Her şeyin başı şevkle çalışmak…

“Bilgi” beş harflidir, beşte dördü ‘ilgi’dir diyor Mümin Sekman. İlgi istek olmadan nasıl ortaya çıkar hakikatler, öyle değil mi sevgili okur? Her şeyin başı şevkle çalışmak…

1 KURUŞ

Son dönemde Türkiye’de 1 kuruş görmek neredeyse imkânsız oldu. 2009’dan bu yana yaklaşık 300 milyon 1 kuruş basıldı ancak bu 1 kuruşlar adeta “yok” oldu. Bunun nedeni oldukça garip: Çinko ve bakır alaşımı olan 1 kuruşun, basıldığı ilk zamanlarda maliyeti 0,89 kuruştu. Zamanla maliyet 2 kuruşa hatta 3 kuruşa çıktı. Yani 1 kuruşu alıp eriterek kâr etmek mümkün hale geldi. Bu durumdan faydalanmak isteyen hurdacılar başta olmak üzere birçok kişi, 1 kuruşları toplayıp eriterek sattılar ve dolaşımdaki 1 kuruş sayısı oldukça azaldı. 1 kuruşun maddi değerinin nerdeyse kalmaması da dolaşımda 1 kuruş kalmamasının sebeplerinden.

Darphane’nin resmi sitesinden alınan bilgilere göre, 2021 itibariyle de 1 kuruşlar hâlâ tedavülde bulunuyor.

1 kuruşun basım maliyetinin maddi değerinin en az 2 kat üzerinde olduğu bilinmesine rağmen üretilmeye devam ediyor.

Peki başka kimin işine yarıyor bu 1 kuruşlar? Satıcıların tabii ki. 50¨ olan ürüne 49.99 etiket yapıştırıp 1 kuruş para üstünü vermiyorlar. Ve bu kuruşlar birikerek vergi dışı kazanç sağlıyor satıcıya. Bu yüzden 1 kuruş dahi olsa para üstünüzü alın çağrısında bulunuyor yetkililer.

MOR RENK

Dünyada toplam 195 ülke bulunuyor ve bu ülkelerin hiçbirisinin bayrağında mor renk kullanılmıyor. Peki neden? Aslında cevap basit. Mor, tarih boyunca en pahalı renk oldu ve sadece krallıkların ve imparatorlukların başındaki seçkin kitlelerin alabileceği bir lüks renk olarak kaldı.

Mor renk pigmentinin üretimi 18. Yüzyıla kadar oldukça zahmetliydi. Mor rengin ilk kez bugünkü Suriye ve Lübnan’ın Akdeniz kıyı şeridinde yaşamış olan Fenikeliler tarafından kullanıldığı tahmin ediliyor. Sadece bu bölgeye özgü bir deniz salyangozundan elde edilen mor rengin üretimi yüzyıllarca diğer tüm renklerden daha zordu. Özellikle bugün Lübnan sınırları içerisinde kalan Sur antik kentinde bulunan salyangozlardan bir gram mor boya elde edebilmek için on binlerce salyangoz gerekiyordu. Morun ağırlığından daha fazla altına mâl olması, tarih boyunca bu rengin kraliyet ve imparatorluk rengi haline gelmesini de sağladı. Fenike ya da Sur moru olarak da bilinen rengin dayanıklı olması, kumaştan kolay kolay çıkmaması ve güneş ışığına maruz kaldıkça parlaklığının artması da bu rengin zengin çevreler tarafından arzulanmasını sağlamıştı. Roma, Bizans, Pers imparatorluklarının yanı sıra, İngiltere’de de mor renk kraliyet ailesini simgeler hale gelmişti. 1533 – 1603 yılları arasında İngiltere Kraliçesi olan I. Elizabeth, kendisi ve kraliyet ailesi dışında kalanların mor renkte giysiler giymelerini yasaklamıştı. Elizabeth döneminde yarım kilo mor boyanın değeri 1,5 kilo altın kadardı. Mor rengin bu astronomik değeri, hiçbir ülke ya da krallığın bayraklarında mor renk kullanmamasına yol açmıştı. Morun genel kullanıma girmesi ve herkesin elde edebileceği bir renk haline gelmesi ise 19. Yüzyılda İngiliz kimyager William Henry Perkin’in şans eseri sentetik mor rengi keşfetmesiyle mümkün oldu. Perkin, Londra’daki evine kurduğu laboratuvarda sıtma ilacı üzerinde çalışırken yanlışlıkla sentetik mor pigmenti geliştirdi. Geliştirdiği yöntemi seri üretime dönüştürmeye karar veren Perkin, kendi fabrikasını kurdu ve mor renk üretimine başladı. Perkin’in buluşuyla birlikte mor renk de yavaş yavaş statü sembolü olmaktan çıktı ve herkesin kullandığı bir renge dönüştü. Ancak dünyadaki ülkelerin bayraklarının büyük kısmı aynı kaldı.

 

 

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*