Yanlış mı evlilikler?

Kahvesini eline alıp arkasına yaslandığında gece yarısı olmak üzereydi. Aslında bu saatte kahve içmek uykunun kaçmasına sebepti, ama her ne hikmetse onun daha çok uykusunu getiriyordu; öğrencilik yıllarında tecrübe etmişti bunu.

Aklından o gün kendisine danışmaya gelenleri geçirdi. Bugün üç yeni kişiyle görüşmüştü. İnsanlar farklıydı, ama hikâyeler o kadar aynıydı ki.

Her yeni vak’adan sonra, evlilik öncesi danışmanlığın ve eğitimin ne kadar önemli olduğunu tekrar tekrar fark ediyordu sanki. Zaten bunun önemini bildiği için uzmanlığını bu konuda yapmak istemişti. Lâkin evlilik danışmanı olsa da henüz hayâlindeki evlilik okulu fikrini hayata geçirmek için erkendi. Evlilik danışmanı, evlilik öncesi danışmanıydı da aynı zamanda, ama işte insanlar sadece evliliklerinde problemler yaşadıkları zaman geliyorlardı maalesef. Çoğu o zaman da gelmiyordu ya. Evlilik okulu ise testi kırılmadan önlem olabilir, diye düşünmekteydi. Şimdilik elinde, en azından sorunlarıyla baş etmek için uzman yardımı talep eden insanlar vardı ve bunlara yardım edebilirdi. Bugün gelenlere nasıl yardım edeceğini zihninden geçirmeye başladı.

*Bay A. 41 yaşında. 10 yıllık evli. Âşık olarak evlenmiş. Çocuğu yok. Ailesinin razı olmadığı bir evlilik yapmış, eşiyle ailesi konuşmuyor. Ailesinin razı olmama sebebi, eşinin hayat şartları ve dinî yaşayışının kendilerine uymadığını düşünmeleri. Kendisi de, o zamanlar bunu fark etmesine rağmen evlilik için o kadar önemli olduğunu anlayamadığını ifade ediyor. Zamanla kendi yaşayışına onu da uydurabileceğine inanmış. Diğer yandan eşinin, sevdiği adama kendini beğendirmek için onun istediği gibi yaşayabileceğine dair umut verdiğini söylüyor. Ne var ki, evlilik gerçekleştikten birkaç yıl sonra eski heyecan azalmış, tartışmalar başlamış. Onun tabiriyle “karısı idare etmeyi bilmiyor”. Kadın ise kendini, “Ama sen benim böyle olduğumu biliyordun, ben kendimi senden hiç saklamadım ki” diyerek savunuyor. Evliliğinden pişman da değil aslında. Bu iyi bir şey. “Son çare”, ne yaparak eşinin düşüncesini değiştirebileceğine dair fikir almak için evlilik danışmanına gelmiş. Eğer değişime iknâ edebilecekse eşini de getirebileceğini söylüyor.*

Bay A.’ya bir sonraki seansa birlikte gelmelerini söyledi. Durumu bir de kadından dinleyecek. Eğer hikâyeden çok değişik bir altyapı çıkmazsa muhtemelen onlara evliliklerini kurtarmak için yapabilecekleri tek şeyin birbirlerini olduğu gibi kabul etmek ve birbirlerinin güzel taraflarına odaklanmak olduğunu söyleyecek. Ama bunu öyle doğru bir zamanda söylemeli ki, Bay A., “Bu muydu çözüm, ben de seni bir şey sanmıştım” deyip danışmayı yarıda bırakmasın. Bu yüzden önce kadın ve erkeğin istekleri, beklentileri, sınırları, hayâlleri vs. tek tek konuşulacak. Bu esnada iki tarafa da ait hatalı düşünceler tesbit edilecek, yerine yenileri konacak. Belki bazılarının kökleri çok derine iniyor, onlar eşilecek. Muhtemel yeniden bir kişilik inşâsına gidilecek. Yani aslında evlenmeden önce yapılması gereken şey yapılacak. Ve onlara denilecek ki:

Evet, zahire bakılırsa siz çok yanlış bir evlilik yapmışsınız. Eğer bana evlenmeden önce gelse idiniz belki de evlenmezdiniz. Ama sizin hakkınızda, bütün bunları çalışmamıza sebep olduğu için bile evliliğiniz doğrudur. Mademki evlenmeden önce bunları düşünecek ve fark edecek durumda değildiniz, evliliğinizde yaşadığınız sorunlar, kendinizi ve birbirinizi bulmanıza vesile oldu. “Bazen hoşlanmadığınız şey hakkınızda hayırlıdır.” Eğer birbirinize hâlâ sevgi ve saygı duyuyorsanız bu evliliğe sahip çıkın. Birlikte yeniden doğun, yeşerin, yeşertin.

*Bayan B. 25 yaşında. Henüz bir yıllık bile evli değil. Eşiyle büyük uyumsuzluk içerisinde olduğunu ifade ediyor. Hiçbir noktadan birbirlerinin beklentilerini karşılamadıklarını söylüyor. Aslında bu evliliğe çok kolay razı olmuş, çünkü adam, hem aldığı eğitim hem de sahip olduğu meslek itibariyle onun kriterlerine çok uygunmuş. Arkadaşlık ettikleri süre boyunca Bayan B. ondan hep etkilenmiş. Daima anlayışlı ve fikren kendisine denk görmüş kocasını. Dindar olmasının da kendisi için ayrıca tercih ettirici bir sebep olduğunu ifade ediyor. Fakat evlendikten sonra çok büyük bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalmış. Kocası ve ailesinin, şimdiye dek sözü hiç edilmeyen beklentileri ortaya çıkmış. Kadına ve erkeğe yüklenen rollerdeki farklılıklar, erkeğin ailesinde Bayan B.’nin konumu, kendi ailesinde hiç karşılaşmadığı ve alışık olmadığı konularda kendisinden istenenlere karşı hissettiği yabancılık ve bu durumun duygularına yansıması neticesinde hissettiği samimiyetsizlik hâli… Problemler ortaya çıktıkça şaşkınlığı artmış, konuşmak istediği zaman hüsrana uğramış, uyum sağlamayı denemiş becerememiş, sınırlarını korumak istemiş başaramamış. Ve çok basit sebeplerden ortaya çıkan anlaşmazlıkların ve kavgaların onun için ne kadar önemsiz olduğunu tekrar ediyor. Kimseyi değiştiremeyeceğini, bunun doğru da olmadığını, beklentiye girmek istemediğini, ama kendisinin de değişmek istemediğini söylüyor. Kocasını seviyor, ama bu anlamsız tartışmaların onu çok yorduğundan bahsediyor. Evlenmeden önce bu konuyu hiç düşünmediğinden; kültürel faktörler, hayat görüşü, aile ilişkileri gibi kriterleri bu derece önemsiz addettiğinden yakınıyor.*

Yazının devamına dergimizin Şubat sayısından ulaşabilirsiniz…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*