunun bildiği maddelerden oluştuğu sanılıyor.

Bediüzzaman: “Fennen ve aklen, belki müşahedeten sabittir ki, ecrâm-ı ulviyenin câzibe ve dâfia gibi kanunlarının rabıtası ve ziya ve hararet ve elektrik gibi maddelerdeki kuvvetlerin nâşiri ve nâkili, o fezayı dolduran bir madde mevcuttur” (12. Lema) derken belirsiz hat çizmenin ötesinde çizginin aralarını da dolduran bir kaderin renkleri ve gölgeleri de pek çoktur, demek istiyordu. İşte “mavi madde”den “kara madde”ye Bediüzzaman’ın “esir” dediği renk tablası çizgilerin (Meryem’in yanağındaki tüy gibi) her geçişinde, boyutları genişleten çoğaltan…

En başa dönersek:

“Evet, nasıl ki buhar, su, buz gibi havâî, mâyi, câmid üç nevi eşya aynı maddeden oluyor. Öyle de, madde-yi esiriyeden dahi yedi nevi tabakat olmasına hiçbir mâni-i aklî olmadığı gibi, hiçbir itiraza medar olmaz.” (Lemalar)

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*