Hem, nasıl berrde ve bahirde kemâl-i rahmetle rızıkları verilen ve
kemâl-i hikmetle muhtelif şekiller giydirilen ve kemâl-i rubûbiyetle
türlü türlü duygular ile teçhiz edilen bütün hayvanât, birer birer yine o Kadîr-i Zülcelâlin vücûbuna şehâdet ve vahdetine işaret etmekle beraber, heyet-i mecmûasıyla gayet geniş bir mikyasta azamet-i ulûhiyetini ve kemâl-i rubûbiyetini gösterir. (Sözler)
Rabbine dönüp, “Benim büyük bir derdim var” deme.
Derdine dönüp, “Benim büyük bir Rabbim var” de!
(Mevlâna Celâleddin Rumî)
Risale okumak ara sıra zor gelir. Ortam değişikligi insana şevk
verir. Eski zamanın zorlukları akla gelir, nefse ders verir.
Tertib-i eşyada bir teenni-i hikmet vardır. Hırs
sebebiyle teenni ile hareket etmediği için, o
tertibli eşyadaki manevî basamakları müraat
etmez; ya atlar düşer veyahut bir basamağı
noksan bırakır; maksada çıkamaz.
(Mektubat)
Madem Fâtır-ı Hakîm insana her çeşit ihsanını ihsas etmek ve herbir nevi nimetini tattırmak ve insanı daima şükre sevk
etmek istediğini, şu kâinatta çeşit çeşit, hadsiz envâ-ı nimeti tadacak, tanıyacak derecede, gayet çok cihazatla insanı teçhiz
etmesi gösteriyor ki, elbette sıhhat ve âfiyeti verdiği gibi, hastalıkları, illetleri, dertleri de verecektir. Senden soruyorum:
“Bu hastalık senin başında veya elinde veya midende olmasaydı, sen başın, elin, midenin sıhhatindeki lezzetli, zevkli
nimet-i İlâhiyeyi hissedip şükreder miydin?” Elbette şükür değil, belki düşünmeyecektin; şuursuz, o sıhhati gaflete, belki
sefahete sarf ederdin.
(Lem’alar)
Ekrem Hamza Alşan/Sakarya
Meselâ, bir bahçede bir sarı çiçek, o bahçe nakkaşının
bir mührü hükmündedir. O çiçek mührü kimin ise,
bütün zemin yüzündeki o nevi çiçekler, o Zâtın
kelimeleri hükmünde olduğuna ve o bahçe dahi
Onun yazısı olduğuna, açık bir surette delâlet ediyor.
(Lem’alar)
İlk yorumu siz yazın