Esmanın dürbünüyle peygamber mu’cizeleri

Peygamberlik makamına ve peygamberlere iman eden bir insan için Kur’ân’da bahsi geçen peygamber kıssaları ve mu’cizeleri ne anlatır? Kur’ân’ı Ezeli bir kitap olarak kabul eden bir Müslüman, peygamber kıssalarını ve mu’cizelerini sadece tarihî hikâyeler olarak okursa kendi inancı ile çelişmez mi? Dikkatimizi nereye vereceğiz? Mu’cizelerin, olayların kendisine mi? Odaklanmamız gereken nokta; “Kâinatı yaratan, beni yaratan, beni kendisine muhatap kabul eden Yaratıcı bana bu olayları, mu’cizeleri neden anlatıyor?” sorusudur.

Kur’ân insanın varoluşsal problemlerine cevap veren ve insana rehberlik eden bir kitapsa, bahsi geçen kıssaları ve mu’cizeleri sadece peygamberlerin yaşadığı özel hâller olarak değerlendirirsek, Kur’ân’ı belli bir tarihselliğin içine sıkıştırmış olmaz mıyız? Oysa ki Kur’ân ezelî olmasıyla umum insana ve insanın umum hâllerine bakan bir kitaptır. Öyleyse Kur’ân’ın benim şu andaki ihtiyaçlarımı karşılaması, şu anda yaşadığım problemlere cevap vermesi gerekmez mi?

Bundan birkaç yıl önce 20. Söz’ün 2. Makamı’nı okurken birkaç mesele zihnimi kurcalamıştı. Peygamber mu’cizelerinin bugünün teknolojilerine göre yorumlanması ne kadar doğruydu? Ya da “İşte bakın, Kur’ân bizden bilim ve teknolojide gelişmemizi bekliyor” diye bir sonuca varmak ne kadar anlamlıydı? Kimi modern ve reformcu İslâm düşünürleri arasında bu tarz yorumlar belki bir sempati uyandırıp, destek görebilir. Ama Kur’ân bize, abd olarak kâinata bakmayı ve abd olarak yaşamayı öğreten bir kitaptır. Zannımca asıl mesele Kur’ân’ın teknolojiyi ve bilimi destekleyip desteklemediği değil. Bu konuda uzun uzun tartışmalara girilebilir ve her iki tarafın da haklı olduğu noktalar ortaya çıkabilir. Esas üzerinde durulması gereken nokta ise, diğer tüm âyetler gibi peygamber mu’cizelerini anlatan âyetlerin de bize, Allah’a muhatap ve abd olma konusunda ne söylediğidir.

Bediüzzaman Said Nursî 20. Söz’ün 2. Makamı’nda, her bir mu’cizeden sonra âyetin lisan-ı işaretle bize ne söylediğini açıklıyor. Bu açıklamaların hepsinde ortak olan vurgu “abd” olmaktır. Sanki her bir peygamber mu’cizesi hakikî bir abd olmanın bir veçhesini gösteriyor: “Bir abdim heva-i nefsini terk ettiği için, havaya bindirdim”, “Bana itimat eden bir abdimin eline öyle bir asa veriyorum ki”, “Benim için dünyayı terk eden bir abdime iki hediye verdim”, “Evamir-i teklifiyeme itaat eden bir abdimin lisanına ve kalbine öyle bir hikmet verdim”, “Bana itaat eden bir abdime cin ve şeytanları ve şerirlerini itaat ettiriyorum”, “Bana tam abd olan bir hemcinsinize…” vb. Bu açıdan bakınca, peygamber kıssaları ve mu’cizeleri hakikî ve tam bir abd ile âlemlerin Rabbi arasındaki muhatabiyet ve muhabbet ilişkisini görmek, anlamak ve örnek almak noktasında bizim için temel mesele hâline geliyor.

Hazret-i Süleyman’ın emrine rüzgârın verilmesiyle,onun uzun mesafeleri kısa bir zamanda kat etmesini sadece bir peygamber mu’cizesi olarak ya da uçak gibi teknolojilerin bir göstergesiyle birlikte, bu mu’cizeye bir abd olarak; havayı nasıl kullanacağımızı, ne amaçla kullanacağımızı, kullandığımız zaman nasıl şükredeceğimizi ve bu kullanımla Esma-i Hüsna’nın ince tecellîlerini nasıl fark edeceğimizi görmemizle, Kur’ân’ı tarihsellikten çıkarmış, kendi âlemimize yakınlaştırmış oluruz.

Bediüzzaman Said Nursî’ye göre, “Ve Adem’e bütün isimleri öğretti.” âyeti işaret lisanıyla manen diyor ki “…siz de terakkiyâtınızda şeytana uyup hikmet-i İlâhiyenin semâvâtından tabiat dalâletine sukuta vasıta yapmayınız. Vakit be vakit başınızı kaldırıp Esmâ-i Hüsnâma dikkat ederek, o semâvâta uruc etmek için fünununuzu ve terakkiyâtınızı merdiven yapınız. Tâ fünun ve kemâlâtınızın menbaları ve hakikatleri olan esmâ-i Rabbâniyeme çıkasınız ve o esmânın dürbünüyle, kalbinizle Rabbinize bakasınız.” Öyleyse etrafımızda ve kendimizde olup biten her şey gibi, peygamber mu’cizelerini de bu mu’cizelerin işaret etmiş olabileceği teknolojileri de birer talim aracı olarak görmek, nasıl hakikî bir abd olacağımızı ve Allah’ın kelâmına ve inâyetine nasıl muhatap olacağımızı öğrenebileceğimiz vasıtalar gözüyle bakmak, daha içerden yapılan bir tefekkür olur.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*