Hastalıklar bize ne söyler?

Dergimizi eline alıp şu sayfaları okuyan tek bir kişi yoktur ki, hastalıkla imtihan edilmemiş olsun. Herkes ya kendisinde ya yakın çevresinde bir hastalığa şahit olmuştur muhakkak. Hastalıklar bu kadar içimizde. Acaba bu durum insan bedeninin kuvvetsizliğinden mi, yoksa insanların bedenini su-i istimalinden mi kaynaklanıyor? Daha eski zamanlarda insanoğlunun hem vücudunu hem hastalıklara sebep olan durumları tanımadaki cahilliğini bu duruma neden olarak düşünebilirdik belki; eğer günümüzde hastalık çeşitlerinin de onlara yakalanma oranlarının da artmış olduğunu bilmeseydik. Öyle ya, insan vücudunu bütün incelikleriyle bugünden daha iyi bildiğimiz başka bir zaman olmamıştı. Gelişen teknolojiyle beraber artan araştırma ve inceleme imkânları sayesinde, kendimize nasıl bakmamız gerektiğini çok daha iyi biliyor olmamız lâzım. Hem, kim ister ki hastalıkla uğraşmayı?
Fakat ne yazık ki, hastalıklar bu kadar canımızı yakmaya devam ederken, insanoğlu da kendini korumak için gerekli tedbirleri alacak en iyi ilim ve donanıma sahipken, hastalıklar en önemli gündemimiz olmaya devam ediyor. Belki de hastalıklar kontrol edilemez ya da biz kontrol etmeye çalıştıkça gözden kaçırdığımız, daha da bozduğumuz bir şeyler söz konusu?
Bediüzzaman’ın tanımına göre hastalıklar birer hediye-i Rabbaniyedir. Ne yaparsak yapalım ondan kurtulamadığımıza göre hastalığı hakikatince tanımalı; onun faydasını, güzelliğini görmeye çalışmalı, öyle değil mi? Hastalıklar gerçekte neden var? Bizle ne işleri var? Bize neler söylüyorlar? Bunu anlamak için önce dillerini öğrenmeliyiz, dedik ve aralık ayı dergimiz için çalışmalara başladık. Nuriye Sultan Kostak, hastalıklara nasıl bakmamız gerektiğini Bir değişken ayna hikâyesi yazısında inceledi. On dört asır önce Peygamber Efendimiz (asm) tarafından ortaya konan, günümüzde önleyici tıp/ koruyucu tıp/ alternatif tıp gibi disiplinlerle yeniden revaç bulan düsturları Tıbb-ı Nebevî hayatımızın neresinde yazısıyla Mustafa Gönüllü tartıştı. Melike Nursultan Akkaya ise çağımızın en ciddi hastalıkları olan manevî ve psikolojik hastalıklara değindi. Yaygın bir hastalık olan zaaf-ı diyanet ise Bilal Said Parlakoğlu’nun yazısında yerini aldı. Bu kadar hastalığa düçar olmuş iken hâlâ Hayata pozitif bakabilmek istiyoruz ya hani; işte onun için Bezmialem Vakıf Üniversitesi Sağlıkta Pozitif Düşünce Kulübü’nün Hastalar Risalesi üzerine çalışmasını Emin Cenan Coşkun kaleme aldı.
Bu kapak dosyasını hazırlarken her zamanki gibi önce kendimiz çokça istifade ettik. Bunun yanında değerli kalemlerin hazırladığı diğer sayfalarımızla ve tabiî ki biricik eğlencemiz Keçeli bölümümüzle dergimize renk katmayı da ihmal etmedik. Keyifli ve istifadeli okuma kısmını da size bıraktık. Yeni senede görüşmek üzere…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*