Modern futbola geleneksel itiraz

Günümüzde, neredeyse bütün sektörlere sirayet eden endüstriyelleşme furyası, şüphesiz futbol sektörünü de etkisi altına almış durumda. Milyon dolarlık reklâm anlaşmaları, yayın hakları, oyunculara ödenen astronomik bonservisler ve verilen maaşlar, büyük ve köklü kulüplerin Orta Doğulu, Amerikan, Rus ve Uzak Doğulu milyarderler tarafından satın alınması bu etkinin en çok göze çarpan sonuçları arasında.

Chelsea, Arsenal, Manchester United, Manchester City, Newcastle United, Leicester City gibi kulüpler yabancı iş adamları tarafından alınan ve şirketleşen kulüplere örnek olarak gösterilebilir. Artık kulüplerin gerçek sahibi taraftarlar değil, hissedarlar. Para kimdeyse son söz onun. Bu yeni düzen zenginlerin işine gelse de futbolun asıl kitlesi olan halk, bu durumdan oldukça muzdarip.

Artan bilet fiyatları ve kulüp geleneklerine bağlı kalınmaması, insanları futboldan uzaklaştırıyor. Eskiden tribünler sadece maç seyredilen yerler olarak değil de daha çok insanların fikirlerini hürce haykırabildiği, bağımsız şekilde “kendi bölgelerini temsil eden” takımlarına destek verdikleri bir platformdu. Ancak kulüplerin bu kültürü benimsemeyen ve tanımayan milyarderler tarafından satın alınmaya başlanmasıyla birlikte, bu gelenek de yavaş yavaş terk ediliyor.

İşte tam da bu noktada “sıradanlaşma” başlıyor. Bu tekdüzelik, sektörün her yerine yayılmış durumda, ama elbette ki bu sıradanlığa başkaldıran birileri var.

Konuyu daha iyi anlamak adına İngiliz taraftar profilini biraz tanımamız gerekiyor. İngiltere’de futbol en büyük propaganda araçlarından birisiydi. İngiltere tribünleri haklarını arayan işçilerin seslerini duyurduğu en büyük platformlardan bir tanesiydi. Takımlar oynadıkları maçlarda sadece takımı değil, aynı zamanda bulundukları bölgeyi ve o bölgenin insanını temsil ediyordu. Ancak endüstriyelleşmenin getirisi olan fahiş bilet fiyatları ve yöneticilerin taraftarları sindirmesi sebebiyle artık tribünler siyasî işlevini yitirmeye başladı.

2005 yılında Amerikalı işadamı Malcolm Glazer ünlü İngiliz devi Manchester United’ın hisselerinin yüzde 75’ini satın aldı ve kulüpteki tek karar mercii oldu. Takımlarının ele geçirildiğini ve artık temsil haklarının kalmadığını düşünen bir grup taraftar ise kendi takımlarını kurmak istediler ve 2005 yılının Mayıs ayında iki kere halka açık olarak toplandılar. Takımın adı ilk başta FC United olarak belirlenmesine rağmen bu isim “fazla genel” olması dolayısıyla İngiltere Futbol Federasyonu (FA) tarafından reddedildi. Bu sebeple kulübe bağışta bulunanlardan bir oylama yapması istenildi. 14 Haziran 2005 tarihinde yapılan oylama sonucunda kulübün isminin FC United of Manchester olması kararlaştırıldı.

Amatör liglerde mücadele eden ve hızla üst sıralara yükselen kulüp, ortalama taraftar sayısının fazla olması sebebiyle medya ve halkın beğenisini kazanmıştır. Kuruldukları ilk sene kulüp ortalama 3000 seyirciyle amatör liglerdeki en yüksek 2. taraftar ortalamasını yakalamıştır.

Kulübün kuruluşundan beridir süregelen son derece ilkeli ve demokratik 7 maddelik bir manifestosu bulunuyor.

1- Yönetim kurulu kulüp üyeleri tarafından demokratik olarak seçilecek.

2- Kurul tarafından alınan kararlar üyelerin oylamasına sunulacak ve buna göre karar alınacak.

3- Kulüp yerel halkla güçlü bir bağ oluşturacak, herkes tarafından erişilebilir olmaya ve hiçbir kesime karşı ayrımcılık yapmamaya özen gösterecek.

4- Kulüp üyelik için uygun bir fiyat belirleyecek.

5- Kulüp futbol oynayan veya takımı desteklemek isteyen gençleri her daim teşvik edecek.

6- Kulüp fazla açıktan reklâm almamaya özen gösterecek.

7- Ne olursa olsun, kulüp her zaman kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olarak kalacak.

Bu maddelerde de belirtildiği gibi, kulüp sponsorluk anlaşmaları yapıyor, ama asla formaya sponsor ismi yazılmasına müsaade etmiyor.

Günümüzde saf ve temiz duygulardan uzaklaşan, sadece kazanmaya odaklanan, temsil ettiği yerel halktan giderek uzaklaşan futbol sektöründe FC United of Manchester gibi samimî örneklerin olması bize bir umut ışığı oluyor. Dileğimiz; yaşadıkları bölgenin ve insanların sorunlarına sırt çevirmeyen, sadece sportif başarı değil, aynı zaman da yerel topluma fayda sağlamayı da amaçlayan kulüplerin çoğalması…

Milyarderler kulüpleri satın alabilir, ama taraftarı satın alamazlar.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*