Allah’ın renkleri

Kâinata kulaklarımı, gözümü, özümü, yüzümü ne zaman döndüm, ne zaman sorgulamaya başladım bir şeyleri, ne zaman bütün bunların, yani kâinatın renklerinin bir yaratıcısı olduğunu fark ettim, hatırlamıyorum. On sekiz yaşlarımdaydım. Bir hayli sıkıntılı bir dönemdi ve üniversite sınavlarına hazırlanıyordum. Bir gün dersime girmeyen bir hoca ile sohbete koyulmuştuk. Benim stresli olduğumu fark etmiş olmalı ki, “Gel seninle şöyle Afra’ya doğru yürüyelim, sana tatlı ısmarlayayım” dedi.

Yürümeye başladık, sıkıntılardan, zorluklardan bahsediyordum. Konuşurken bana bir ağacın iğne yapraklarını gösterdi ve dedi ki, “Ne kadar güzel değil mi?” O an bir ışık yandı. Etrafımı göremediğimi fark ettim.

Ne insanlara ne de kâinata bakıyordum. Aslında küçük yaştan beri kulluk bilincine sahip biriydim görünüşte, ama iş kanaat ve kadere rızaya gelince sınıfta kalıyordum. Belki de hayatımda dönüm noktası o gündür. Bu süre zarfında bana, hayatın her bir yerinde öğrenebileceğim şeyler olduğunu gösteren sevgili insanların, iyi insanların varlığı da bu sürece katkı sağladı.

“Yalnız da giderim ben bu yollarda” gururuna kapılsak da bazen, aslında hiçbir yol yalnız gidilmezdi. Seninle yorulmayan, senden yorulmayan insanların varlığı da yatsı namazıydı. Cenab-ı Erhamürrahimin ne kadar senden yorulmuyorsa, bıkmıyorsa, iman nurunu koyduğu kalpler de senden bıkmazdı. Aslında o senden bıkmadığı için sevdiği kullarını da senden bıktırmazdı. Bıkmadan Allah’ın renklerini konuşacak dostlar verirdi.

Verirdi de, az gidip uz gidip, dere tepe düz gidip, yine renkleriyle baş başa kalmıştım. Gün oldu “Ya her şey siyah beyaz olsaydı?” diye sordum. Gün oldu “Neden bu kadar çok renk yarattın?” diye sordum. Sorularım hiç bitmedi. En çok da bir şeylerden vazgeçtiğimde sorularım arttı. Dünyadan vazgeçmek enfüsî tefekküre sevk ediyordu çünkü.

Ömrümün renklere karşı duyarlılığının en yüksek safhada olduğu günleri yaşıyordum. Sıcak renkler ve soğuk renkler arasında sürekli gelip gidiyordum. Duygularla renkler arasındaki dayanılmaz âhenk Allah’ın âyetlerindendi.

Renkler duygulara sirayet ediyordu. Coşkulu, hüzünlü, huzurlu, heyecanlı, sevdalı, kırgın, arzulu, tutkulu, düşünceli… Kim bilirdi, kâinattaki sonsuz renkler adedince Allah’a giden yollar olduğunu. O’nun renkleriyle renklenmek dünyalara bedeldi.

Seren Cam

1 Yorum

  1. makaleye öyle bir başlık atmışsınız ki okuyunca sevdiği rengi öğreneceğimi sandım.. sonucu güzel bağlamanız şık olmuş.. hepsi onun eseri sevmediği olamaz ki dercesine 🤗

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*