Ölümü de öldüren bir san’atçı!

Ne Amerikan tavukları kadar gereksiz bilgiler
ne de hayatınızı kurtaracak kadar gerekli bilgiler…

“O, her an yaratma hâlindedir.” (Rahman Suresi: 29)

Hangi sanatçı var ki, yaptığı tabloyu bozup her an daha güzelini yapsın? Her manzara öncekinden eşsiz olsun? Yok oluş, diye tanımlanan ölümü bile yarattım olarak ifade etsin? Ölümü de öldüren nasıl bir sanatçıdır bu? Kim usanası O’nu tefekkürden sevgili okur?

Ceviz ağacı zararlı mı?

“Ceviz ağacının altında oturmak, insanı erkenden öldürür” sözü halk arasında dilden dile dolaşan, meşhur bir sözdür. Ceviz ağacının altında oturmanın zararları, bir tür hurafeden öte, tümüyle bilimsel gerçekliği olan, nesnel bilgilere dayanır. Peki, ceviz ağacının altında neden oturulmaz?

Çevrenizde yer alan ceviz ağaçlarına dikkat ederseniz, etrafında çok fazla ot ya da bitkinin yer almadığını görebilirsiniz. Bunun en temel nedeni ise ceviz ağaçları tarafından salgılanan zararlı sülfür gazlarıdır. Sülfür gazının en önemli özelliği diğer gazlara kıyasla çok daha ağır bir yapıda olmasıdır. Bu ağırlık, onun dibe çökmesini kolaylaştırır.

Dikkat edilirse, ceviz ağacının dibinde uzun süre oturan ve bu gaza maruz kalan kişilerde bir mayışma ve sersemlik hâli gözlenir. Uzmanlar bu nedenle ceviz ağaçlarının şehir merkezlerinden öte, insanların kalabalık olarak yaşadıkları yerlerin dışına dikilmesi gerektiğini söylüyor. Elbette halk arasında ceviz ağacıyla alâkalı olarak söylenen sözler, bir nebze abartı içerse de nihayetinde bir gerçeklik barındırıyor. Yorgunluk hissi yaşamamak, enerji kaybetmemek adına ceviz ağaçlarının altında otururken dikkatli olmamızda fayda vardır.

Aynı zamanda sülfür gazının ozon tabakasını tamir etme özelliğine sahip olduğunu da hatırlatalım.

Ülkemiz bilindiği üzere ceviz ağacı konusunda zengin bir ülke. Pek çok şehirde, bir şekilde ceviz ağacına rastlamanız olası. Ceviz ağaçlarının güzel görüntüsüne kapılıp, gölgesinden çokça faydalanma yoluna gitmeyin, deriz sevgili okur. 🙂

Bediüzzaman Said Nursî’nin kız kardeşi, “Hanım”

Bediüzzaman Hazretleri’nin aile hayatını pek bilmediğimiz doğrudur, zira 9 yaşından sonra ailesini pek görmemiş, kardeşlerine hasret yaşamıştır. Babası Sofi Mirza ve annesi Nuriye Hanım’dır. Bu mübarek ailenin yaş sırasına göre çocukları, Dürriyye, Abdullah, Said (Bediüzzaman), Mehmed, Abdülmecid, Hanım ve Mercan’dır. Altıncı kardeş olan Hanım,  Bediüzzaman’dan 12 yaş küçük olup 1890 yılında doğmuştur. Âlim ve faziletli bir hanımefendi olduğu için isminin önüne “Âlime” eklenmiştir.

Âlime Hanım, 1. Cihan Harbi’nden evvel, Molla Said isminde âlim bir zâtla evlenmiş, bu evliliklerinden hiç çocukları olmamıştır. Bilâhare 1913 senesinde “Hürriyet’in İlânı”na karşı hükümete isyan edenlerin arasına bu Molla Said’in de isminin karışmasıyla, kocasıyla birlikte Şam’a hicret etmişlerdir. 15 yıl Şam’da müderriselik yapmıştır. Şam’da çok talebesi olan Molla Said Efendi ders okuturken, takıldığı çetin mes’eleleri, perde ve hicap arkasında oturan hanımı, Âlime Hanım’a sorarmış. O ise hiç duraklamadan hemen mes’eleyi çözer, cevap verirmiş. Hatta Molla Said, Şam’da talebelerine ders verdiği sırada yanıldığı zaman talebeleri,nin Âlime Hânım’ı kastederek, “Seyda, isterseniz bu dersi yarın Seyyide’den (Hânım’a) sorduktan sonra bize anlatın” dedikleri nakledilir.

1944 yılında 7. sefer gittiği hacda sedye ile tavaf ederken eşiyle birlikte vefat etti. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Risale-i Nur’da ondan, “Hacca gidip sekerât içinde tavaf ederken, tavaf içinde vefat eden Âlime Hânım nâmındaki merhume hemşirem” diyerek bahseder.

Rabbim rahmetiyle muamele etsin. Âmin.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*