Tarihî bir vazife icra ediyoruz

Risale-i Nur basımına getirilen ve 666 gün boyunca süren bandrol engelinin kalkmasının ardından;
süreci, gelinen noktayı ve Risale-i Nur basımındaki mevcut durumu,
Yeni Asya Neşriyat Koordinatörü Abdullah Eraçıkbaş ile konuştuk.

 Yeni Asya Neşriyat’ın misyonundan, Risale-i Nur Neşriyatı’nın öneminden bahseder misiniz?

“Vatan sathını bir mektep yapma” idealiyle, önce Mihrap adıyla kurulup, ismi daha sonra Yeni Asya Yayınları olarak değişen yayınevimiz, şu an Yeni Asya Neşriyat olarak hizmet veriyor. Yeni Asya Medya Grubun temel taşlarından biri olan Neşriyat birimimiz hem Risale-i Nur Külliyatı’nın değişik tanzimlerini neşrederek, hem de her biri Risale-i Nur’un şerh, izah ve tanzim mânâsını taşıyan, ses getiren eserler yayınlayarak “Risale-i Nur’un naşir-i efkârı olma” misyonunu ifa ediyor. Koordinatörlüğünü yürütmeye çalıştığımız Neşriyat Birimi bu günlerde bandrol yasağı kalkan Risale-i Nur’un yeniden neşri için tarihî bir vazife icra ediyor, ayrı bir heyecan ve tatlı bir koşuşturma yaşıyor.

Kısaca “Nurculuk” adıyla bilinen Risale-i Nur hizmeti, bir metin etrafında şekillendiği için, o metni okumak, yazmak, yayınlamak ve muhtaçlara ulaştırmak, kısaca neşretmek büyük bir önem arz eder. Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi pek çok lahika mektubunda neşir hizmetine büyük ehemmiyet atf eder. Bediüzzaman, Risale-i Nur hizmetinde sınıflandırmaya tabi tuttuğu dost, kardeş ve talebenin özelliklerini sayarken Nurların neşrine çalışmayı önemle zikreder.

Mesela, “Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözleri kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin.” der.

Biz de çalışmalarımızı bu şuurla yürütmenin gayreti içindeyiz.

01

666 günün sonunda, aslına uygun olmak kaydıyla herkes Risale-i Nur basabilecek. Süreci olan biteni az çok takip ettik. Size bunun sonuçlarını sorsak?

İstersiniz önce süreci kısaca bir özetleyelim. Risale-i Nur’a, devlet tarafından korunması gereken eserler kapsamına alınarak Nisan 2014 tarihinde bandrol engeli getirildi. Kanunî mirasçılarının bu yönde bir talebi olmamasına ve bugüne kadar serbestçe basılabilmesine rağmen Kültür Bakanlığı marifetiyle uygulanan yasak büyük tepki çekti. Bu kararın sadeleştirmenin önüne geçmek amacıyla alındığı iddia edildiyse de hedefin devlet tekeli olduğu kısa zaman içinde anlaşıldı. Yeni Asya gazetesi bu maksadı önceden sezerek uyarılarda bulundu. Risale-i Nur Enstitüsü, Risale basan yayınevlerini bir masa etrafında toplamaya çalıştı. Çağrıya cevap veren yayınevleri ile asgarî müşterekler etrafında hareket etme kararları alındı. Kanunî mirasçılarla görüşüldü. Ağabeyler ziyaret edilerek, devlet tekelinin ileride telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabileceği hukukçularımız tarafından anlatıldı. Ancak, Diyanet’in Risale-i Nur’u basmasını Üstadın bir tavsiyesinin gerçekleşmesi olduğuna inanarak sevinçle karşılayanlar da vardı.

645262Biz Diyanetin Risaleleri neşretmesine değil, tekeline almasına karşıydık.

Diyanet İşleri Başkanlığı da gelişmelerden rahatsızdı. Başkanlık Risale-i Nur neşreden yayınevleri temsilcileriyle toplantılar yaparak ortak bir tutum belirlemeye çalıştı. Onlardan birine biz de gazetemiz avukatı Kadir Akbaş’la birlikte katılarak, Risale-i Nur’un Diyanet uhdesine alınmasının yanlışlığını ve doğabilecek zararları anlatmaya çalıştık.

Sonunda Yeni Asya ekolü olarak yayınlarımız ve hukukî zeminde yürüttüğümüz müsbet girişimler sonuç verdi. Kanunî düzenleme AYM’den, Bakanlık yönetmeliği de Danıştay’dan döndü. Kanunî mirasçıların muvafakatları da alındı. Böylece orjinaline sadık kalınması kaydıyla Risale-i Nur’u isteyen herkes tarafından basılmasının önü açıldı. Sadeleştirme kapıları da kapandı.

Risale-i Nur’un basımının engellenmesi, Nur talebeleri için uhuvvet, tesanüd yaralanmasının bir tokadı anlamına geliyor, diyebilir miyiz?

Elbette bu yasak sürecinden çıkarmamız dersler olacaktır. Bediüzzaman’ın ifadeleriyle belirtirsek, “Musibet, cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddemesidir.” Hangi hatamızla kadere bu tür bir fetva verdirdiğimiz sorgulanmalıdır ki, bu yanlışlar bir daha yaşanmasın. En basitinden Risale-i Nur ekolleri periyodik olarak bir araya gelip, Üstadın çok önem verdiği müfritâne irtibatı gerçekleştirmemiz ve ihtisas heyetleri kurarak nüsha karşılaştırmaları yapıp nüsha birliği yapabilmemiz gerekir.

 

Şu an Risale-i Nur basımı ne durumda?

Yukarıda da arz etmeye çalıştığım gibi prensip olarak devlet tekeline karşı olduğumuz için Diyanetle sözleşme imzalamadık. Bu yüzden de 666 gün boyunca Risale basımı yapamadık. Hatta yasak öncesinde bastığımız eserlere dahi bandrol alamamıştık. Kanunî mirasçılarla yaptığımız sözleşmeler ile tekrar Risale basımına başladık. Önceliğimiz külliyattan eksilen eserleri tamamlamak. Baskıya hazırlanan her eser imla-gramer ve tashih noktasında karşılıklı okumalarla gözden geçiriliyor. Daha sonraki süreçte de külliyatın farklı versiyonlarda baskılarını hedefliyoruz. Sayfa lügatçeli-ayet-hadis mealli,  kitap sonu lügatli ve tamamen orijinal metinden oluşan üç farklı versiyon düşünüyoruz. Baskı, cilt ve şekilde de çeşitlendirmeler olacak. Öte yandan baskısı tükenen küçük eserler de gözden geçirilerek yeni baskıları yapılacak. Bu arada yeni tanzim çalışmaları ile şerh ve izah noktasındaki çalışmalar da hız kazanarak devam edecek inşallah.

Fotoğraflar: Erhan Akkaya

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*