İrade Terbiyesi

Selamünaleyküm çok kıymetli kitaplık takipçileri. Bu ay yine bomba gibi bir kitapla karşınızdayım: İrade Terbiyesi. Kitaptan bahsetmeye başlamadan önce, kitapla ilgili yaşadığım tevafukları anlatmak istiyorum. Kitabı Keçeli’de tanıtmaya karar verdiğimde öğrendim ki, “kitap arkadaşım” ile birbirimizden habersiz aynı kitabı okuyormuşuz. Evet, benim bir kitap arkadaşım var, size de tavsiye ederim. Daha sonra çok sevdiğim bir arkadaşımın Kitapyurdu’nun görme engelliler için ücretsiz olan sesli kitap uygulamasını paylaştığını ve bu paylaşımı İrade Terbiyesi üzerinden yaptığını gördüm. İşte böyle güzel tevafuklar…

Kitaba gelecek olursak; hiç vakit kaybetmeden alıp okuyun derim Keçeliler. Cemil Meriç’in Bu Ülke kitabında “Disiplin içinde çalışmayı bu kitaptan öğrendim” dediği, Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in “Ah bu kitap 18-20 yaşlarımdayken elime geçmeliydi diyor ve geciktiğim için üzülüyorum” ifadelerini kullandığı bir kitaptan bahsediyorum. Aslı Fransızca olup şimdiye kadar 33 dile çevrilen İrade Terbiyesi, 1893 yılında Jules Payot tarafından kaleme alınmış. Kitap, 5 ana bölüm ve 16 alt başlıktan oluşuyor. Size bölümlerden ziyade bazı alt başlıkları vermek istiyorum: “Mücadele edilecek düşman: İsteksizlik, Çalışmanın verdiği mutluluk, Büyük üstatların etkisi, İrade terbiyesinde tefekkürün önemi, Düşüncelerin irade terbiyesindeki rolü, Duyguların irade terbiyesindeki rolü, Aklın gücü.” Kitabın oldukça anlaşılır bir dili var. Bu arada İrade Terbiyesi 2 de yazarın bir diğer kitabı.

Şimdi içerik kısmına gelelim… Kitabı okurken zihnimde ilk oluşan düşünceyi söyleyeyim; on yıllar önce bile gençlerin çalışma noktasında böyle sorunları varken, Jules Payot şimdilerde hayatta olsaydı kitaba bir güncelleme getirir miydi acaba? Sorunlar çok güzel tespit edilmiş, çözümler gayet açık bir şekilde ifade edilmiş, bize düşen ise uygulamak oluyor. Birden büyük bir değişim beklemek doğru olmaz, ama bir yerden başlamak gerek. Zaman zaman özellikle de kitabın son bölümlerine gelince yazarın sıkı bir Risale-i Nur takipçisi olduğunu düşünecek oldum, ancak tarihler uyuşmuyor. Demek ki zaman ne kadar değişse de hakikatler daima aynı. Tefekkür, ümit, istek (şevk) kavramlarının üzerinde çok duruyor yazar. Dördüncü bölüm olan “İç kaynaklarımız” bölümünün neredeyse tamamı tefekkür kavramı üzerine.

Üniversite öğrencilerinin sorunlarını dile getiren, eğitim sistemine doğru eleştirilerde bulunan, öğrenci ve eğitimci arasındaki iletişimin nasıl olması gerektiği üzerinde duran, insanı kusurlarıyla terbiye etmeyi amaçlayan, sadece sorunu tespit etmekle kalmayıp çözümü de sunan, bir kitap İrade Terbiyesi. İnsanın içinde var olan duyguları ve hisleri yok etmek gerektiğini söylemiyor, nasıl terbiye edileceğine dair ipuçları veriyor. İşte Risale-i Nur’un metodu! Yazarın değindiği noktalar o kadar doğru noktalar ki, beni en çok etkileyen şeylerden birinin bu olduğunu söyleyebilirim. Doğru olduğunu nereden mi biliyorum? Kendimden!

