Öğrenci İşi’nde Ramazan

Merhaba Sevgili Keçeli,

Bu ay karşınıza mü’minler için çok avantajlı olan, hepimizin de bildiği gibi On Bir Ayın Sultanı ile birlikte geldim. İşte tam bu sıralar her yerde görmeye başlamışızdır hazırlıkları. Şimdiden Ramazan alışverişleri yapılmaya başlanılmış, hatta son günlere kalmasın diye davet listesi hazırlayanları duydum ben. Herkesi tatlı mı tatlı bir telaş sarmış. “Ramazan Ayı girdiği zaman Cennet’in kapıları açılır, Cehennem’in kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.” (Müslim, Sıyam 2:1079) Böyle güzel bir surette gelen bir ay hoş gelmiiiş, safa getirmiiiş.

Her yere de ne güzel yakışmış: “Hoş geldin on bir ayın sultanı”.

Ramazan Ayı Hicrî aylardandır. Bizler Miladî takvimi kullandığımızdan dolayı Ramazan her sene 10 gün daha erken oluyor. Şimdi şöyle bir baktığımızda, son yıllarda orucun yaza, daha küçüklüğümüze gidersek de ilkokulda okulun açıldığı ilk zamanlara denk geldiğini anımsayabiliriz. Tabiî o zamanlar tekne orucu tutardık, öğlene kadar yemeden bekleyip öğle arası eve gidip yemek yerdik. Çocukluğumuzu atlatıp yazın okul olmayan dönemlerde de oruçlu olmayı yaşadık, derken Ramazan Ayı yine okul zamanlarımıza denk geldi.

Ramazan gelmeden önce herkes zorluklarından korkar. Aman havalar sıcak, günler uzun, hele okulda aç karnına ders dinleyemem, sözleri çoğaldıkça, şu fânî dünya için ne kadar çabaladığımızı fark ediyoruz. Kaçırdığımız asıl meselenin fânî dünyada olmasına karşılık, Cenab-ı Hak bizleri bâkî bir hayat için hazırlamak istiyor. Ramazan’da bize, nefsin kötü arzularından kaçıp, yemeyi içmeyi bırakmak suretiyle melek hayatı gibi bir hayat sunulmak isteniliyor.

Hele öğrenci olarak düşünürsek, melek konumuna gelip ders çalışmak demek, zihin dağarcıklarımızın daha çok bilgiyi kabul etmesi demek. Maddî-manevî günahlarımızdan arınıp, ibadetle geçen günlerimizin ardından açılan zihnimiz, ibadetle, az da olsa çoklar hükmüne geçen saatlerimiz, adeta biz öğrencilere birer ticarethane hükmüne geçiyor.

Bütün gün aç durup, sonra istediğin her şeyi yemek değil marifet. İftarda çok yiyerek rahatsız olup, sonra da ‘ders çalışamıyorum’ moduna girmeye de heveslenmeyelim hiç. Eğer kararında yemek yiyerek, güzel bir ibadet ile nefis terbiyesi yaparak geçirirsek Ramazan’ı derslerimizle alâkalı bir aksaklık da yaşamayız, diye umut ediyorum. Bize, on bir aydan sonra Ramazan Ayı’nı ahiret hayatımız için ticaret yapalım, diye veren Allah, 1 saat ihlâsla ders çalışma mükafatımızı da verir. O yüzden, Ramazan okul zamanına denk geliyor, diye yakınan kardeşlere bunu bir müjde olarak iletebiliriz.

Yakınılan diğer bir konu da sahur ve iftar hazırlamak. Aslında öğrecilik hayatındaki en güzel öğünlerinden biri sahur yapmaktır. Gece olması, üstelik sabah erken kalkacak olmamız bizi yatmadan yemek yiyerek sahura kalkmamaya itiyor. Ama Efendimiz (asm) “Sahura kalkın! Çünkü sahurda bereket vardır” (Buhârî, Savm: 20) buyurmuştur. Hem, arkadaşlarla sahur yapmanın lezzeti de başka olacaktır.

Gelelim o güzel, tadı her sene damağımızda kalan iftar sofralarına. İnsana huzur veren bir atmosfere arkadaşların eşlik etmesi, iftar yemekleri için her gün farklı bir yer arayışı içinde olmak insana terapi gibi geliyor. Teravih namazını farklı camilere kılmaya gitmek, hem sosyal aktivite yapmamıza hem de camileri gezip tarihlerini öğrenmemize vesile oluyor. Hele, kafa kafaya verince kim tutar bizi, dediğimiz dostlarımız yanımızda ise.

Bu mübarek ayı güzel geçirmeye niyet edip, elimizden geldiği kadar Kur’ân okuyup, Ramazan’a uygun bir hâl içinde sabır ile dua edip, bin aydan daha hayırlı bir gece olan Kadir gecesini de güzel bir şekilde ihya ettiğimiz takdirde, öğrencinin ders çalışması da ibadet olur, uyuması da inşaallah.

Bol feyizli, bereketli bir Ramazan geçirmeniz duası ile. 

Hayırlı Ramazanlar Keçeli, sağlıcakla kal.

Çizim: Elif Yurt

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*