Taa Kıyamete Kadar

Selamunaleyküm çok kıymetli kitaplık takipçisi Keçeli kardeşim. Yaz mevsiminin bunaltıcı sıcaklarında içimizi serinleten bir haber aldık hepimiz. Danıştay 10. Dairesi, Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Böylece Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılmasının önü açılmış oldu.

Yıllardır yapılması gereken şey sonunda yapılmıştı Danıştay tarafından. İçimiz kıpır kıpır, etrafta bir bayram sevinci ve yanında bir endişe… “İnşaallah aslı korunarak, Fatih’in mirasına zarar verilmeden ve siyasî çıkarlara alet edilmeden açılır” duaları sardı hem dilimizi hem kalbimizi. Ben bu yazıyı kaleme alırken, 24 Temmuz’da ilk Cuma namazının kılınmasıyla ibadete açılacağı söyleniyordu. Yazı yayınlandığında bu gerçekleşmiş olacak inşaallah.

Şimdi gelelim işin kitaplık takipçilerini ilgilendiren kısmına. Danıştay tarafından henüz bu karar alınmamışken Ağustos sayısı kapak konusu olarak “Ayasofya” belirlenmişti. Benden de bununla ilgili bir kitap tanıtmam istendi hâliyle (yoksa aklımda başka bir kitap vardı), konu önemliydi çünkü. Araştırmalar ve yapılan istişareler sonucu usta kalem İslâm (Selahattin) Yaşar’ın, Nur Hareketi Serisi’nin beşinci ve son kitabı olan Taa Kıyamete Kadar üzerinde karar kılındı. İyi ki böyle bir karar alındı. Her Nur Talebesi’nin kitaplığında bulunması gereken bir kitap olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Daha önce İslâm Yaşar kitabı okuyanlar iyi bilir. Tarihî gerçekler ve bilinmesi gereken hakikatler, Risale-i Nur dilinden uzaklaşmadan, akıcı ve edebî bir dil ile anlatılmış bu kitapta da. Nur Talebeleri’nin yıllardır süren serencamını her ayrıntısıyla anlatan serinin bu kitabında 2000’li yıllar işleniyor.

Bu kitabı okuduktan sonra, “İttihad-ı İslâm” kavramı hayatında daha çok yer edinecek, bunun üzerine daha çok düşünecek ve belki de bir şeyler yapmak için harekete geçeceksin Keçeli. Çünkü bu kitapta Yaşar, İttihad-ı İslâm’ın sembol mabedi Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması da dâhil, Müslümanlara ve özellikle de Nur Talebeleri’ne düşen vazifeyi akıcı bir dille anlatıyor. Ayasofya’nın açılması ile birlikte, İttihad-ı İslâm’ın tesisi noktasında, yapılması gerekenler için bir idrak kazanıp, bilinçlenmemize ve harekete geçmemize vesile olacağını umuyorum.

Nur Hareketi Serisi’nin 5 kitabı olduğunu ifade etmiştim en başta. Serinin kitapları şu şekilde: 1) Serencam 2) Menhus Ruh 3) Aynanın Arka Yüzü 4) Allah Bize Yeter 5)Taa Kıyamete Kadar.

Serinin ilk 40 bölümü ilk 4 kitapta yer alırken son 10 bölüm de Taa Kıyamete Kadar’da yer alıyor. Muhteşem Bir Meclis, Ayasofya Aaah Ayasofya, Ekran Mahkûmları, Hakikatler Manzumesi, Hakikat Kahramanları, İttihad-ı İslâm’a Doğru, Sır’rın Sırrı, Güzel Bir Kudüs Rüyâsı, Günün Başladığı Yerde ve Taa Kıyamete Kadar kitapta yer alan bölümler. 507 sayfadan oluşan kitabımız gözünüzü korkutmasın, soluksuz okuyacağınız bir kitap olduğunun teminatını verebilirim. Konuşturulan kahramanlar, Risale-i Nur’dan alınmış pasajlar, kahramanlar arasında geçen diyaloglar…

