Mevcut şartlar dâhilinde

-Alo buyrun.
-İyi günler. Kargom hâlâ gelmedi.
-Aaaa nasıl olur, biz kargo şirketine teslim ettik, hemen bilgi alıp konuyu halledeceğim.
-Teşekkür ederim, hoşçakalın.

-Nevzat Abiiiiiiiii!
-523cb3e ürünü nerdeeeee?
-Burdaaa!
-Hadi yaaa!
-Şimdi vereyim bari kargocuya, müşteri aradı.
-Yok, ben bunu oğluma götürücem, akşam bunun için çok ağladı. Müşteri ararsa bul bir şeyler.

Aradan 4 gün geçer…

-Alo, hanımefendi kargom hâlâ gelmedi, bu ürün bana acil lâzımdı… Kargom nerede acaba?
-Beyefendi inanır mısınız, kargo şirketiyle anlaşmayı fes  noktasına kadar geldik. Bize birçok bahane sundular. Sanırım sizin kargonuz Urfa’ya kadar gitmiş geri gelmiş, bugün yarın teslimatı yapılacakmış. Biz de kargo şirketinin yalancısıyız… Merak etmeyin, şirketimiz sizi mağdur etmeyecektir…
-Tamam, sağolun, hoşça kalın…

-Nevzat Abiiiiii! 523cb3e ürünü elimizde var mıııı?
-Fabrikayı ara, sor bakalım. Varsa gönder müşteriye. Yoksa, kargo şirketi yolda kaybetmiş dersin…

“Ah yalan dünya, yalaaann dünya.
Yalandan yüzüme gülen dünya.”

Şarkısı çaldı zihnimde, orada çalışmış birinden bunu duyunca…

Sonra şarkıya kızdım.

Dünyayı sessiz bulduk yükleniyoruz.

Değiştir şarkıyı, değiştir…

“Ah yalan insan, yalaaann insan.
Yalandan yüzüme gülen insaan…”

Bu dünya bin yıl öncesinde de böyle dünyaydı, üzerinde Peygamber Efendimiz’i (asm) taşımış, o zaman neden, ah güzel dünya güzel dünya, demedik de şimdi üzerimize yapışan sevmediğimiz bu sıfatı dünyaya yapıştırıyoruz.

Dünya yine aynı dünya da insan yine aynı insan mı bilemedim. Malzeme aynı aslında.

Nerden geliyor bu değişim, “Hiç düşünmezler mi?”

En sevdiğim âyet bu arada, belirtesim geldi.

Eskiden yalan söyleyince utanırdık, kem küm ederdik. Söyleyecek bir kelime bulamazdık ki cümle kuralım… Şimdi moda olmuş, mevcut şartlar bunu gerektiriyordu o yüzden söyledim, diye.

O kadar çok kandırıyoruz ki, başta kendimizi.

‘Aman n’apayım canım‘ diye başlayan, akla hayale durgunluk verecek bahaneler bahaneler bahaneler…

Şu anki en büyük problem güven…

Hayvanlar bile bundan şikâyetçi.

Sevmek için kaldırılan bir ele, ürkerek bakan bir kedi görünce anlıyor insan…

Hayvanlar bile güven duygusundan yoksun.

En önemli, en değerli duygumuz en problemli yanımız oldu…

Çok farkındayız, ama hiçbir şey yapmıyoruz.

Sonra da kalkıp, ‘Neden böyle olduk, kimse kimseye güvenemez oldu’ diyoruz…

Dolandırıcılar telefonda, internette, kapında, sokakta, minibüste, otobüste, mağazada her yerde.

Yalnııııız, dolandırıcılar derken, her zaman alıştığımız yüzeysel anlamayı değiştirsek, derine dalsak biraz!

Bulduğumuz ve sahip çıktığımız her bahane, sunduğumuz kişiyi dolandırmak olmuyor mu sizce de?

Karşı taraf anlamıyor mu sanıyoruz?

Kaz çoktan yanıyor, haberimiz yok…

Kime nasıl güvenesin ki, resmen hiç güvenli hava sahası yok…

Dumansız hava sahasına olduğu kadar güvenli hava sahasına da ihtiyacımız var, haberimiz yok…

Güvenli hava sahası olsa bile, hiç sanmıyorum gözümüz kapalı oraya gidip, oradakilere güvenebileceğimizi.

Şöyle inceleyerek bir bakar, kesin şöyle bir yöntemle kaçak olarak buraya girmiştir, diyerek ‘yanlış insan’ avına çıkarız, yine hep bir şüphe olur içimizde.

“Ah yalan insaaan,
Yalaaan insaaan!
Esfel-i safilin de senin elinde
Ala-yı illiyin de insan…”

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*