Gen gen olalı böyle insan görmedi!

—Ses, deneme, bir iki!
Ey Türk Gençliği!
Ses, ses, bir iki
Eyyy Türk Gençliğiii!
Deneme, ses, bir iki
Heeeyyyy Türk Gençliği!
—Pfffff
—Nerde bu Türk Gençliği nerde!
—Hooohppiiiişşşşş… Hooohppiiiişşşşşş…
—Aranılan kişi uykudaymış şef ulaşamıyoruz.
—Bu gençlikte bu uyku da ne böyle? Uykularından uyansınlar artık.
—Şeeefff! Şeeeffff! Yeni haberi duydun mu?
—Sanal savaş oyunlarını mı diyorsun hücre?
—Evet şef, çok ütopik ve ilginç geldi bize.
—Nedeni ne ola ki?

—Bir daha seslenin insana, bu sefer onların birbirine seslenişi gibi olsun.
—Piişşttt biradeerrr, Kanka, bro, hacı.

—Hiç duyan var mı?
—Yook şeefff.
—Kulaklar isyanda, duymak istiyorlar, ama beyin ele geçirilmiş gibi.
Bu telefonu bu elden nasıl düşüreceğiz?
Gözlere uyku yükleniyor.
%30 – %50 – %60
Evet evet, insan yerinden kalktı, kalktı.
İşte bu! Başardıııkkkk.
Bir dakika, gözlere yüklenen uyku azalıyor.
%40 – %20
İnsan uykusu açılsın diye yüzünü yıkıyoor!
Bu çılgınlık olmalı.
İşte buna gerçekten çok kızdık.
Toplanın hücreler, bütüüünn kuvvetimizi gösterme vakti geldi.
Birimiz hepimiz için, hepimiiiz Rabbimiz için.
El ve parmaklardaki hücreler çalışmayı yavaşlat, elleri ağrısın, tutmak istemesin.

Hücrelerin gözleri doldu, ama bunu yapmak zorundalardı ve yaptılar da.
İnsan bu sefer telefonu bir yerlere yaslayıp ordan izlemeye devam etti. İnanamadılar.
Sürekli gözlere uyku yüklemeye devam ettiler, esnettiler. İşe yaramadı.
Bu sefer strateji değiştirdiler. Bütün hücreler çok iyi çalıştı, çalıştı, çalıştı veeee başardılar, insan kendini iyi hissetti ve dışarı çıkmak için hazırlanmaya başladı ve çıktı da.
Allaaaaahhhh, içerde Ankara havası! Coştu hücreler.
Tâ ki, biraz gezip eline telefonu alıp ona bakmaya devam edene kadar.

—Dışarda onlarca görülmeyi bekleyen yaratılmışlar varken bu ne hâl! Kapatın müzikleri, herkes her zaman n’apıyorsa onu yapsın.

Ve hüzün çöktü tekrardan. Koğuş gibiydi içerisi. Soğuk ve mutsuz.
Şef hücrenin canına tak etti artık ve genlerle konuşmaya gitti.
“Siz de böyle şeyler yaşadınız mı, ne yapsak işe yaramıyor!” diye hayıflandı ve gen dede anlatmaya başladı.

—Yıllar yıllar öncesinde, ecdadlarına baktılar, iman gücü o biçim, zehir gibi çalışan kafalar var. Bu gençleri bu genlerle durduramayız ilerler giderler, bir şeyler yapmalıyız, dediler sonra beyinlerini uyuşturmayı ve dikkat etmeleri gereken noktaları önemsizleştirmeyi seçtiler. Dışarıda gerçek hayatta mücadele etmeleri gereken birçok zihniyet varken onları oyunlarla mücadele etmekle meşgul ettiler.
Dönüp dışardaki gençlere bakın!
Kim sanalın dışında yaşıyor sahi?
İnternetten haberlerle ilgileniyorum, ciddi meselelere bakıyorum, deyip kendini kandıranlar çok mesela.
Onların hücreleriyle de iletişime geçtik geçen hafta, bize söyledikleri şu:
Haberlere ve ciddi işlere bir ekrandan bakıp okuyup sinirlenip üzülüp bir şeyler yapmalıyız, dedikten 10 dk sonra dünyanın çivisi çıkmış arkadaş ne yapsan boş, diyerek sanal aleme geri dönüyor, biz de tam gaza gelmişken kala kalıyoruz. Kısır döngü gibi.
Ahh benim ecdadın vücudundaki gen dedelerim. Sen kalk uyuma, rahat etme, savaş et, ömrün at üzerinde geçsin vatan uğruna. Sonra dön vatanını bıraktığın gençlere bir bak! Bu bir vicdan çığlığı.
Beni de burada hapsolmaya mahkûm ettiler. Bir ortaya çıkarmaya çalışsalar, bak gör neler yapacağız ama ah ah!

—Üzülme gen dede, ahir zaman işte!

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*