Türeticilere çağrımdır!

Selamların en özlem dolusuyla hepinizi selamlıyorum yeşil insanlar.

İnsan hayatı, dönemsel veya mevsimsel temizlenmelere ihtiyaç duyuyor. İşte bu yazı da böyle bir temizliğin ardından yazılıyor. Bu yazıyı okuduktan sonra hayatınızda ne değişecek bilmiyorum açıkçası. Ya da “bize ne kazandıracak” derseniz bir şey vaad edemem. Hani her ay yazının içinde yalvarıyordum ya size, “okuyun n’olur, bakın şöyle yapın lütfen” gibi… Bu ay öyle demiyorum. Bu ay amacım paylaşım sadece. Bu derginin ve bu sayfanın özlenmişliği. Bir nefes belki…

Yeşil Yorum, kâinatın insanla uyumunun “hakikat” olmasını yakalayıp, insan hayatında yapılacak küçük manevralarla büyük huzurlar, büyük tesirler yakalamak amacıyla yazılıyordu. İnsanı yalnızlaştıran, bireyselliğe hapsettiren bütün -izm’lere kafa tutarcasına, çirkinleşen dünyada insan olmanın güzelliklerini hatırlamaya çalışıyorduk hep birlikte. İhtiyacımız olan şeyi keşfetmeye. Peki sizce insan en çok neye ihtiyaç duyar yaşarken? Aslına bakarsanız, bu soru ciltler dolusu kitap yazdırır da yine de tam mânâsıyla cevapladığınıza iknâ olmazsınız. Fonda, Mark Eliyahu’dan Drops çalıyor. Her türlü duygusallığa, içe dönüşe hazır olun.

Benim bu soruya vereceğim ilk cevap: “Tüketmenin verdiği huzursuzluğa karşı direnç” olacak. Fütursuzca tüketmiyor muyuz? Zaman, para, duygu, düşünce, ilim… Tükenen şey her ne olursa olsun -ki bu çoğunlukla zamanımız ve duygularımız oluyor- yok olup gittiğini düşünmek en büyük huzursuzluk. Geçen zamanın aslında tükenmediğini, örneğin bir musibet zamanının ahireti kurtarmaya vesile olduğunu bilmek ise iç huzurun tâ kendisi.

İç huzurun en büyük düşmanıdır tüketmek. Ve yine maalesef iç huzuru olmayan Müslümanlar yüzünden dünya tükeniyor. En çok Müslüman sahip çıkmalıyken yaratılmışlara, bu işi İslâm ile tanışmamış bir yığın cemiyete bırakıyoruz ve gariptir ki, o insanlar İslâmiyet’in o bir lem’acık huzurunu yakalayıp Müslümanlara insanlık dersi veriyorlar.

Onlar veriyor da dindar kesim kulak tıkamıyor mu? Giyim, moda sektörü gibi örneklerle zihin bulandırmak istemiyorum, hepiniz aklınızdan geçen örneklerle bunu dallandırabilirsiniz. Üzülmüyor muyuz, minimalist yaşamayı, sade hayatı anlatmaya çalışan güruhun genellikle İslâmiyet’ten bu kadar uzak olmasına? Yahu bu İslâm’ın temel konularından, hatta bana sorarsanız imanın şartı bile diyebilirim minimalist yaşamak için. Yeşil Yorum’da bu amaç için toplaşsak ya yeniden? Minimalist hayat örnekleri, kendin yap tavsiyeleri, basit yaşama sırları falan… İsm-i A’zamımız da bana sorarsanız “El-Kuddüs” olsun. Bu bazen siyasî bir icraatı eleştirmek olacak, bazen güzel bir etkinliği takdir veya bir basit yaşama tavsiyesi. Ama amacımız doğruyu, güzeli, sadeyi yaymak aramızda. İnanın çok bunaldık tüketimin huzursuzluğundan.

Bakın samimi söylüyorum, bizim kadar üretmeye üşenip tüketmelere doyamayan bir toplum daha yoktur. Her alandaki lüks merakımızın tokatını milletçe yiyoruz belki de mevcut ekonomik durumumuzla. Tâ Cumhuriyet devrinde yapılan, “üretmektense dışardan daha ucuza alırım” politikaları kol geziyo her sektörde. Hepimiz en lüks arabaya binmek istiyoruz, ama hiç birimiz “bu lüks arabanın ülkemde üretilmesi için ne yapabilirim acaba” demiyoruz. Hem seçim propagandalarına kanıp yerli araba üretimini karşıma koyanlara da gülerim ancak. Petrolün sonunun yaklaşmasıyla beraber elektrikli, sulu araba teknolojilerine geçilmişken, biz petrolle çalışan arabayı üretebildik diye sevinemeyeceğim, kimse kusura bakmasın. Suyunu sıkıp posası kalmış ne kadar sektör varsa hepsini attılar, yolladılar bize, bunu fark etmek için aydın olmaya gerek yok. Ama bunları burda anmak da yersiz tabiî. Ben Drops dinleyerek bunları nasıl yazabildim, ona da şaşırmıyor değilim hani. Her neyse…

“Ben değişirsem ülkem değişir, ben değişirsem milletim değişir” diyerek kollarımızı sıvayalım hadi. “Kimin himmeti millet ise işte o tek başına bir millettir” diyen Üstadımızın duasını da arkamıza alalım, başlayalım.

Tüketime diren ve evinde yurdunda satın aldığın herhangi bir şeyi kendin yaparak, tüketime karşı üretim için harekete geç. Bu ne mi olabilir? İşte bu en kolay soru. Meyve suyu bile olabilir. Yoğurdunu mayala, diş macununu yap, deterjanını üret veya güneş kremini. Bunlar ilk aklıma gelenler ve hepsinin tarifi geçmiş Yeşil Yorum’larda var.

Artık domates soğan bile doğranmış satılıyor ya mesela. Heh ondan alıyorsan onu bırak mesela. Soğan koksun elin, ne var. Metale sürtünce geçiyor koku hem. Her neyse bunları irdeleye irdeleye devam ederiz inşaallah. Gelenek bozulmasın diye şuraya bir tarif iliştirip gelecek ay için araştırma yapmaya gidiyorum ben.

Günümüz dünyasında herşeyi üretmek de mümkün değil, farkındayım. Ama ne diyorduk, tüketerek de olsa üretmek, yani türetmek. Vazgeçmeyin, iç huzurumuzu birlikte yakalayalım. Hep beraber, ziyan olmuş zamanımız, ilmimiz, hissiyatlarımız için.

Unutmayın, dünyayı güzelleştirirse eğer basit yaşayanlar güzelleştirecek. Hee, yaratılan her şeyin zaten güzel olması hadisesi ayrı. Onu sonra konuşuruz. Hadi kaçtım ben. Tarifi incelemeyi unutmayın.

Doğal Sinek Kovucu
Malzemeler:
-Okaliptüs yağı
-Limon
-Ayçiçek yağı

Yapılışı:
Bir birim ayçiçek yağının içine okaliptüs yağını ve limonu ilave edin. İşte tamam!

Amerika’daki Centers for Disease Control and Prevention (CDCP)’a göre satılan sinek kovuculardan daha etkili bir tarif verdim size. Derginin kalan kısmı için keyifli okumalar güzel insanlar.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*