Matematik ve sanat

Başlık ilginizi çektiyse, kendinizi ya matematiğe ya da sanata yatkın hissediyorsunuz diyeceğim ve o an çok bariz bir hataya düşmüş olacağım. Bu hatayı netleştirerek başlayalım önce. Hatadan ziyade, yanlış öğrenme, diyebiliriz buna. Evet, evet, kesinlikle yanlış öğrenme.

Sanat, sanılanın aksine, resim dersinde matematik testleri çözmenin ötesinde matematikle ilgilidir. Sanatsal olan, estetik olan her şeyde matematiksel bir tınının, bir kuralın izlerini görmek mümkündür. Mümkünlüğü; matematiksel bilgimizle birlikte, aldığımız matematik ve sanat eğitimlerinin ayrı olarak değil bütün olarak verilmesiyle fark edilebilir.

Ne dedik? Şunu dedik ki; erken yaşlarda verilmeye başlanan ve akademik hayatımız boyunca temel öğrenmelerimizden olan matematik eğitiminde, sanatın bir inceliğini göstermek ve oraya atıfta bulunmak olmazsa; sanatkârlar matematikçilerin sanattan anlamayacağını düşünüp kendileri dahi bilmeyerek gizli birer matematikçi oldukça; biz bu ikisinin bütünlüğünü fark edemeyip aynı hataya tekrar tekrar düşeceğiz galiba.

Hızlı girdik, biraz yavaşlayalım. Matematikçinin sanattan anlaması neden garip gelir bize? Ya da bir sanatçının matematik geçmişi olması neden manşetten verilir? Niçin bu kadar büyük haber niteliğindedir? Oysa ikisi de Cenab-ı Hakkın ilmidir ve ikisinde de ortak tevhid mühürleri, sikkeleri, tuğraları bulunacaktır muhakkak; önemli olan görebilmek, tanıyabilmek ve okuyabilmektir.

O zaman, bir camı sanat diğer camı matematik olan tevhid çerçeveli gözlüklerimizi takalım ve başlayalım okumaya kâinatı.Neden kâinatla başladık? Çünkü bilimin de sanatın da ilhamı kâinattır. Bilim, kâinatta olan biteni açıklama ve keşfetme çabası olarak ifade edilirken; sanat bir duygunun, tasarının ya da güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tümüdür.1

Matematik, bilimin; estetik ise sanatın temel dinamiklerindendir. Birinde nesnellik baz alınırken; diğerinde öznel olan güzellik kavramı ön plana çıkmaktadır.2 3

Nelere güzel deriz peki? Felsefenin klasik sorularından olan “Güzellik nedir?” sorusunu, her şeyin ya bizzat ya da neticeleri itibariyle güzel olduğu bilinciyle, kendimizce biçimsel olarak açıklamaya çalışırsak; gözümüze hoş gelen, duygularımıza hitap eden ve bizde olumlu hisler uyandıran her şeye güzel diyebiliriz. Nesneler bazında değerlendirdiğimizde ise oran-orantı, simetri, harmoni ve düzen kavramlarını barındıran nesnelerin estetik bulunduğu düşünülmüş olup, bu dört ilkenin ise matematiksel prensipler olması ilgi çekicidir.4 Bu yazımızda oran-orantı ve simetri kavramlarını yakından incelemeye çalışacağız.

Haydi biraz hepimizin ucundan kıyısından kulağımıza çalınmış olduğunu tahmin ettiğimiz altın orandan bahsederek başlayalım. İlk olarak kim tarafından keşfedildiği bilinmeyen altın oran, matematik ve sanatta, bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir oran bağıntısıdır.5

Orta çağın ünlü matematikçisi Fibonacci’nin keşfettiğini iddia ettiği, aralarında olağanüstü bir oranın olduğunu söylediği 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34,… şeklinde devam eden sayılar arasında ardışık iki sayının birbirlerine oranı, isminin baş harflerine ithafen “Fi sayısı” olarak isimlendirilmiştir. Fi sayısı yaklaşık olarak 1,618 değerinde olan irrasyonel bir sayıdır. Nasıl elde edildiğine dair şuraya bir link bırakalım, meraklısı oradan devam edebilir.6

Evet, bu sayı neden önemlidir? Altın oran matematiksel bir dizi işlemle elde edilen bir değer olmakla birlikte; bu sayı ile estetik, güzellik ve kâinat arasında bir bağlantı vardır.

İdeal kabul edilen bir insanın; boyunun bacak boyuna oranı, tam kol boyunun dirsek ile boğaz arası boya oranı, parmakların üst boğumunun alt boğumuna oranı fi sayısını verir. İdeal ölçülere sahip bir insanın, yüzündeki yüz yüksekliğinin yüz genişliğine oranı, alın genişliğinin burun boyuna oranı vb. yine aynı değere eşittir.

