Neden hayatımın ilk birkaç yılını hatırlayamıyorum?

İlk gözyaşımızı, ilk adımımızı, ilk sözcüğümüzü hatırlasak ne güzel olurdu değil mi? Kendimizle ilgili bilgileri başkalarından öğrenmemize gerek kalmaz; İlk kime güldüğümüzü, çıkan ilk dişimizle kimi ısırdığımızı hatırlar gülerdik. Ama hatırlayamıyoruz. Ne kadar düşünürsek düşünelim, hatırladığımız en eski anı 2 yaşından sonraki yıllara tekabül ediyor. Hatta ortalama 3 buçuk yaşından sonraya.

Peki, bunun sebebi ne? O yıllarda yaşanan anılar nereye gidiyor? Neden hatırlayamıyoruz?

Bu kapsamlı konuyu birkaç ana noktasıyla ele alıp, gerisini meraklısına ev ödevi olarak bırakacağız. 🙂

Öncelikle, bu meselenin farklı araştırmacılarca bulunmuş, birbirine benzeyen, ama birbirinden farklı açıklamaları var. Ben sinirbilimin açıklamalarından yola çıkacağım.

Beynin “hipokampüs” denilen bölgesi hafızadan sorumludur. Bir teori der ki; erken çocukluk döneminde hipokampüs henüz gelişimini tamamlayamamış olduğundan, bebekler yaşadıkları anıları uzun süreli hafızalarına alamazlar. Hafızaya alamadıkları için de o anıları daha sonra hatırlayamazlar.

Biliyoruz ki; çocukluk ve erken çocukluk döneminde yaşanılan şeyler, insanların ileriki yıllarda hayatlarını etkilemeye devam eder, ediyor. Diğer bir deyişle; yetişkinlerde ortaya çıkan bazı rahatsızlıkların sebebi, erken yaşta yaşadıkları olaylar olabiliyor.

Madem hafıza gelişmemiş, madem hatırlayamıyoruz, o zaman nasıl oluyor da bizi etkilemeye devam ediyor bu olaylar?

Freud diyor ki: O anılar senin bilinçaltında duruyor, kaybolmadı. Hafıza üzerinde çalışmalar yapan Psikolog Jeffrey Fagen diyor ki: “Deneysel olarak açıklaması zor. Henüz ulaşamadık nerde olduklarına, ama o anılar kaybolmadı, bir yerlerde depolandı.”

 “Çocukluğumda yaşadığım bir olayı birçok detayıyla gözümde canlandırabiliyorum” dediğimiz oluyordur. Peki, o detayların gerçekliğinden ne kadar eminiz? Ya da o olayı gerçekten yaşadığımızdan?

Psikolog Elizabeth Loftus bu konuda bir deney yapıyor. Bir grup katılımcının ailelerinden, katılımcıların çocukluğu ile ilgili anılar öğreniyor. Sonra katılımcılara bu anıları anlatıyor, anlattığı anıların içerisine bir de alışveriş merkezinde kaybolduklarından bahseden bir sahte anı yerleştiriyor. Aradan biraz zaman geçtikten sonra, katılımcıların bu sahte anıyı sahiplenip sahiplenmediklerine bakıyor. Katılımcıların üçte birinin, bu sahte anıyı sahiplenmiş ve canlı bir anıya dönüştürmüş olduğunu görüyor. Bu deney gösteriyor ki; Anılar, çevreden gelen bir bilgiyle çabucak değişebiliyor. Çocukluk anılarının çoğu gerçekten yaşanmış bile olsa, yeniden şekillendirilmeye çok açık. Yani hafızaya bu açıdan çok da güvenmemek lâzım.

Hayat Bilgisi Notu: Çay Saati’nde ele aldığım konuların birçoğunun farklı farklı açıklamaları var. Ben sadece birkaç açıklamadan bahsedebiliyorum. Amacım bir merak tohumu atmak ve tohumu biraz bilgiyle sulayıp çimlendirmek. Konunun diğer yönlerini araştırmak ve çimlenen tohumu bir çiçeğe çevirmek sizin elinizde…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*