Az çoktur

Hale Acun aydın: Minimalizmi bir yaşam biçimi olarak ele alıyorum

Asrımızın en büyük probleminin; Dünya’mızı da ciddi tehlike altında bırakan “tüketim çılgınlığı” olduğunu söylemek, abartı olmasa gerek. Ne istediğimizi bilmemek, her şeye sahip olma arzusu, görenek ve tiryakilik belası derken, evlerimiz/hayatlarımız eşyalarla yığılmış durumda. Burada karşımıza çıkan kurtarıcı çözümlerden birinin “minimalizm” olduğunu söyleyebiliriz. Kapak dosyamız bağlamında, Türk işi minimalizm blogunun kurucusu Hale Acun Aydın ile “minimalizm” üzerine gerçekleştirdiğimiz röportajımızı istifadenize sunuyoruz.

Hale Acun Aydın kimdir?

turkisiminimalizm.com sitesinin kurucusu Hale Acun Aydın, aynı isimli Instagram, YouTube ve Pinterest hesaplarında, daha sade bir yaşam yolunda minimalizm ve sıfır atık konularında paylaşımlar yapıyor ve ulaştığı kişilerin hayatında bir değişim yapabilmeyi umuyor.

1983 İstanbul doğumlu olan Aydın, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler ve Bahçeşehir Üniversitesi MBA derecesinden sonra 10 yılı aşkın süre kurumsal firmalarda çeşitli pazarlama rollerinde yer aldı. Şimdilerde temel amacı minimalizm ve sıfır atık konularında farkındalık oluşturmak. Bu amaçla artık farklı platformlarda çeşitli söyleşiler ve atölyeler yapıyor ve okulları ziyaret ediyor.

Sadeleşerek özgürleşebileceğimize inanan ve dünyadaki plastik kullanımına karşı birey olarak fark oluşturabileceğimize inanan Hale Acun Aydın, aynı zamanda #kahvemtermosta isimli bir sosyal sorumluluk hareketi yürütüyor.

Minimalizm, giderek daha fazla duyulan -ve belki yaygınlaşmasıyla birlikte anlamını da zaman zaman kaybeden- bir yaşam biçimi. Tam olarak bilmeyip de bildiğimizi zannettiklerimiz listesinde yer alıyor hatta. Bir evde mobilyalar beyazsa ve halı yoksa o ev minimalist midir? Yahut biz misafir ağırlamayı seven bir milletiz, iki çatal, iki bardak, bir yorganla olmaz, minimalizm bize göre değil midir? Nedir bu minimalizm, ne var ne yok atmak ve “ölmeyecek kadarla” yaşamak mı gerekir?

Ben minimalizmi bir yaşam biçimi olarak ele alıyorum, bu nedenle minimalizm aslında beyaz bir koltuk ya da boş duvarlardan, sadece 2 tabak 2 bardakla var olmaktan daha farklı bence. Herkesin yaşam tarzına göre değişen eşyalar olacağını göz önünde bulundurarak, kendine yeten az ve öz eşyayla huzurlu bir yaşam sürmek demek. Sık sık misafir geliyorsa ona göre hane halkı sayısından daha çok çay kahve fincanı olur tabiî evde, ama yatılı misafir gelmezken yedek havlular ve nevresimlerle dolu dolaplara da pek gerek yok. Ölmeyecek kadar eşyayla yaşamak da bir seçenek olabilir, ama şart olan o değil.

Minimalist yaşam sizin için nasıl başladı?

Benim için, bundan yaklaşık 10 yıl önce gayet kötü bir tüketici iken, bir blogda minimalizm ve declutter (dağınıklıktan kurtulma) hakkında yazılara rastlamamla başladı ve sonra deneyip “Bu muhteşem bir şey, herkesin bundan haberi olması gerekiyor” diye düşünmemle de paylaşım yaptığım bir konu hâline geldi.

Minimalist yaşam tarzının size kattıklarından sık sık bahsediyorsunuz. Blogda da bir yazınız var, Leo Babauta’dan çeviri yaptığınız. Başlığı çok çarpıcı: “Eşyalar yerine nelerim var”. Eşyalar yerine neleriniz var, bu ne anlam ifade ediyor sizin için?

Ne yazık ki, durmuyor, kendimizi pek dinlemiyoruz. Anlamı daha çok eşyalarda arayan birçok insan var. Leo Babauta da buna cevaben yazmış bence o yazıyı. Bilmeyenler için Babauta; herkesin olmazsa olmaz dediği eşyalara meydan okuyarak gerçekten neye ihtiyacı varsa ona sahip olduğunu ve bu “az sahip olduğu şeylerin” de ona farklı şeyler olarak döndüğünü anlatıyor. Bunlardan en önemlisi de “zaman”. Eşyalar, hele de sevmeden elimizde/evimizde tuttuklarımız zamanımızı alıyor, evimizde yerimizi çalıyor.

Kapitalizm’in insanları getirdiği nokta malûm. Buradan nasıl dönülür sizce? Bir grup insanın minimalist yaşamasının küresel katkısı nedir?

Buradan tamamen bir dönüş var mı, emin değilim. 180 derece olmasa da bazı iyileşmeler görüyorum. Ek olarak şu var ki, bir grup insan diye düşünsek de bu kişiler artık sosyal medyanın gücüyle çok büyük gruplara kendini anlatabiliyor. Sadece yakın çevresiyle kısıtlı kalmıyor. #kahvemtermosta hareketi gibi ya da birçok kişinin hayatına aldığı kapsül gardırop denemeleri gibi. Yine de minimalizm daha kişisel bir şey diye düşünüyorum. Ama bunun bir parçası ya da sonucu olan bilinçli tüketim, bir şekilde küresel anlamda benimsenecek ya da benimsenmek zorunda kalınacak, diye de düşünüyorum. Kaynakların sınırsız olmadığı anlaşılınca zoraki de olsa bir bilinç değişimi yaşanacak.

Minimalist yaşamla gelen huzur

Röportajın devamına dergimizin Ocak sayısından ulaşabilirsiniz…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*