Bir garip hastane hatırası

Hastalıklar bizim için, biliyoruz. Yeknesak istirahat döşeğindeki hayatımızı kemâle ulaştıran sebep bir bakıma. Hastanelerden çok fazla hoşlanmayan biriyim. Kim sever ki hastaneleri, sağlam insan bile hasta çıkıyor çoğu zaman. Ama bu kez hepsinden farklı bir hastane maceramız oldu.

Annemin rahatsızlığı sebebiyle hastanede birkaç gün misafir ettiler bizi. Özel odada olmayı tercih etmiş olsak da, yer sıkıntısı sebebiyle üç kişilik bir odada kalmak mecburiyetini yaşadık. Her şey bu odada kalmamızla başladı…

Oda arkadaşlarımızın ikisi de emekli öğretmendi. Biri 76 yaşında, sınıf öğretmeni, hâlâ çok disiplinli ve sevimli; diğeri 87 yaşında, edebiyat grubu öğretmeni, o da çok vakur ve ciddi. Teyzeler alzheimer ve yaşlılığın getirmiş olduğu hastalıklar sebebiyle oradaydılar. Hep fıkralarda ya da filmlerde duyduğumuz, eğlendiren ve düşündüren diyaloglara bu kez gerçek hayatta şahit oldum. İşte onlardan bazıları…

Ayşe Teyze (76) ile Saliha Teyze (87) ilk kez tanışıyorlar. Kendilerinden, mesleklerinden, çocuklarından bahsediyorlar. Bu kısımda hiçbir hata yok, gayet sağlıklı bir diyalog içerisindeler. O sırada annem mırıldanıyor, ama ne dediği anlaşılmıyor. Ve başlıyor gariplikler…
Ayşe Teyze: “Ne dedi bu, anlamadım ben, kulaklarım duymuyor.”
Saliha Teyze: Kardeşine bir şey söyledi galiba. ­–Kardeşi demekle beni kastediyor–
Ayşe: Hasta mı o da?
Saliha: Normal olsa burada ne işi var?
Ayşe: Aaaaa, Serdar gitmiş. Bak not var: “Anne ben Semralara gittim gelicem” demiş. Gelicem dediyse gelir.
Saliha: Kim geliyor?
Ayşe: Ev sahibi gelecek. Ben kapıyı kilitlemedim galiba, ne olacak şimdi?
Saliha: Komşulara söyle onlar kapatsın.
Ayşe: Ben bu sitede oturmuyorum ki. Karşıda bizim ev.
(Annem yine mırıldanıyor ve Ayşe Teyzem duymadığı için yine Saliha Teyzeye soruyor.)
Ayşe: Ne dedi bu yine bana?
Saliha: Kocasını özlemiş.
Ayşe: Kim onun kocası?
Saliha: Bizim damadın kayınvalidesi o?
Ayşe: Aaaa, Serdar gitmiş, ama not bırakmış. (Notu tekrar okuyor.) Gelicem, demiş. Gelicem dediyse gelir benim oğlum. Bu kız kim?
Saliha: İşte bu hastanın kızıymış.–Bu kez kim olduğumu hatırlıyor–
Ayşe: Ne yazıyor o durmadan?
Saliha: Ders çalışıyor, artık sus da çalışşın çocuk, yarın okulu var.

Bir güzel kızıyor Ayşe Teyzeme. Ayşe Teyze, “çalış kızım sen” diyerek sessizleşiyor. Oysa ben onların o tatlı diyaloglarını yazıyordum. Daha bir sürü konuşma notları var elimde. Öyle saf ve masum ifadeleri vardı ki. Çocuk safiyetindeler. Okurken tatlı ve komik, ama yaşarken çoğu kez zor bir imtihan. Rabbim; “Anne ve babanızdan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa onlara öf bile deme, onları azarlama, onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki: ‘Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.’ Sizin içinizde olanı Rabbiniz hakkıyla bilir. Eğer siz salih kimseler olursanız, muhakkak ki O, kendisine yönelenler için çok bağışlayıcıdır.” ayetiyle nurlandırsın yolumuzu ve o masumlar hürmetine affetsin bizleri…

(Mahremiyeti ihlal etmemek adına isimler değiştirilmişir.)

 

1 Yorum

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*