Mesela, iyi yerlere gelmek için büyük şehirlerde yaşamanıza gerek yok, yaşadığınız küçük bir kasabada da o sessizliği/sakinliği fırsata çevirip büyük insan olabilirsiniz, diyor. İnsanın değişmesi mümkün değildir, doğduğunda bütün karakteristik özellikleri bellidir, diyenlere meydan okuyor ve değişimin kaçınılmaz olduğunu ispat ediyor Jules Payot. Daha fazla spoiler vermeyeyim ben en iyisi, siz hemen elinize alın ve okumaya başlayın…

Şimdi altını çizdiklerime geçiyorum Keçeli. İstifadeli ve keyifli okumalar…

Altını Çizdiklerim

“Okul, zavallı gençleri her şeye temas etmeye mecbur bırakınca hiçbir şeyin esasına vâkıf olamıyorlar.”

“En parlak yetenekler dahi özgüven olmazsa sönmez mi? İnsanlığın büyük başarılarında en büyük pay sağlam iradelilerin değil midir?”

“Elbette özgürlükten kastımız ‘kendini kontrol etmek’. Dürtülerimizi, ahlâkî duygularımızı ve de kendimizi tamamen kontrol edebilmeyi kastediyoruz. Gerçek özgürlük için kusursuz bir öz hâkimiyet gerekir.”

“Akıl, sürekli meşgul edilirse cılız dürtüler örtbas edilmiş, zayıf biçimde irademiz sınırında kalır. Kendine dayanak bulamaz. Tekrar şans bulma ihtimali boş kalmamız durumunda mümkün olur. İşte bu yüzden tembellik ahlâksızlıkların anasıdır.”

“Tekrarlamak gerekirse ahlâksızlıkların sebebi, akıl aylak kaldığında dürtülerin gelip yerleşmesidir. İlacı da bir kez daha metotlu, verimli, mutlu, enerjik bir hayat tarzı ve çalışmadır.” (Bu konuyla ilgili Caner Kut’un Zihnin Çarkları sayfasındaki Ekim/2020 yazısını okumanızı tavsiye ederim.)

“Zihin çabuk açılır, uyuşukluk aslında istektedir, zihinde değil.”

“Ücra bir kasabada çağın en ileri gelenleriyle iletişim kurmak mümkündür. Onların kitaplarını alman yeterli olacaktır. En değerli bilgilerini kitaplarına koyarlar ve toplum içinde çalıştıkları konulardan bahsetmeyi pek sevmezler.”

“Israr etmenin bir anlamı yok. Yetenek dışarıdan, tepeden inen bir şey değildir. Gelişim de dışarıdan içeriye doğru değil içeriden dışarıya doğru olur. Dış etkenler sadece bir aksesuardır. Belki de tahminimizden daha az yardımcı veya engel olur.”

“Uzun soluklu, sebatkâr düşünce yapısı, eleştirel bakış açısı ve sürekli tetikte olmak. İşte eğitimli insanı oluşturan etkenler bunlar. Bu sabrı ve aynı amaca yönelmiş dikkati canlı tutmanın yolu da neticeye dair ihtirasınızın heyecanını sürekli duyabilmek.”

“Bilgiyi organize edip esere dönüştürmeyi başaran insan, büyük insandır. Öyleyse bilginin değeri çokluğuyla orantılı değildir.”

“İrade zayıflığı, içsel dürtüler ve klişelerden de destek alarak hatalara devam edip alenileştirmeye kalkınca ve buna etraftaki kötü örnekler, dil, ortam, dürtüler de eklenince irade terbiyesinden uzaklaşmamıza neden olan sis perdesini yaratmış oluyoruz. Bu perdeyi yok etmenin sadece bir yolu var; tefekkür. Kendini dinlemek için kabuğuna çekilip, çevredeki yönlendirmelerden sıyrılıp ruhunun derinliklerine kadar müspet düşüncelerin yerleşmesini sağlamak… ”

“Ancak şu çok önemli; mesela hâlihazırda evde ders çalışman gerektiği düşüncesi ve kararı aklında yoksa veya caydırıcı teklifleri başından defetmeye karar vermediysen bütün gününü kaybetme ihtimalin çok yüksektir. Çünkü bir olaya hâkim olabilmek öncelikle psikolojik olarak da hazırlanmayı gerektirir.”

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*