Ağla ağla, açılırsın!

Ağlama, derler ya hep.

Sus şimdi.

Dur!

Sırası değil.

Ağlamanın kimseye faydası yok!

Ağlayacağına dua et.

Ağlarsan daha kötü olur.

Psikolojin bozulur.

Güçlü olman lâzım.

Dirayetli durman lâzım.

Dik duracaksın!

Bir kere kendini bırakırsan hiç toparlayamazsın.

Neee! Göz yaşı mı? Git bi’ elini yüzünü yıka!

Gözlerinin hâline bak!

Ağlayarak kör olan insanları duymuyor musun sen?

“Eeeaaahhh, yeter da!” diye bağıran içim bana şunu fark ettirdi:

Güçlü olmaya endekslenmiş sevgili insanlar, neden acizliğimizi kabul etmiyorlar?

Yaşarmayan gözden Allah’a sığınan bir Peygamberin (asm) ümmetiyiz!

Neden bu güçlü olma sevdası!

Rabbim gözyaşını neden yarattı?

Tutmam için mi?

Gülmek duyguların kralı da,

Üzülmek, ağlamak kötü bir şey mi?

Saygı olmazsa olmaz, diyen nicelerimiz var ki, birinin ağlamasına saygısı olmayan!

Ağlamak duygusu saygıyı hak etmiyor mu cidden?

Peki hiç bilmez miyiz ki, Rabbimizin hikmetsiz işi olmaz.

“Sus, ağlama!” diye sayanların hatırına açtım kitapları, aradım, taradım, bakındım.

Ve bilgi çaldı kapımı!

Bir açtım ki, bilgiye hoş geldiniz diyeceğim, ama zihnim ooooo, içerisi tutulan gözyaşlarından sel kıyamet…

Bilgi buna çok sevindi, “Tamamdır bizim iş birazdan hallolur” edasıyla bakındı ve sundu içeriğini..

Tilburg Üniversitesi’nden Dr. Vingerhoets ve arkadaşları, üç binden fazla gözyaşının içeriğini ve ağlayan kişilerdeki etkisini incelemiş. Ağlama türüne göre gözyaşının içeriğinin değiştiğini ve ağlama sonrası bu kişilerde mutluluk hormonunda anlamlı oranda bir yükselme meydana geldiğini tespit etmişler.

Araştırmalarda, gözyaşı dökerek ağlamanın stresi bile azalttığı tespitinde bulunmuşlar. Minnesota’da yapılan bir araştırmaya göre, ağlayarak dökülen gözyaşının, stres oluşturan kimyasalların vücuttan atılmasına yardımcı olduğu belirlenmiştir. Çeşitli sebeplerden dolayı ağlayan insan, ağlamanın ardından kendini çok daha iyi hissedecektir. Uzmanlar, ağlamanın kalp, damar, mide, kemik ya da kaslarla ilgili rahatsızlıklara neden olabilecek hormonların vücuttan atılmasını sağladığını ifade etmektedir. Ağlama esnasında mutluluk hormonu olarak bilinen endorfin salgılanır. Endorfin aynı zamanda ağrıların hafiflemesine de yardımcı olur.1

Yani düşünebiliyor musun?

Ağlamak da gülmek içinmiş.

Ağlayacağın bir sıkıntı yaşadığında dökülen yaşların sana şifa oluyormuş.

Görünenin arkasında öyle bir görünmeyen varmış ki, düşündükçe sarılası geliyor insanın Rabbine..

Yaaa sevgili çevre, naabeeerrr!

Gözyaşını yaratan, olumsuz olsa kötü olsa yaratır mıydı hiç?

Gerçekten bir kez daha anladım ki, imanı olanın sırtı yere gelmez arkadaş.

Haddi aşmadan ağla ve rahatlamayı hissetmeye odaklan.

Gerisini zaten Rabbin halletmiş bile. Şükürler olsun o Rabbe.

Rabbimizin en sevdiği Peygamber Efendimizin (asm) hayatındaki ağlama ölçüsünü de kaptık mı bu iş tamam.

Resulullah (asm), Müslümanları, çok acıklı durumlarda, cenaze arkasında yaka bağır yırtarak, çığlık atarak, söylenerek ağlamaktan alıkoymuştur. O (asm), sessizce ağlar, yanaklarından yaşlar süzülürdü. Kızı Zeynep’in çocuğu hastayken kucağına almış, ağlamış ve şöyle demiştir: “…Bu Allah’ın merhametli kullarının gönüllerine koyduğu rahmettir. Cenâb-ı Hak bu rahmeti kullarından şefkatli olanlara ihsan eder.”2 Resulullah (asm), acı ve ıstırap karşısında Müslümanlara sabırlı olmalarını tavsiye etmiş, ancak insanların katı, taş yürekli olamayacaklarını, merhamet ve şefkat gözyaşlarının rahmet olduğunu, ağlamanın fıtrattan olduğunu söylemiştir.

Hz. Fâtıma, ablası Rukiyye’nin kabri başında sessizce ağlar, Resulullah (asm) da mübarek elbisesinin ucuyla onun gözyaşlarını silerdi. Kâfirler Hz. Câbir İbn Abdullah’ın babasını Uhud’da zalimce işkence ile şehid etmişler, Câbir ile bacısı şehide sarılıp ağlamışlar ve Resulullah onları alıkoymamıştır. Hicret’in ikinci senesinde ölen Osman İbn Maz’un’un cenazesi üzerine eğilen Resulullah (asm), onu öpmüş, sürekli ağlamıştır. İbn Maz’un dışında ölen veya şehid edilen bütün sahâbelerin cenazelerinde, onlardan bahsederken de Hz. Peygamber (asm) duygulanır, ağlardı. Canım Peygamberim! Her başımıza gelende bir ölçün var.

Aaa bir dakika ya!

Bir de “erkek adam ağlamaz”cılar var.

Allah’ın erkeklere gözyaşı yaratmadığını falan mı sanıyorlar acaba?

Onlar da inşaallah üzerine düşeni almıştır, der üzülmek duygusuna da adaletli davranıp onu diğer sahip olduğu bütün duygular gibi bağrına basan herkese selam ederim. Üzülen karşımızdakiyse en güzel teselli eden yoldaş olmamız için uğraşmayı üzerimize borç bilirim. Selametle…

 Dipnotlar:
1) Köprü dergisi, 2019 Güz sayısı
2) Buhârî, Cenâiz 23, Müslîm, Cenâiz 11, Ebu Davud, Cenâiz, 24

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*