‘Yeşil Yol’ dediğin, yeşili ezer geçer mi?

Karadenizlilerin daha dikkatli okuyacağı bir yazıyla karşı karşıyasınız. Okuyanlardan, anlatacaklarımla yakından ilgili olanlar varsa, mail yoluyla iletişime geçmelerini bekliyorum.

Hepimize ilkokuldan beri öğretilen; Karadeniz’in yemyeşil, her mevsim yağışlı, bol ormanlı oluşudur, öyle değil mi? Aklımıza hemen dik yamaçlar, yeşil araziler gelir Karadeniz deyince. Fakat Karadeniz Bölgesi, son 10 yılda gözde bir turizm merkezi haline geldi. Bölge, ne yazık ki insanların denizle bağlantısını kesen sahil yolu, taşocakları, çarpık yapılaşma ve neredeyse her vadiye yapılan HES’lerle (hidroelektrik santrali) yeterince yıpranmışken, şimdi de “Yeşil Yol” denilen bir projeyle karşı karşıya. İsmine “yeşil” demek Karadeniz’in yükseklerini tıraşlayan bu yollar için oldukça ironik, ama yaptıranlara sorarsanız, bu yol turizm potansiyelini arttıracak.

Proje, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca Doğu Karadeniz Turizm Mastır Planı çerçevesinde hazırlandı. Yetkililere göre Yeşil Yol’la yaylalar birbirine bağlanacak, ziyaretçiler yöredeki bütün yaylaları daha rahat gezme ve buralarda konaklama imkânı bulacak, turizm gelişecek ve bölgeye ekonomik katkı sağlanacak. Artık dillere pelesenk olmuş “ekoturizmin” yüksek kesimlerden yol açılarak yapılabileceği kestiriliyor besbelli. Ancak en baştan söyleyelim ki, mevcut uygulamalar kazın ayağının pek de öyle olmadığını gösteriyor. Şu anda Karadeniz Bölgesi’nde yolu açılan yaylaların büyük bir kısmının betona teslim olduğunu, kalabalığı kaldıracak bir altyapının bulunmadığını (Uzungöl, Ayder gibi örneklerde olduğu gibi) görmemek için hayata at gözlüğüyle bakıyor olmak gerekiyor. Ne yazık ki, kitle turizmiyle bölgeye daha fazla ziyaretçi çekmeye çalışmak, otantik yayla dokusunun daha da bozulması anlamına geliyor. Yaylalardaki kirlilik de bunun en bariz delili.

Ne kadar araştırırsanız araştırın, bu Yeşil Yol Projesi’nin turizm ekonomisini canlı tutacağı amacından başka bir şey bulamazsınız. Başbakan Ahmet Davutoğlu’na göre Yeşil Yol Projesi bizi Rabbimize götürecek, tefekkür etmemizi sağlayacak. Peki, durum gerçekten böyle mi? Yapıldığı ilk yılda belki evet. Tabiî, beton hafriyat atıklarını, dökülen asfaltı, kesilen ormanın içinde yaşayan hayvanların yersiz yurtsuz kaldığını göz ardı edersek. Bunlar belki ekonomik katkı için göz ardı edilebilir gibi görünüyor. Fakat bu ilk birkaç yıldan sonra, yoldan geçen arabaların egzozları, yol üzerine inşa edilecek bol bol yıldızlı otellerle birlikte daha da korkunç bir hâl alacak. Bunu tahmin etmek zor değil, ne dersiniz?

Şimdi şunu da göz önünde bulundurmakta yarar var arkadaşlar; tatil için Karadeniz’i tercih etmiş kişiler, zaten betondan, yüksek binalardan kaçmak için geliyor. Bırakın yolu toprak olsun onun. Ayakkabısı çamur olsun biraz, onu istiyor zaten, onun için gelmiş. Bu işin duygusal boyutu sayılabilir. Bir de teknik açıdan bakalım.
2.600.000 m’lik bir yoldan bahsediyoruz. 11 mt. genişliğinde. Karadeniz’in yaylalarını birbirine bağlayacak. Bu sadece yol yapımı için 2.600.000 çarpı 11, yani 286 kilometre karelik ormanın yok edilmesi demek. Bakın sadece yolu o yaylalara yerleştirmek için diyorum. 286 kilometre karelik bu alan, 390 tane futbol sahasına denk geliyor. 390 futbol sahası genişliğinde bir ormanın ortadan kaldırılması ve yerine üzerinden vızır vızır arabaların geçtiği, bol karbondioksit salınımlı bir yol koyulması… Peki amaç? Amaç daha çok para kazanmaktan başka bir şey değil. Oralara yapılacak olan otellerdeki geçici misafirler, tükettikleri yiyecek-içeçek, kullandıkları suyla beraber kalıcı kirliliğe yol açacaklar.

WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak bu konuda şunları söylüyor: “Yaylalara gelen turistin yıldızlı oteller değil, yayla görmek istediği unutulmamalı. Yeşil Yol Projesi hayata geçirilirse Karadeniz kendine has özelliklerini yitirecek. Gelişen sürdürülebilir turizm çalışmaları darbe alacak. Bölgedeki mevcut yolların basit iyileştirmelerle daha kullanışlı hale getirilmesi, eğer varsa, bölgedeki insanların talebini karşılamaya yeter.”
Bir de projeyi incelerseniz fark edersiniz (projeyle ilgili detaylı bilgiye ulaşmanın da bir hayli güç olduğunu belirtmeliyim. Hâlbuki, halk için yapılan bir hizmetle ilgili halka detaylı bilgilerin sunulması, durumun halka açık ve net bir şekilde beyan edilmesi beklenir), yapılan yol güzergâhı tam da tarihi taş döşeme yolların üzerinden geçiyor. Amaç gelen turistlere Karadeniz’in etnik dokusunu göstermek olmalıydı, değil mi?

Kısacası dostlar, bölgeye gelen insanların tamamının arabayla gezmek isteyeceğini düşünmek yanlış. Karadeniz’e yapılan Yeşil Yol, Karadeniz’in yeşiline zarar vermemeli. Bölgeyi keşfetmek için alternatif yollar önerilmeli, rehberlik hizmetleri geliştirilmeli ve yöre sakinleriyle misafirlerin tanışıp kaynaşması sağlanmalı. İşte o zaman hakikî anlamda bir ekoturizm olur. Karadeniz Bölgesi’nde turizmin altyapısı oluşturulurken tarihi dokunun korunması, doğal yaşam alanlarında kesinlikle yapılaşmaya izin verilmemesi, gelişigüzel yollar açılmaması gibi hususlara dikkat edilmesi gerekiyor. Tepeden inme yollar, yükseklerin cazibesini hızla yitirmesine sebep olur, böyle bir coğrafyaya da kimse adım atmak istemez.

Bunları neden anlattım size? Millet olarak artık “aaa yol yapılıyor, süper hizmet”, “vay be devasa proje” gibi zahire bakarak sevinmelerimizi bir dizginleyelim diye. Kimse yapılan yola, hizmete karşı çıkmaz. Amacım, artık önümüze koyulanları kendi süzgeçlerimizden geçirip, ona göre fikir beyan edelim, demek sizlere. Son olarak sözlerimi şu sloganımla bitirmek istiyorum:
“Ekolojik olmayan şey ekonomik de değildir.”

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*