Mahrumiyetler ne çok şey öğretiyor

Allah’ın insanlara ihsan ettiği nimetler insanların o nimetlere nasıl baktığı ile ilişkili olarak değişmektedir. Eğer kişinin bir nimete bakışı sıradanlaşmışsa ve nimet kişide gereken değeri bulmuyorsa kişi o nimetten mahrumiyet yaşayacaktır. Bu mahrumiyet verilen nimetin kişinin elinden tamamen alınmasıyla olabileceği gibi, nimetin hasara uğramasıyla da olabilir.

Mesela sağlık gibi önemli bir nimetin hastalıkla hasarlanması buna örnek olarak verilebilir. Bu hasar çoğu zaman nimetin hor kullanılması ile ilişkilidir. Yani kişi yaptıklarıyla kendi mahrumiyetine sebep olmaktadır. Nimetin farkında olmamak bir mahrumiyet sebebidir.

Nimetten mahrum kalan insan bir boşluk yaşayacak ve hayatında bir şeylerin eksik olduğunu hissedecektir. Aslında eksiklikler de bir varlıktır ve insana çok şey katabilir. Eksiklikler, bir şeylerin elinden alındığını fark eden insana mahcubiyet duygusu katacaktır. Ancak bu mahcubiyet, nimetlerin asıl sahibine yönelik olursa doğru adreste kullanılmış olur. Yoksa insan diğer insanlara karşı mahcup olup Allah’a karşı şikâyetçi olursa birçok nimetten mahrum kalmaya devam edecektir.

Kişi mahrumiyet boşluğunu ancak Allah’a karşı mahcubiyet duygusuyla kapatabilir. Zaten diğer insanların acizliğini de gördükçe Allah’a yönelmek durumunda kalır. Allah’a yönelen insan ise musibet sebebiyle mahrum kaldığı nimetin asıl sahibini bulmuştur ve mahrum kaldığı nimet onu en doğru yol olan acz yoluna götürecektir. Acz yolu acizliği fark etmenin yoludur ve mahrumiyetler bu yolu açar.

İşte, musibetleri doğru okumak musibetlerin art arda geldiği bu dönemde önem arz etmektedir. Mahrumiyetlerin aslında bize mahcubiyet kattığını, mahiyetimizin acizlikten geldiğini bize fark ettirdiğini, asıl güç sahibinin Allah olduğunu bize bildirdiğini, kusurumuzu anlayıp tövbe ile Allah’a yönelttiğini fark etmek belki de bu dünyada kazanılacak en büyük nimettir.

Yeni bir yıl, yeni bir nefes

Geçtiğimiz 2020 yılı birçok nimetten mahrum kaldığımız bir yıl olması hasebiyle dikkatle incelemenin ve dersler çıkarmanın gerektiği bir yıl oldu bizler için. Belki de gelecek yıllarda yaşanılacak tüm musibet sınavlarından geçebilmek için tabiri caizse 2020’de çıkmış sorulara bakmamız gerekir. 2020’den alacağımız dersler hayat dersleri olacağı için bizlere tecrübe katacak ve tüm zorlu yıllara hazırlık sağlayacaktır. Öyleyse 2021’de yapılacak ilk iş 2020 yılında mahrum kaldığımız nimetlere bakmak olmalıdır.

2020’de her şeyden önce rahatça nefes almaktan mahrum kaldığımız söylenebilir. En değerli nimetlerden biri olan nefes almak belki de geçmişte o kadar sıradan hâle gelmiş, o kadar değersizleşmişti ki bizler için, ancak ondan mahrum kalınca anladık onun değerini. Rahatça nefes almanın ne kadar kıymetli bir nimet olduğunu temiz havayla aramıza maske girince fark ettik.

Şu anda, eğer dışarıda olmayıp evdeysek ve maske takmıyorsak soluduğumuz havayı fark edip tefekkür edelim. İçimize çektiğimiz küçük hava partiküllerini hissedelim. Maskesiz nefes almanın ferahlığına varalım. Nasıl bir nimete sahibiz dikkatle bakalım. Bakalım ki daha fazla mahrumiyet yaşamayalım.

Evet, derin bir nefes aldık. Bakın, hava zerreleri nasıl da akciğerlerimizi dolduruyor. Akciğerlerden geçen kirli kan biz hiç farkında olmadan temizleniyor. Alınan her nefes sonrası hücrelere hayat geliyor. Akciğerlerimize giren hava zerreleri ne de büyük işler yapıyorlar öyle. Damarlarımızda dolaşan kan hücreleri dokulara oksijeni yetiştirmek için nasıl da durmadan koşuşturuyorlar. Aşkla, şevkle aldıkları oksijeni taşıyorlar. Oksijen gibi bir nimetin değerini mi anlamışlar ki hiçbir hücreyi eksik bırakmadan vazifelerini yapıyorlar?

Peki, biz oksijene olan ihtiyacımızı hissediyor muyuz? 2020’den önce belki de o kadar rahat nefes alıyorduk ki nefes almanın aslında büyük bir nimet olduğunu, nefese her an ihtiyacımızın olduğunu, onu kaybetmenin ne büyük bir mahrumiyet olabileceğini unutmuştuk. Belki vücudumuz sağlıklıydı; ama vicdanımız mı hastaydı ki sağlık nimetini bize ihsan edeni unutmuştuk? Ruhumuz mu hastaydı ki tertemiz havayı bizler için yaratanı unutmuştuk? Kalbimiz mi hastaydı ki bizi ve sevdiklerimizi nefesle yaşatanı unutmuştuk?

O zaman 2021 yılı tüm unutulanları hatırlamanın, nimetlerin farkına varmanın, nimetlerin asıl sahibinden mahcubiyet duymanın yılı olsun. 2020’de gözardı ettiğimiz nimetlere karşı Rab’bimize tövbeyle ve bize bunu fark ettirdiği için de şükürle yöneldiğimiz bir yıl olsun. Unuttuğumuz tüm nefeslere bedel, nefes alıp verişlerimizle çıkan ‘Hu’ sesini duyabildiğimiz bir yıl olsun. Çünkü nefesle çıkan ‘Hu’ sesini duyan insan, vücudundan ziyade vicdanına hayat katacaktır. Vicdanı ölmüş bir insanı hangi nefes kurtaracaktır?

1 Yorum

  1. Tebrik ederim Mustafa Kardeşim.. Rabbim bizleri vermiş olduğu nimetlerin farkında olan ve her daim şükreden kullarından eylesin. Amin.

Said Yüksekdağ için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*