Bir ömür boyu mücadele

Alevleri göklere yükselen bir yangınla mücadele etmek ister misiniz? Kimi zaman içine atlamanız gerekse ve yakınlarınızda bir yerlerde hep onunla yaşayacağınızı bilseniz, o yangını yine de karşınıza alır mısınız? Böyle bir durumu hayâl etmek bile hisleri son derece heyecana getiriyor. Korku, cesaret, gayret veya rahata meyletmek… Ya kalıp başkaları için son nefese kadar çarpışmak ya da kendi selametimiz için bir köşede beklemek… Bütün bu hisleri yaşarken insanın aklına şöyle bir fikir geliyor: “Eğer dava etmekten çekinip sıkılmayacağınız, bütün zorluklara ve tehlikelere rağmen onu anlatıp, onun hesabına çalışacağınız bir meseleniz varsa elbette buna değer.” Hizmet, hiçbir şahsın etrafında ve tekelinde şekillenmemekle birlikte, Cenâb-ı Allah her zaman lâyıkıyla hizmete sahip çıkacak ve kendisini o hizmete adayacak birilerini istihdam etmiştir. Bu şahıslar genellikle basiret, feraset, himmet ve cesaret sahibi insanlar olmuşlardır. İşte böyle büyük bir yangın hükmündeki dinsizlikle mücadele eden Risale-i Nur cereyanına baktığımızda gözümüze iki mümtaz şahsiyet çarpıyor. Bu iki mühim insan bütün bu yangınları göze alarak hayatlarını Risale-i Nur hizmetine adamış olan merhum Zübeyir Gündüzalp Ağabey ve Mehmet Kutlular Ağabey’dir. Hayatlarını hizmete göre şekillendirip hizmet haricinde olan işlere dolaylı nazarla bakmak faziletine nail olan bu ağabeyler Nurculuğun esaslarını, Bediüzzaman’ın esas maksadını ve meslek-meşrebini anlayıp yaşamışlardır. Bu ölçülere olan sadakatleriyle de bizler için adeta “rehber şahsiyet” hükmüne geçmişlerdir.

Zübeyir Ağabey Bediüzzaman’ı 20’li yaşlarının sonunda tanımıştır. Kendisini tanıdıktan kısa bir süre sonra Afyon Hapishanesi’nde Bediüzzaman ile beraber bulunup çok ağır işkencelere maruz kalmıştır. Genç yaşına ve Bediüzzaman’ı henüz tanımış olmasına rağmen onun eserlerinin kıymetini idrak ettiği için bütün bu zorluklara göğüs germiştir. Onun bu hususiyeti, Risale-i Nur’u ne kadar iyi anladığını bize göstermektedir. Risale-i Nur’un mahiyet ve vazifesini anlatan “Konferans” adlı eseri yazmaya muvaffak olan Zübeyir Ağabey, günde 14 saatten ziyade Risale-i Nur’la meşgul olmuştur. Yalnızca imanî bahisleri okumayıp siyasî ve içtimaî bahisleri de tam mânâsıyla anlayıp idrak ederek Risale-i Nur’u bir bütün hâlinde ele almıştır. Bediüzzaman’ın meselesini tam olarak anlamanın bütün ölçülerini idrak etmekte olduğunu söyleyen Zübeyir Ağabey, Üstad’ın vefatından sonra “Lahana yaprağı kadar da olsa bir gazetemiz olmalı” diyerek Nur hizmetinde gazetenin bir vasıta olarak kullanılmasına fikir öncülüğü eden isim olmuştur. Bu vasıta ile toplumda ve ülkede cereyan eden sosyal ve siyasî hadiselere karşı Bediüzzaman’ın ölçüleriyle fikren mücadele etmeyi hedeflemiştir. Nitekim öyle de olmuştur. O zamanın en yaygın iletişim vasıtası olan gazete ile sadece toplumun ahlâk ve inancını bozmaya çalışan yayınlarla mücadele etmekle kalınmayıp; çok radikal olan dinî yayınlara da alternatif olacak olan itidalli, ölçülü ve müsbet yayınların önü açılmıştır.

