İstemek

Ötesi belirsiz âlemlerin dokunaklı ırmaklarından bir nidâ işitilir. Sanırsın ki çok ötelerden gelir bu ses ya da sana en ırak olan diyarların havarilerinden ulaşır, ihtar edilir kalbine. Oysaki  sana edilen ferman, en yakınında bulunan Sultan-ı Zülcelal’in fermanı. Ellerinle taşıyamayacağın kadar dertli, avuçlarına alamayacağın kadar hisli ve çetindir. Koskoca heybetli ve haşmetli dağların sırtlayamayacağı kadar ağır. İlk sözün, ön sözünde belirtmiş olduğun kadar andına riayet etmeni ister. Eğrilmeden, savrulmadan kâinatın kanunlarına uymanı, sırtlanmış olduğun emaneti vazife bilip O’nun adını anmanı ve sadece O’nun ile olup O’nu dert edinmeni ister. Dillerde, renklerde toprakta ya da suda O’na bakmanı ister. O’na bakıp, O’nunla isteyişlerine varmanı ister. Seni var edene varıp, O’nunla var olmayı düşünüp yol almanı ister. O, kırılgan ellerine büyük bir sarayın anahtarını tutuşturur. Ve der ki sana: “O kapı ‘isteme kapısıdır’ bu kapıyı çalmayı unutma. Oralarda sana ayırdıklarım var, tüm istemelerin o kapının ardında gizli.”

Ve şimdi sen açmalısın o kapıyı, girmelisin seni bekleyen o saraya, tüm isteyişlerine varıp, onlara bir ruh giydirmelisin duaların ile. Eğer aslını istersen, isteyişlerinin içine varmalısın, dikkatle bakınmalısın ona, perdelerin perdelerini, perdelemeden görmelisin ve anlamalısın ki, isteyişlerini kalbine dokunduranın Rabbinin kendi zatı olduğunu. Sana O’nu hatırlatan, unutmaya terk ettiğin isteyişlerinin, sana rahmetiyle vaad ettiği bir Cennet bahçesi olduğunu göreceksin. O müzeyyen ve sonsuz bahçesinde sana ayırdıklarını vermek istediğini ve sana, istemek için, ‘istemeyi’ verdiğini göreceksin. Madem Allah, rahmet hazinesinden sana bahşettiği bahçeden istediklerini vermeyi istiyor, o zaman O’na düş ve O’nu düşün, O’nun ile isteyişlerine var. Ve iste, zira Allah isteyenleri sever.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*