Hakk’a Teslim Ol, Her Daim Mütebessim Ol!

Fark ettim de fark edilmiyormuşum gençler, aaa çok ayıp! Nerden mi fark ettim bunu? Ya soruyorum kardeşlere, Keçeli’de neler var? Sayıyolar, sayıyolar. Bekliyorum ki zamandan zamana atlayan birileri de var demelerini, Hayâlnâme ismini unutabilirler belki diye. Ama yok! Buradan onlara el sallıyorum, mesaj iletilmiştir umarım.

Eee, napsak bilemedim ki, nasıl yoklama alsak? Burada olan sayfa mı sallasa? Tamam saçmaydı. Neyyyse, ben vazifemi yapayım da, gerisi Rabbimin tasarrufunda. Oooh, kafam rahat, ne de hoş tevekkülle hayat! Alın size bu ayın sloganı, heh.

Tevekkül ne mi demek?
Kısacası yapılması gerekenleri yapıp, neticeyi Cenab-ı Hakk’a bırakmak. Risale-i Nur diliyle ise; “…esbabı bütün bütün reddetmek değildir. Belki esbabı dest-i kudretin perdesi bilip riayet ederek; esbaba teşebbüs ise bir nevi dua-i fiilî telakki ederek; müsebbebatı yalnız Cenab-ı Hak’tan istemek ve neticeleri ondan bilmek…” (23. Söz) Daha ayrıntılı bilgi için seni o sayfalara davet ediyorum, hadi bakalım. Hazır okuma programlarından da çıkmışken…

İlk önce Efendimiz’in (asm) baştan sona hayatı öğretiyor bu kavramı bizlere. Ve ardından gelen sahabeler ve yüce zâtlar. Üstadım Bediüzzaman ne demiş: “Tevekkül edene Allah kâfidir.” Ve daha neler neler denmiş, ne şiirler söylenmiş, ne dizeler dizilmiş:

“Gelse celâlinden cefa
Yahut cemalinden vefa
İkisi de cana sefa
Kahrın da hoş, lütfun da hoş”
(Yunus Emre)

 

Yeter bu kadar edebiyat, gidelim mi diyosun? Hadi hadiii, senin de hoşuna gitmedi değil. Şimdiii, yukarıda saydığım zamanların hepsine gidecek olursaaakk, beni burdan kovabilirler. O yüzden biz kendimizi kovdurmadan usulca Harun Reşid zamanına bir gidelim.

Tam da vaktinde gelmişiz, yani tam gelecek zaman, kıtlık zamanı. Hep gözünün gönlünün açılacağı yerler olacak değil ya, belki burada farklı cihetlerden açılır he, ne dersin Keçeli? Harun Reşid bu kıtlıktan neler çıkarmış da, neler yapmış baksana! Kendisi de dâhil olmak üzere bütün halk tövbe edip haramlardan kaçınarak, gece gündüz dua etmeye başlamışlar. Halka faydasız oyun ve eğlenceler yasaklanmış, o mekânlar kapatılmış. Ve de halk buna razı olup kendilerini ibadete vermişler. Demek ki hâlâ gözleri kör olmamış. Ama sanki fazla mı abartmışlar ne! Neyse görelim bakalım ne olcak?

Yalnız o da nesi? Şurda birinin dünya umrunda değil sanki(!) Pek gamsız, dertsiz bi şekilde eğleniyor. Kıtlığı ben yaşıyorum sanki. Harun Reşid görmesinnnn, derkeeeen eyvah geliyor. Olaylar, olaylarrr!

“Terbiyesiz cahil! Halk böyle sıkıntı içinde kıvranırken sen burda eğlenerek oyunlar oynuyorsun!”

“Elhamdülillah, efendimin bir hazine dolusu buğdayı var. Beni hiç aç ve başkalarına muhtaç bırakmaz. Günlük nafakamı verir. Bu sebeple sevincimden oynarım!”

Hmm, farklı bi bakış açısı. Bu durumdan da Harun Reşid ders çıkarmış olsa gerek, baksana ağlıyor:

“Bir Arap kendi efendisine dayanıp gam, keder çekmiyor. Efendisi ona rızkını veriyor. Peki, kâinatı yaratan, bütün mahlûkatın yaratıcısı ve rızık vericisi olan Yüce Allah (cc), rızık vermekten aciz midir ki, biz günlerdir bunun acısını yaşıyoruz. Allah (cc) kullarının rızıklarına kefilken hâşâ kullarını aç ve başkasına muhtaç eder mi! Bu başımıza gelenler tevekkülümüzün eksikliğinden, Allah’a dayanmadığımızdandır.”

Demek ki neymiiiş tevekkül, yükünü gemiye bırakmakmış. İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül de saadet-i dareyni, yani iki dünya mutluluğunu beraberinde getirirmiş. Hadi bakalııım, o zaman ağırlıklarını at ve rahatına bak!

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*