Soğan kabuğuyla hava durumunu öğrenmek

Ne Amerikan tavukları kadar gereksiz bilgiler, ne de hayatınızı kurtaracak kadar gerekli bilgiler…

Okumak üç türlüdür: Dilin okuması kıraat, aklın okuması tefekkür, kalbin okuması hayattır. Aklen, kalben ve kavlen okumanız hiç bitmesin sevgili okur…

Hava durumu

Hava durumunu önceden bilmek herkesin arzusu. Eskiden teknoloji olmadığı için insanlar iyi bir gözlemci olmak zorundaydı. Hayatta kalmak için doğayı kitap gibi okumaları gerekiyordu.

Peki, eskiden insanlar doğayı nasıl okuyormuş, inceleyelim.

  • Eski zamanlarda soğan hasadında soğan kabuklarından hava tahmini yapılırdı. Soğan kabukları ince olursa kış sert geçmeyecek, soğan kabukları kalın olursa kış sert geçecekti.
  • Kuşlar… Kuşlar değişen havanın en iyi göstergelerinden biriydi. (Değişen hava basıncından kuşlar etkileniyor) Eğer kuşlar yere yakın uçuyorsa, yağmur yakın demektir.
  • Eski zamanlarda kuzeyden esen rüzgârlar için “karayel” demişler. Hatta kuzeyin rengi kara idi. Çünkü en çetin hava şartları, rüzgârlar kuzeyden estiğinde olurdu.
  • Eskiden insanlar bulutları çok iyi okumuşlar. Derler ki: Bulutlar sabah dağ gibiyse, akşam çeşme gibi olur.
  • Çam kozalaklarının açılıp kapanması havadaki neme bağlıdır. Hava nemli ya da yağmurlu ise çam kozalakları tohumlarını korumak için kapanır. Hava kuru ise çam kozalakları tohumlarının yayılması için açılır.
  • Yıldızların pırıl pırıl olduğu bir gece ayaz da varsa sabah kırağı görebilirsiniz. Eskiler “Kırağının soğuğu geceden çöker” derlermiş.

Önceden tahmin etmek neden önemli derseniz, kırağıya dayanıksız mahsülleri kırağı düşmeden önce toplayabilmek için. Veya hangi mevsimin geldiğini tahmin ederek, ona uygun sebze meyve ekebilmek için. Veya kış sert olacaksa, evlerine uygun tedbirler almak için.

Mumlu alarmlar

Saatin icadından önce, insanlar nasıl vaktinde uyanıyordu dersiniz? Tabiî ki sabah namazından sonra uyumayarak. Zaten güneşle kalkıp güneşle yatarmış ecdâdımız. Peki, uykusu ağır olanlar nasıl kalkıyordu sabah namazına?

Cevap basit: Mum sayesinde. Belirli bir süre boyunca yanmaya ayarlanan mum saatleri vardı. Hatırlatıcı veya alarm kurmak istediklerinde, istenilen zamana denk gelecek şekilde muma bir çivi tutturuyorlardı ve mum o seviyeye kadar eridiğinde, bunlar metal mumluğun üzerine düşüp ses çıkararak onları uyandırıyordu. Yani inşallah uyandırıyordu. Temennimiz o yönde.
Aslında mumun ne kadar yanacağını hesap edip çiviyi nereye koyacağını bilmek de bir mârifet. Birkaç saniyelik çivi sesine uyanmak ise daha büyük bir mârifet. Mârifet az kalır, helâl olsun onlara. Çivi sesine uyanmışlar.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*