Bekâr sultanlar ve bîkâr evliler

Bekârlık sultanlıktır’, diyenlere cevap olarak Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nden şu sözü nakledebiliriz: “Bekârlık bîkârların (işsiz-kârsızların) kârıdır.” Ancak bu sözü değerlendirirken, Bediüzzaman’ın da bekâr kaldığını göz önünde bulundurursak, bu söze ilave olarak şunu da belirtmemiz icap eder: Bir söz yorumlanırken, ‘Kim söylemiş? Kime söylemiş? Niçin söylemiş? Ne makamda söylemiş?’ sorularıyla kritik edilmelidir. Çünkü, bekâr olup sultan olan da vardır, evli olup bîkâr olan da.

Genel itibariyle insan, fıtraten (yaratılış olarak) evliliğe muhtaçtır. Özellikle kadınların annelik duygusunu yaşama arzusu ve erkeklerin babalık sorumluluğunu üstlenme isteği bu yorumu doğruluyor.

Dolayısıyla evliliğin fizyolojik bir gereklilik olduğunu söyleyebiliriz. Evlilik, kadınların kadınsal özelliklerini, erkeklerin de erkeksel yönlerini tamamlayan yegâne müessesedir. Evlilik kişiyi saflaştırır ve homojen hâle getirir. Evli kişiler sorumluluk sahibidirler, artık bîkârlık (işsizlik) devri bitmiş, mesai başlamıştır. Bu, iki taraf için de bir kâr müessesesidir. (Haşiye 1)

Ancak her fıtrat aynı değildir. Kimi insanlar vardır, evliliğe ihtiyaç duymadan olgunluğa erişebilirler. Hayatlarını düzene koyup, yüksek hedeflerine ulaşabilirler. Bu fıtrattaki insanlar, genellikle çalışmayı seven, yüksek hedeflerine ulaşabilmek için maddî-manevî çeşitli fedakârlıklarda bulunan insanlardır. Hatta bazıları yüce gayeler için hayatlarını da feda etmişlerdir. Böyle insanlar, “değil dünya saadetimi, belki lüzum olsa âhiret saadetimi dahi feda etmeye karar verdim” diyebilmişlerdir.

Şahsî kemâlâtları için değil, toplumun hukukunu korumak adına izdivaç gibi şahsî saadetlerden, evlat sevgisi gibi zevklerden ve mal-mülk gibi peşinde koşulan fânîliklerden vazgeçip, tüm himmetini milletine vermişlerdir. “Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir” sözüne lâyıktırlar. (Haşiye 2)

Kimi insanlar da vardır ki, evliliği arzu etmektedir ve evliliğe ihtiyacı şiddetlidir, ancak evlilik için gerekli şartlar vuku bulmamış, imkânlar oluşmamıştır. Bu kişiler sabır ve iffet imtihanındadırlar ve şartların vuku bulmasını beklemektedirler. Evlilik için gerekli şartlar maddî de olabilir mânevî de. Ancak kader, mânevî şartlar oluşmadığı için kişinin önüne maddî engelleri dizmiş de olabilir.

Evlilik için gerekli olan maddî şart bellidir: Geçim sıkıntısı çekmeyecek kadar maddî durumunun yerinde olması. Ancak evlilik için belki de daha önemli olan mânevî şartlar çeşitli olabilir: Kişinin evliliğe hazır olmayıp çeşitli sorumlulukları alabilecek durumda olmaması, İslâm terbiyesi almış ya da dinen denk bir adayın, henüz karşısına çıkmamış olması, kişide sâlih evlatlar yetiştirme konusunda eksikliklerin bulunması gibi. Bu mânevî şartlar düzelmeden evlenmemek, evliliğin selameti için önemlidir.

Yazının devamına dergimizin Şubat sayısından ulaşabilirsiniz.

Haşiyeler:
1)  Ancak evliliğin bu fonksiyonu yapabilmesi için, rol dağılımı evlilik öncesi konuşulup iyice belirlenmeli, meşveretlerle ve fikir alışverişleriyle iletişim yolları açık tutulmalı, anlayışla, saygıyla ve sevgiyle evlilik yoluna girilmelidir.
2) Bediüzzaman Hazretleri de yaşadığı zamanın dehşetlerine karşılık olarak böyle bir fedakârlıkta bulunmuştur. Evlilik gibi bir sünneti terk etmiştir, ancak; insanların ahiret hayatlarına, küfür bataklığına düşmemelerine, imanlarını kurtarmalarına çalışmak için, Kur’ân hakikatlerine tam hizmet edebilmek için, hariçteki ve dâhildeki dinsizliklere karşı dayanmak için terk etmiştir. Bu niyet elbette Sünnet-i Seniyye’ye muhalefet değildir, aksine mutabakattır, uygunluktur. Çünkü toplumda anarşi çıkarmaya çalışan ve imansızlık cereyanını etrafa yayan dehşetli düşmanların hücumu karşısında, her şeyini feda edecek hakikî fedakârların olması muhakkak bir gerekliliktir.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*