Zaman ve ötesi

“Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyevîyeyi sabit zannettik.
O zan sebebiyle bütün bütün zâyi ettik. Evet, şu güzerân-ı hayat, bir uykudur;
bir rüyâ gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider.”1

“İnsanın bu dünyada sahip olduğu en büyük sermaye nedir?” dense, elbette “zamandır” deriz. Zira zaman, insana verilmiş en önemli hediyedir. Satın alınamayacak bir şeydir. Aynı zamanda adaletin de en güzel tezahür ettiği şeylerden biridir, çünkü en fakir de en zengin de gün içinde 24 saatlik bir zamana sahiptir. Eceli gelmemiş olan herkesin hayat hesabına her sabah 86.400 saniye zaman yüklenir. İnsanlar zamanlarını farklı şekilde değerlendirebilir elbette, ama neticede sahip olunan sermaye aynıdır.

“Vakit nakittir” sözü çok bilinen bir sözdür, ancak bana göre vakit nakitten daha öte anlam ifade eden, çok daha değerli bir şeydir. Kaybettiğimiz parayı yine kazanabiliriz, ama kaybettiğimiz zamanı yerine koyamayız. Dolayısıyla nasıl ki değerli şeylere daha çok para harcayıp değersiz şeylere daha az harcıyorsak, zaman için bundan daha öte hassasiyet gözetmeliyiz. Zira zaman, hayatın kendisidir. Zaman sermayemiz bittiğinde hayatımız da biter. İnsan hayatta neye değer veriyorsa zamanını önce o şeyler için harcamalıdır. Unutmayalım ki, insanın kıyamet günü suale çekileceği dört şeyden biri, ömrünü/zamanını nerede ve nasıl harcadığı olacaktır. O hâlde zamanımızı, fânî dakikalarımızı bâkîleştirecek işlerde kullanmalıyız.

İnsan, kendisine doğuştan verilmiş olan nimetler için bir bedel ödemediği için, bu nimetlerin değerinin çoğu zaman farkında olmaz. Bir zamanlar izlediğim ütopik bir filmde, satın alma aracı olarak paranın yerine zamanın kullanılması konu ediliyordu. Zamanın rahatlıkla satın alınabildiği bu sistemde zenginler sonsuza kadar genç kalarak yaşayabiliyorken, fakir ve güçsüz olanlar ise ölerek eleniyordu. Üstelik kendi yaşayamadıkları yıllar başkalarının hayatlarına ekleniyordu. Sistemde zaman karşılığında çalışma, zaman ödünç alma, bir gün daha hayatta kalmak için zaman dilenme ve hatta bazen zaman çalma gibi durumlar söz konusu olabiliyordu. Bir taraftan zamanın satın alınabilir olması durumunda dünyanın ne kadar adaletsiz olabileceği nazara sunulurken, diğer taraftan zamanın değeriyle ilgili ibretler içeren bir filmdi. Çok şükür ki, filmdeki gibi zaman için bedel ödememiz gerekmiyor, ancak yaşadığımız zamanı nasıl değerlendirdiğimizle ilgili hesabımız olacak. O hâlde Allah’ın bize hediyesi olan zamanı O’nun rızası dairesinde işlerle geçirerek, buna şükürle mukabelede bulunmalıyız.

Yazının devamına dergimizin Temmuz sayısından ulaşabilirsiniz…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*