(M. Latif Salihoğlu’nun yazılarından derlenmiştir.)
Birçok kaynakta ve hatta resmî vesikalarla (Zabıt Ceridesi) da sabittir ki: Üstad Bediüzzaman, ısrarlı dâvetler üzerine 1922 yılı Kasım ayında İstanbul’dan Ankara’ya geliyor.
Millet Meclisi’nde onun için bir “Hoşâmedî” merasimi yapılıyor. O da meclis kürsüsünde ordunun muzafferiyeti için duâ ediyor. Ayrıca, mebuslara hitaben hem konuşmalarda bulunuyor, hem de yazılı metin halinde 10 maddelik bir beyannâme neşrediyor.
Bediüzzaman’ın orada imandan bahsetmesi ve meb’usları namaza dâvet etmesinden, bazı ekâbirler çok rahatsız oluyor… Öyle ki, Üstad Bediüzzaman, o şahıslardan biriyle şiddetli bir münakaşaya tutuşuyor. Bediüzzaman, o şahsın kendisine “şiddetli bir hiddetle” karşı geldiğini, hatta bağırarak: “Seni buraya çağırdık ki, bize yüksek fikir beyan edesin. Sen geldin, namaza dair şeyler yazıp içimize ihtilâf verdin!” dediğini kaydediyor.
Üstad Bediüzzaman, o şahsa şu şekilde mukabele ettiğini belirtiyor: “Ben de onun hiddetine karşı dedim: Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur! Dehşetli bir put kırdım.” (Bkz: Emirdağ Lâhikası, s. 214; Hutuvat–ı Sitte, Takdim/Yeni Asya Neşriyat: Bütün baskılar) Bu mevzuun Şuâlar ve Tarihçe-i Hayat isimli eserlerdeki izahı daha genişçedir. Orada, Hazret-i Üstad’ın ayrıca şu sözleri sarf ettiğini görmekteyiz: “Kâinatta en yüksek hakîkat îmandır, îmandan sonra namazdır. Namaz kılmayan…” (Tarihçe–i Hayat, s. 607)
Şimdi bütün bu sözler ve bu sözlerle ifade edilen hakikat bütün açıklığıyla meydanda iken, nasıl olur da bu hakikati tersine çevirecek bir yanlışlığa mahal veriliyor?
Allah aşkına bir düşünün. “Put kırmak” nerede, “Pot kırmak” nerede? Bu iki tâbir arasında, mânâca en ufak bir uyum, bir insicam, bir paralellik var mı? Olabilir mi? Dahası, mevzunun “siyak ve sibak”ından (Sözün gelişi. Sözün (öncesinin sonraya olan) uygunluğu) böyle ters bir mânâ çıkarılabilir mi?
Asla ve kat’a mümkün değildir. Zira, ‘Put kırma’yı ‘pot kırma’ya çevirdiğin takdirde, “Kâinatta en yüksek hakîkat îmandır, îmandan sonra namazdır…” ifadesindeki izzet ve kararlılıktan eser kalmaz. O takdirde, imânın izzet ve şahâmeti, özür, pişmanlık, zillet ve nedamete çevrilmiş olur ki, maazallah…
Biz, doğru yazılışın “Dehşetli bir put kırdım” şeklinde olduğuna inandık ve bu istikamette fikir beyan ettik. Konuyu kendi çapımızda tahkik etmiş ve öyle yazmıştık. Üstelik, elimizde sağlam deliller vardı. İşte o delil ve gerekçelerden bir demet…
Yazılış benzerliği
(Abdullah Yeğin imzalı Yeni Lûgat’in ilgili maddelerinde Pot ile Put kelimelerinin yazılışı ile bu tabirlere yüklenen mânâların kupürleri. Herhalde cevabı aranacak soru şudur: Said Nursî, Ankara’da farkında olmayarak mı “Pot kırdı”, yoksa bilerek mi “Put kırdı?”)
İhtisas ehlinin yaptığı transkripsiyonel incelemelerde, pot ve put kelimelerinin Osmanlıca yazılışları arasında çok basit bir farklılık görünmekle beraber, genelde her iki kelime de aynı (Pe, Vav, Te harfleriyle) yazılmıştır.