Çam kozalağının spirallerinin eğrilik açısı, deniz kabuğundaki eğriliğin tanjantı, ayçiçeğinin merkezinden sağdan sola ve soldan sağa tane sayısının oranı da altın orandır. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Böyle bir sayıya kâinatta pek çok şekilde ve yerde rastlamamız tesadüf olabilir mi? Yoksa bir Zât’ın sikkesi, hatemi, mührü müdür? Peki, bu oranın gözümüze bu kadar güzel gelmesini sağlayan bir dengenin tam kıvamı olması? Bu da mı tesadüftür? Yoksa mutlak cemâlini matematik lisanıyla göstermek isteyen bir Sani’nin hikmetli bir kastı mıdır?

Sanat, kâinattaki güzele ulaşmak, onu taklit etmek, dünyamıza güzeli davet etmek içindir. Kâinattaki güzel, altın oran ile de yaratılmıştır. Güzeli taklit etmek, bu oranı yakalamaya çalışmakla mümkün olacaktır.

Örnekleri var mıdır peki? Evet, dünyaca ünlü Mona Lisa tablosunda Leonardo da Vinci altın orandan faydalanmıştır. Paris’teki Notre Dame Katedrali, Yunanistan’daki Parthenon Tapınağı, Mimar Sinan’ın şaheseri olan Süleymaniye Camii ve Mısır piramitleri mimarideki altın oran kullanımına örnek verilebilir. Müzik aletlerinin yapımında ve bazı bestelerde de altın oran etkisi görülebilmektedir.

Başka bir güzellik ve matematik kavramı da simetridir. Simetri, eksen olarak alınan bir doğrudan, benzer noktaları karşılıklı olarak eşit uzaklıkta bulunan iki benzer parçanın birbirine göre durumudur.7 Kâinatta güzelliğini sıkça tefekkür ettiğimiz simetri -canlıların bedenleri, kelebeğin kanatları vb.- estetik olarak hoşa giden bir orantılılık ve denge duygusu sağlar sanat eserlerine.

Düzen, perspektif, matematiksel denge, uyum vb. kavramlar da matematiksel ve sanatsal kavramlar olmakla birlikte, birbirlerini karşılıklı olarak besler ve sanat eserindeki estetik kavramımızı mükemmelleştirmeye yardımcı olurlar.8

Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki; sanatçı, yetenekli olduğu kadar matematiksel zekâya da sahip bir insandır. Ve bu hiç saçma değil, bilakis beklenen bir gerçektir!

Sanatçı, kâinatta Cenab-ı Hakkın imzası olan matematiksel düzeni fark eder ve kabiliyeti cihetinde onu eserlerinde yansıtmaya çalışır. Ne kadar tefekkür eder ve matematiksel estetiği ne kadar eserlerine yansıtmaya çalışırsa o derecede başarılı olması beklenir. Yazımızı tarihler ötesinden bizlere seslenen insanların bu ayrılığa tepkileri olan sözlerinden seçkilerle bitirelim:

“Bir matematikçi, şair ruhlu olmadıkça mükemmel bir matematikçi olamaz.” (Karl Weirstrass)

“Ey Estetik Hocaları, neredesiniz? Ne zaman aranızdan biri çıkacak da matematik ile resmin, heykelin, nakşın öz be öz kardeş olduklarını anlatacak?” (Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Yaprak Dergisi, 1949)

 “Matematik öğretimine yavaş yavaş estetiği katma zamanı gelmiştir.” (Jerry P. King)

“Matematik dünyası ve sanat dünyası arasında bir benzerlik sorunu yoktur. Matematikçiler de matematik yaratırken sanatçılar gibi davranır ve düşünürler.” (Jerry P. King)

“Matematiğin çoğu insanın sanatsal erişimi ötesinde kalması, ne o insanların de matematiğin kusurudur. Yanlışlık konunun sunuluş şeklinde. Öyle olmasa şiir sevdiği halde matematikten nefret eden insan bulunabilir miydi? Gereği gibi sunulduğunda bunların ikisi hemen hemen aynı şeydir.” (Jerry P. King, Matematik Sanatı)

Dipnotlar:
1) Tıklayınız.
2) Tıklayınız.
3) Tıklayınız.
4) Tunalı, İ., (1989), Estetik, Remzi Kitabevi, 1-208. Aktaran: Tıklayınız.
5) Tıklayınız.
6) Tıklayınız.
7) Tıklayınız.
8) Tıklayınız.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*