Yakınlık

Esselamunaleyküm Sevgili Keçeliler!

Nasılsınız görüşmeyeli? Gördüğüm kadarıyla iyisiniz maaşallah. Rabbim iyilik güzellik versin. Nerden mi biliyorum iyi olduğunuzu? Sizden aldığım maillerden, güzel geri dönüşlerden tabiî ki. Okuyan insan kötü olur mu hiç? Tavsiye ettiğimiz kitapları okuduktan sonra yorumlarınızı bekliyorum. Sizlerden dönüş almak bizi mutlu ediyor zira.

Kitabımızı tanıtmaya geçelim artık. Bu kitabı tanıtacak olmak beni oldukça heyecanlandırıyor. Kitabımızın adı “Yakınlık”. Psikiyatr Mustafa Ulusoy’un kaleminden süzülen bu kitap, Kapı Yayınları’ndan çıktı. Kitap yazarın deneme yazılarından oluşuyor. Ve farklı farklı konulara temas ettiği beş bölümden yer alıyor. Aslında bu kitabı yıllar önce okumuştum. Fakat size tanıtacağım için bir daha aldım elime ve inanır mısınız sanki kitabı ilk defa okuyormuşum hissine kapıldım. Kelimelere farklı açılardan bakmak, derinlemesine düşüncelerinizin cevabına ulaşmak ve kendi hayatınızdan kesitler bulmak insana bu hissi veriyor.

Yazar iman gözlüğünden ve küfrün penceresinden bakmanın örneklerini gözler önüne seriyor. Kelimelerle ülfet kazanmak, dost olmak, yakınlık kurmak öyle zevkli ki. Bir kelimenin anlamını genişletmek, ona derinlik katmak hayata yüzeysel bakan bizlere çok şey öğretiyor. Siz de böyle bir kitap arıyorsanız gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz bu kitabı. İnsanın sosyal ve şahsî hayatında sorduğu ya da cevabını bulmaya çalıştığı pek çok konuya değiniyor.

Kitabın birinci bölümünde “Küçük Şeyler” başlığı altında, görünüşte küçük, fakat özünde çok büyük anlamlar taşıyan bazı kelimelere değiniyor yazar.

İkinci bölümde, “Narsistik Arzu Çağı” başlığı altında, benliğimizi ve nefsimizi sorguya çekeceğimiz, düşündüren bazı başlıklar üzerinden adeta okuyucuyla sohbet ediyor.

Üçüncü bölümde “Örtü” üzerinden farklı bakış açılarıyla bizlere kâinattaki ve insandaki tesettür hakikatini anlatıyor.

Dördüncü bölümde “Cennete Çağrı” başlığı altında, aile, evlilik, kadın, erkek, çocuk üzerinden bizlere bazı önerilerde bulunuyor.

Beşinci bölümde ise, “Sonsuzun Tanığı Olmak” başlığı altında, Yaratıcımızı tanıma yolunda bazı ipucular veriyor.

Kitabın samimi bir dili var. Yazarımız, Risale-i Nur’dan aldığı bazı hakikat derslerini bizimle paylaşıyor, bu da dostumuzla konuşuyor hissini veriyor bize. Kısacası kitap bizi Yaratıcımızla “Yakınlık” kurmaya davet ediyor.

Kitabın tamamı 227 sayfa, okurken tefekkür diyarlarına yolculuk yapacaksınız. Kitabın son kısmında, yazarın bazı dergilerde çıkan söyleşileri yer alıyor. Bu bölümü keyifle okuyacağınızı ve yazarla sohbet etme imkânı bulacağınızı söyleyebilirim. Sizi kitaptan bazı bölümlerle baş başa bırakıyorum. Kitapla ve Allah ile kalın Keçeliler!

Altını çizdiklerim:

“Var olan her şeyin birleşmiş haline kâinat deniyor. Varoluş, birliktir. Birlik ise birleşmektir. Birleşemeyenler birliği oluşturamaz. Varlıkta birlik, Mutlak bir Varlığın her şeyi birleştirmesinin sonucudur. Her şey arasındaki Birliği, ancak Mutlak Bir Olan yaratır. Fakat dünya fanidir. Mutlak Bir öyle irade etmiştir. Kuvvetli bir fanilik rüzgârı geliyor ve bu sefer de ayrı(l)şmak başlıyor.”

“Bir daha sonsuza dek ayrı(l)şma yaşamak istemeyenler, bu dünyanın geçiciliğine ve geçici ayrılıklarına razı olmalı. Narsistleşmiş benliklerin en önemli özelliklerinden biri, ayrılmaya isyan etmeleri ve ayrılma ve ayrışmayı gerçekleştirmemeleridir. Narsistleşmiş benliğin, dünyaya ve dünyadakilere yönelik tutkusunun sonucudur bu. Durulaşmak isteyenler, ayrılma ve ayrışmayı bilmeli. Bunu başaramayanlar, bu dünyayı sonsuz görenlerdir. Bu dünya sonsuz değildir, sadece sonsuzluğun kazanıldığı yerdir.”

“Gündüzdü. ‘Gece ne kadar uzak!’ diye düşündü. Daha gecenin gelmesine sekiz saat vardı. Sonra gözünü kapadı. Her yer karanlığa boğuldu. Uzak olan gece yanı başındaydı. Şimdi de gündüzün gelmesini istiyordu. Gözünü açtı. Gündüz oradaydı. Gözlerini alan bir aydınlık vardı. Gözünü tekrar kapadı, tekrar açtı. Bazen her şey ne kadar uzak ve ne kadar yakın!” diye düşündü. Gözünü açtı, kapadı. Açtı, kapadı. Yaratıcısız her şey, kendisi dâhil, ona çok uzak göründü. Yaratıcısı ise kendisine sonsuz yakındı. Uzaklık ve yakınlık nisbi kavramlardı. Her şey bakış açısına bağlıydı…”

 “Baksana, gökyüzü de örtünmüş. Utangaç insanların neden çekici olduğunu anladın mı? Utanmanın insanı zarif bir örtüyle kapladığını hissederdin hep. Sanki tüm varlıklar örtünerek utangaç olduklarını dile getiriyorlar. Gece bu yüzden mi çok çekici acaba? Galiba öyle. Bu yüzden geceyi çok seviyorsun.”

“İnsanın kendisini çok anlatması kişiliğin kimyasını bozar. Bir kere, bir kere daha geliyor rüyan aklına. Ne gördün? Tamam, anlatma. Merak ettiğimi itiraf ediyorum ama bana da anlatma. Sadece sen bil. Ve sana rüyayı gösteren bilsin. Bu içini ısıtıyor.”

“İlk yaratılan insanın erkek olması, karanlığa da aydınlığa da ilk muhatap olanın erkek olduğunu ima eder. Erkeğin gözü karanlığa da aydınlığa da daha aşinadır. Belki de bu yüzden ‘Erkekler kadınlar üzerinde koruyup gözeticidir.’ (Kur’an, 4:34.) Önce yaratılmanın getirdiği bu farklılık, bir üstünlük gibi dursa da, gerçekte bedeli olan bir özelliktir.”

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*