Dolayısıyla, bu harflerden müteşekkil bir kelimenin hangi mânâya tekabul ettiğini anlamak için, kelimelerin akışına, cümlenin siyak ve sibakına ve bilhassa orada ifade edilmek istenen asıl maksadın ne olduğuna dikkatle bakmak gerekiyor. Osmanlıcadaki aynı kelimenin hasseten Latince baskılarda farklı şekilde yer almasının sebebi, yazılış benzerliğinden kaynaklanıyor.
Mânâ uçurumu
Bu iki kelime arasındaki farklılık, zahiren çok basit görünmekle beraber, mânen pek büyük bir farklılığa kapı açmaya sebebiyet verebiliyor. “Sizce ‘pot kırmak’ ne demektir ve ne anlama geliyor?” diye, 72 milyona sorun meselâ… Şuna eminiz ki, halkımızın, değil yüzde 99’u, belki binde 999’u şuna benzer bir karşılık verecektir: Gaf yapmak, hata etmek, münasebetsiz söz söylemek…
Bu noktada, şu ölçüye de ihtiyaç duyulduğu kanaatindeyiz: “Muhakkak maslahat, mevhum mazarrata fedâ edilmez.” (Mektubat, s. 459) Meselâ, “Dehşetli bir put kırdım” tâbirini Üstad Bediüzzaman’ın sarf ettiği yerden okuyan bir kimse, herhangi bir şüpheye, tereddüde, yahut yanlış algılama cenderesine düşmeden, okumaya, düşünmeye devam eder.
Bunda, muhakkak bir maslahat vardır.
Buna mukabil, oradaki ifadeyi “Pot kırdım” diye okuyup dinlediği takdirde ise, ekseriyetle şekke düşecek ve tereddüt yaşayacaktır. Bu da, “mevhum mazarrat” (gerçekte olmayan, ancak var kabul edilen muhtemel zararlar) hesabına geçer ki, son derece dikkat ve hassasiyet ister.
Kamûsta, sözlükte ne yazıyor?
(BÜT (PUT: Zebân-zedey): Müşriklerin ibadet ettikleri resim veya heykel, sanem.
Kàmus-ı Türkî: Sayfa 279
“Zebân-zede” kaydı ile burada filolojik olarak değişime uğrayan, yahut “galat-ı meşhûr” haline gelen kelimenin Türkçe’deki okunuşu kast ediliyor.)
Bize itiraz eden bazı kimseler, medar-ı hayrettir ki, Şemseddin Sâmi’nin “Kamûs-ı Türkî” isimli eserindeki “Pot kırdım” tâbirinin karşılığını dahi tahrif ederek, gûyâ yanlışımızı yayma cihetine gittiler.
Onlar bir tek nüshaya bakmışlar. Üstelik, tahrifat yaparak ahkâm kesiyorlar. Biz ise, birkaç nüshaya bakarak, yapılan fâhiş hatayı tesbit ettik. “Pot kırdım” tâbirini Bediüzzaman’a yakıştıranlar, “Kamûs–ı Türkî” üzerinden şu mecazî mânâyı aktarmışlar: “Karşındakine saygı göstermeden yüzüne sözü söylemek; hazırundan birine dokunacak bir söz söylemek.” (Sayfa: 359) Aynı eserin bir başka nüshasında da şunlar yazılmış: “POT: (mcz) Yanlışlık, gaf, hata. (…) Pot kırmak: Sözü yersiz söylemek, istemeyerek karşısındakilerden birine dokunacak söz söylemek, münasebetsiz söz söylemek.” (Kamûs–ı Türkî, Tercüman Genel Kültür Yayınları, İstanbul–1991)
Yeni Asya Gazetesi / 03-11-2011
NOT: Merak edenler yazarın Yeni Asya gazetesindeki diğer yazılarına da bakabilirler.
- Pot mu, put mu? – 09 Aralık 2010
- Yeni Lûgat’ın POT-PUT maddesi – 23 Şubat 2015
- Put kıran belgeler konuşuyor – 03 Mart 2015
- “Put kırdım”ın hâşiyeleri – 04 Mart 2015
İlk yorumu siz yazın