Zübeyir Ağabey tam bir fikir ve mücadele insanıydı.Öğrenmeye, gelişmeye ve mücadeleye olan muazzam eğilimi, sadakati ve imanıyla birleşince karşımıza ömrünün her saniyesini davasına adayan bir profil çıkmıştır. Davasını bütün yönleriyle bilmenin getirdiği bir itimad ve tatmin olma durumu vesilesiyle kalben, fikren ve bilfiil hizmette fani olmuş, yani hizmet için yaşar hâle gelmiştir. Bediüzzaman’ın prensiplerini harfi harfine uygulama noktasında gösterdiği başarı ile Nur hizmeti sahada adeta onunla vücut bulmuştur. Bu ölçülerin anlatılıp tatbik edileceği, hizmetin bir sistem haline getirilip “meşveret”in maddî bir şekilde vücut bulacağı Yeni Asya gazetesinin manevî öncülüğünü yapmıştır. Mustafa Sungur, Mehmet Birinci ve Mehmet Fırıncı gibi ağabeylerin içinde bulunduğu bir heyetten, henüz 30’lu yaşların başında olmasına rağmen, kendisiyle beraber 11 sene hizmet etmiş olan Mehmet Kutlular Ağabey’e Yeni Asya gazetesinin resmiyette sahibi olması ve yöneticiliğini yapması vazifelerini vermiştir.

Ömrünün son yıllarını çok hasta geçiren Zübeyir Ağabey’in 1971 yılında 50 yaşında iken vefat ettiğinde, gazetenin kuruluşunun üzerinden henüz 1 yıl kadar geçmişti. Bu durumda kendisinden sadakat ve meslek-meşrep hususlarında hassasiyet dersi alan Mehmet Kutlular Ağabey’e çok iş düşüyordu. Kutlular Ağabey’in girişte bahsettiğimiz meziyetlere sahip oluşu ve Risale-i Nur’la çok ciddi ve vaktinin büyük kısmını ona ayıracak şekilde meşgul olması, hizmetin içinde temayüz ederek esasında çok büyük bir yükün altına girmesine vesile olmuştur. Çünkü şahıs merkezli bir hizmet yaptığımız yanılgısına düşen Risale-i Nur düşmanları, Nur hizmetinin aksaması için hedef olarak Kutlular Ağabey’in şahsını seçmek yanılgısına düşmüşlerdir. Tabiî bu vesile ile Kutlular Ağabey adeta paratoner vazifesi görerek cemaat adına birçok bedel ödemiştir.

Bu meselelerden bahsetmek insanın aklına “İlla bir bedel ödenmek zorunda mı? Ya da bu neyin bedeli?” gibi soruları getirebiliyor. Cevaben şöyle bir hakikati dile getirmek istiyoruz: Risale-i Nur, başta da bahsettiğimiz, bütün insanlığı yakmayı kendisine vazife edinmiş olan dinsizlik cereyanıyla çok ciddi bir mücadele içine giriyor. Tamamen Kur’ân’dan alınmış olan metod ve uygulamalarla insanların imanını kurtarmaya vesile olacak olan ilim, irfan ve hizmet sahası oluşturuyor. Fikir ve ilim vasıtasıyla dinsizliği yaymaya çalışan bütün kesimlerle karşı karşıya kalıyor. Bu yüzden Bediüzzaman, hayatı boyunca çok ciddi baskı ve zulümler altında kalmıştır. Fakat ahir zaman insanının imanını kurtarmaya vesile olacak, sosyal ve siyasî hayatta Kur’ân’ın düsturlarını tam olarak yerleştirmeye münasip olan mesleğini yapmaktan geri durmamıştır. Bundan dolayı üstadının mesleğini kendisine meslek edinmiş olan Mehmet Kutlular da aynı mesleği icra eden Yeni Asya gazetesi için çok büyük mücadeleler vermiştir. Birçok dava adamının ödemekten kaçınacağı bedeller ödemiştir. Sadece şahsı üzerinden değil öz evladı üzerinden bile zulme maruz kalmıştır. Defalarca tutuklanma ve gözaltı… Defalarca hakaret ve türlü türlü iftiralar… Bunların hepsine rağmen hizmeti için en ağır baskıların karşısında durma cesaretini göstermiştir. Sadakat ve sebatla her türlü maddî-manevî tazyike rağmen korkmayıp sözünü söylemiştir. Yaptığı her işi cemaat hesabına yaparak yaklaşık 50 yıllık dolu dolu bir hizmet hayatı geçiren Kutlular Ağabey, hayatını bir yangının eşiğinde geçirmiştir. Fakat yanmadan, yakmadan, taviz vermeden meselesine sahip çıkmıştır. Hizmetleriyle ve Zübeyir Ağabey’den aldığı sadakat dersini hayatına tatbik etmesiyle bize çok güzel bir yol göstermiştir…

Zübeyir ve Kutlular Ağabeyler bu hizmetin bizlere tam Üstadın istediği tarzda ulaşması için pek büyük bir çaba sarf etmişler. Başta yarım asırdır hizmete en güzel bir tarzda devam eden Yeni Asya gazetesi olmak üzere birçok değeri bizlere bırakmışlar. Biz de Cenâb-ı Allah’tan hizmetlerinin makbul olmasını, bizlerin de bu hizmete lâyık bir vaziyette bulunmamızı niyaz ediyoruz…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*