İstanbul keşif rehberi

‘Tarihî Yarım Ada’dan bir kesit…

Günlerdir okul-ev arası mekik dokumanın verdiği bıkkınlık neticesinde nicedir yapmayı düşündüğüm planı uygulamaya koyuyorum: “İstanbul keşfedilmeli!” Hele benim gibi Fatih’te oturacak kadar şanslıysanız, bunu derhal yapmalısınız. Sokağa adımınızı atın ve kaybolun. Muhakkak keşfedecek bir şeyler bulursunuz.

Ben de bu düşüncelerle çıktım yola. Hedefimde uzun zamandır gitmediğim Sultan Ahmet’i görmek var. Bu amaçla otobüse binerek Vezneciler’e gidiyorum. İstanbul Üniversitesi ve Hamam Müzesi’nin arasından geçerek caddeye iniyorum. Yeniçeriler Caddesi üzerinde ilerlerken sağ tarafta Yahya Kemal Müzesi çarpıyor gözüme.

31#YahyaKemalMüzesi

 

Hayret! Daha önce hiç dikkatimi çekmemişti. “Neyse” deyip yoluma devam ediyorum. Karşı kaldırımda Atikali Paşa Camii yazısını görünce bir keşif arzusu hissediyorum içimde ve camiye giriyorum. Vakit öğlen olmasına rağmen içerisi oldukça loş. Adını ilk defa duyduğum ve ilk defa içerisine adım attığım bu camiyi daha iyi tanımak maksadıyla teknolojinin güzelliklerinden faydalanıyorum.
03#AtikAliCami

 

Taa 1496 senesinde, yani 520 sene önce yapılmış bir esermiş. Hâlbuki ben böyle bir caminin varlığından şimdi haberdar oluyorum. Camiyle ilgili başka bilgiler daha öğrenip, iyice inceliyorum, fotoğrafını da bir güzel çektikten sonra camiden çıkıyorum. Çıkarken, camiye girdiğim kapıdan farklı bir kapıyı tercih ediyorum ve aman Allah’ım o da ne! Nur-u Osmaniye nâmında muhteşem bir eser. Hayli rüzgârlı olan avlusundan içeri giriyorum. Dehşet bir güzellik. Adı gibi oldukça nurlu, ışıl ışıl bir camii. Pek çok açıdan türünün nadide eseri. Hele o renkli camları, kubbenin kemerlerini süsleyen hatt-ı sure-i Fetih yok mu, pek muhteşem…
25#NuruOsmaniyeCami49#HattıSureiFetih

 

Camiyi tefekkürden sonra yine girdiğimden farklı bir kapıdan çıkıyorum. Karşımda Kapalı Çarşı’nın Nur-u Osmaniye Kapısı var. Çarşıya girmeden aşağıya doğru devam ediyorum. Kılıççılar Kapısı’ndan geçerek Mahmutpaşa’ya çıkıyorum. Kalabalık müz’ic olacak ki oradan çıkmak istiyorum. Birkaç eski Osmanlıca kitabenin fotoğrafını çektikten sonra ilerlerken, karşıma görkemli bir eser çıkıyor: İstanbul Lisesi.
19#İstanbulLisesi

Söylemesi ayıp benim üniversitemden daha güzel bir lise. Liseyi aşağıya bakan yoldan takip ediyorum. Yol beni Rüstem Paşa Medresesi’ne götürüyor. Kapıda “Bediüzzaman Müzesi için zile basın” ibaresi. Zili çalıp, içeri giriyorum. Üstadın kendi el yazısı, Hafız Ali Ağabey’in evinin duvarında sakladığı risale, el yazması onlarca nüsha ve Üstadın bazı şahsî eşyaları… Mutlaka görülmesi gereken bir yer ve elbette ki ücretsiz.
05#BediüzzamanMüzesi

22#Kitabe

 

Bediüzzaman ile hasbihalden sonra yine yollara koyuluyorum. İstanbul Lisesi önünden bir kez daha geçerek İstanbul Valiliği’ne doğru ilerliyorum. Bir rahmet başlıyor yağdırılmaya… Eminönü’nü görüyorum, fakat oraya gitmeyerek öğle namazını kılmak düşüncesiyle geri dönüyorum. Bu sefer ikiye ayrılan yolun sağ tarafını tercih ediyorum. Pek çok davetiyeciyle birlikte, güzel bir kırtasiye yolumu süslüyor. Çemberlitaş istikametine gidecekken, Cezeri Kâsım Paşa Camii çıkıyor karşıma, öğle namazımı burada kılıyorum.
14#CezeriKasımPaşaCami

 

Sultan Ahmet’e gitmek düşüncesiyle yola çıkmıştım, lakin kaybolmanın ve her kayboluşta yeni bir keşfin mutluluğuyla rotam hayli değişmişti. Namazdan sonra ne yapacağımı düşünürken, buralara gelip de asıl uğramak istediğim yere, Sultan Ahmet’e uğramazsam ayıp olur dedim ve “Mavi Cami”ye yöneldim.
28#SultanAhmetCami

 

Ziyadesiyle ıslanmış olan ben, ziyadesiyle kalabalık bu camide fazla duramadım ve camiden çıktım. Ne yapacağım belirsiz ilerlerken, yaklaşmakta olan ikindi namazını kılmak için mahzûn Ayasofya’ya yöneliyorum. Koca mabedin Topkapı Sarayı tarafındaki ibadete açılan küçük kısmında ikindiyi kılmak nasip oluyor. Ayasofya’dan dua ederek ayrılıyorum…
04#AyasofyaCami

 

Rahmetle ıslanmış olmak hasebiyle daha fazla üşümemek için tramvayla Vezneciler’e gidip oradan otobüse binerek yolculuğumu sonlandırıyorum. Elhamdülillah, hayatımdaki en güzel gezilerden biriydi. Ve bu gezi bana sadece 2.55 liraya (o zaman ulaşıma zam gelmemişti) mâl oldu. Sizce de komik bir rakam değil mi? Bu parayla Atik Ali, Nur-u Osmaniye ve Cezeri Kâsım Paşa gibi hiç gitmediğim üç camiyi, Ayasofya’nın hiç gitmediğim ibadete açılan kısmını, Sultan Ahmet Camii’ni ve Bediüzzaman Müzesini gezdim! Buraları gezerken gördüğüm harika evler ve sokaklar da cabası. Eee, ne duruyorsunuz? Haydi! İstanbul keşfedilmeyi bekliyor!

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*