Sanırım sözü yine çok uzattım, kısa keseyim de hemen gidip kitabı okumaya başla Keçeli. Her ne kadar kitabın bütün satırları altı çizilecek mahiyette olsa da, bana düşen altı çizilesi cümleleri de seninle paylaşıyorum. Keyifli ve istifadeli okumalar…

Altını Çizdiklerim

Çekim ve seyir işini tamamlayıp türbenin eyvanına çıktığımızda, ufkumuzu kaplayan yegâne manzara Ayasofya idi. Mahzun mabedin, resmen gasp edilmiş evsafının hicranından solan ve içinde yaşanan hezeyanın hicabından kızaran yüzüne bakarken, aslında zaman aynasında kendi neslimizin yüzündeki utanca bakıyor gibiydik.

“-Peki, sizce üçüncü safhanın sembolü belli mi?
-Belli.
-Nereden belli?
-Said Nursi’nin, ‘Mânevi ve semavi kanunların mecmuundan ibaret olan Şeriatı ve Şeriat Sahibinin emirlerinden gelen manevi düsturlarını anlamayan adamın, en vahşi insan suretindeki canavar hayvanları dahi güldürecek derecede maskaralıklarını’ anlatmak için kast-ı mahsusla kullandığı kelimeden ve misal verdiği yerden.
-Kast-ı mahsusla hangi kelimeyi kullanmış?
-Şeriat kelimesini.
-Misal olarak nereyi vermiş?
-Ayasofya’yı.
-Yani Mehdi-i Azamın vazifesinin üçüncü ve son merhalesi olan şeriat safhasının sembolü Ayasofya mı?
-Ayasofya…“

 “-Hayrola, yalıya sırt çevirmişsin.
-Şu manzara karşısında yalının lafı mı olur?
-İçeride yer vermediler de kendini manzara ile teselli mi ediyorsun yoksa?
-Bana içeride yer verdiler ama ben yalıya gönlümde yer vermedim.
-Böyle leb-i derya bir yalıya ha?
-Leb-i derya değil, leb-i dünya da olsa almam.
-Üstad almamış da ondan.
-Haa. Yalının tarihçesinde yer alan şu malum hadise.
-Evet o ibretli hadise.”
-O kadarına aklım yetmez. Paşa şimdi yaşıyor olsa ve yalıyı bana verse havada kapardım.
-Ne yapardın alsan?
-Ne bileyim dergâh, tekke, zaviye, çilehane gibi bir şey yapardım herhalde.
-Dünyanın en mutena yerlerinden biri olan Boğaziçi’nde, paha biçilemeyen sanat eserleri ile dolu tarihi yalıda çilehane ha.
-Olmaz mı?
-Sadece yıllık bakımı milyonlarca lirayı bulan masrafı nasıl karşılayacaksın?
-Çalışır çabalar, satar savar, bulurdum sanırım.
-Çileyi, Allah’ın rızasını kazanmak için dünyayı terk ederek değil, yalıyı ayakta tutmak maksadıyla çekecektin yani.
-Olmazdı değil mi?
-Olurdu olmasına da.
-Ne olurdu?
-Sana yazık olurdu.
-Haklısın, iyi ki Üstad bu yalıyı almamış.“

“Allah nurunu tamamlayacaktır, kâfirler istemese de” diyor âyet-i kerimede. Onun için beşeriyetin akl-ı selimi ve mü’minlerin basireti; ‘nev-i beşerin bütün bütün aklını kaybetmesine ve maddi ve manevi bir kıyametin başlarına kopmasına’ fırsat vermeyecek. İlhad ve ifsat komiteleri ne yaparsa yapsın insanlık, fıtrî dini olan İslâmiyet’i er geç bulacak, inanacak ve yaşayacak. Bunun inkişafı, intişarı ve âleme ilanı da Türkiye’den, yani son hilafet merkezi olan İstanbul’dan başlayacak. İstanbul manen fethedilecek, Ayasofya açılacak, fecr-i sadık sökecek, dünyanın ahir ömründe sevgi ve saygı itibariyle de olsa İslâmiyet bir daha dünyaya hâkim olacak. Ümitvarız.”

 

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*