Dünya Firavun’a bile kalmadı

Ne Amerikan tavukları kadar gereksiz bilgiler, ne de hayatınızı kurtaracak kadar gerekli bilgiler…

Hz. Mevlâna’nın pergel metaforunu bilir misiniz?
“Bir ayağımız Tevhid’de, diğer ayağımız kâinatı dolaşacak!” der.
Bir ayağınız Tevhid’de ise sevgili okur, hazır olun, kâinatı dolaşmaya çıkıyoruz!

Firavun’a 3000 yıl sonra pasaport

Ölü ya da diri, Fransa’ya girebilmeniz için pasaporta ihtiyacınız var! Kralı gelse almıyorlar. Nasıl mı almıyorlar, böyle:

Fransız bilim insanları, Firavun II. Ramses’in (Hz. Musa (as) devrinde yaşayıp suda boğulan firavun) kalıntılarını incelerken, mumyanın bir mantar büyümesi tehdidi altında olduğunu ve çürümeyi önlemek için acil tedaviye ihtiyaç duyduğunu söyledi. Bu yüzden uçakla Fransa’ya sevk edilecekti ki, nâ-muhterem Ramses diplomasiye takıldı.

Fransız yasalarına göre, ülkeye giren ölü ya da diri herkes pasaporta sahip olmalı. Bu yüzden 1974 yılında, Firavun II. Ramses’in mumyası için geçerli bir Mısır pasaportu çıkarıldı ve böylece Paris’e uçabildi. Ölümünden yaklaşık üç bin yıl sonra!

Pasaportun meslek kısmında Kral yazıyordu ve Fransız yasaları gereği seçkinler ve krallar özel askeri bando töreniyle karşılandığı için o da öyle karşılandı.

Karşılanma iyi hoş da, acaba Ramses pasaportundaki o biyometrik fotoğrafını görse ne derdi? Sen koca Firavun ol, sonra seni Fransa’ya almasınlar, bir de pasaportuna biyometrik fotoğraf istesinler… Bu dünya Sultan Süleyman’a değil, Firavun Ramses’e bile kalmamış…

Donup da geri canlanan mı var?

Bir canlı düşünün, kışın donduktan sonra yazın çözülüp yaşama kaldığı yerden devam ediyor. Olabilir mi? Allah ‘ol!’ derse neden olmasın?

Donmaya dayanabilen hayvanlar, sadece hücrelerinin dış kısmındaki sıvıların dondurulmasıyla hayatta kalabilirler. Eğer buz, hücre içine nüfuz ederse, o canlı ölür. İşte öldürmeden donduran Allah, ağaç kurbağalarını bu sistemde yaratmıştır. Peki, bu nasıl bir sistemdir?

Kışın, havadaki buz kristalleri kurbağa ile temas edince önce kurbağanın derisi donuyor ve sertleşiyor. Daha sonra kanlarında bulunan özel bir protein kandaki suyun donmasını sağlıyor. Oluşan buzlar, kurbağaların hücrelerindeki suyun yaklaşık %70’ini emiyor. Bu sırada kurbağanın karaciğeri çok miktarda glikoz salgılamaya başlıyor. Salgılanan glikoz, boşalan hücreleri doldurarak onlara destek oluyor. Oluşan şekerli sıvı, hücrelerden daha fazla su çekilmesine engel oluyor, çünkü suyun tamamının boşalması kurbağaların sonu demek. Aslında hücrelerin içi hiçbir zaman donmuyor, sadece hücrelerin dışındaki su donuyor. Suyunu kaybeden hücreler büzülüyor ve içleri yoğun kıvamlı, şekerli sıvı ile doluyor, bu da dokuların donma noktasını düşürüyor. Donan kurbağalar bu şekilde haftalarca kalabiliyor; kalp atışı yok, beyin aktivitesi yok… Sonra hava ısınmaya ve buzlar erimeye başlayınca kurbağanın vücudu da içten dışa doğru çözünmeye başlıyor. Su yavaş yavaş hücrelere geri dönüyor ve kalbin yeniden atmaya başlamasıyla birlikte kan dolaşımı ve sonrasında nefes alıp verme başlıyor.

Bilim adamlarının çözemedikleri bir kısım var ki, kurbağa bu iç organlarını dondurma emrini nereden alıyor? Kim tetikliyor? Hâlâ araştırıyorlar…

“Allah ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarır. Ölümünden sonra yeri canlandırır. Siz de yerden o şekilde çıkarılacaksınız.” (Rum Sûresi :19)

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*